Akkuyu santrali nükleer bomba için mi yapılıyor?

Pahalı bir elektrik kaynağı olan, enerjide dışa bağımlılığı azaltmayan, olası bir patlamada yıkıcı etkileri olan nükleer enerji santrallerinde Türkiye’nin ısrarının bir nedeni bu olabilir.

Tayyip Erdoğan, 4 Eylül günü Sivas’ta yaptığı konuşmada; "birilerinin elinde nükleer başlıklı füze var, bir tane, iki tane değil, ama benim elimde nükleer başlıklı füze olmasın; ben bunu kabul etmiyorum." diyerek, Türkiye’nin nükleer silah üretmek için çalışmalara başladığını ilan etti: "Biz şu anda çalışmamızı yürütüyoruz". (CB resmî sitesinde bu ifade yumuşatılarak ‘Biz şunda çalışmamızı yürütüyoruz.’ şeklinde aktarıldı.)

Nasıl yani? Türkiye, BM Nükleer Silahların Önlenmesi Anlaşması’nı (NPT) imzaladığı halde, bu anlaşmayı açıkça çiğneyerek nükleer silah mı üretiyor? Erdoğan’ın Türkiye’yi resmen bağlayacak biçimde, nükleer silah çalışması yürütüyoruz demesini nasıl yorumlamak gerekir? Acaba Erdoğan’ın bu çıkışı, doğa savunucularının bütün itirazlarına rağmen yapımına devam edilen Mersin-Akkuyu nükleer santraliyle bağlantılı mıdır?

Türkiye Nükleer Silahların Önlenmesi Anlaşması’na taraf

Oysa Türkiye’nin de taraf olduğu NPT anlaşması, "nükleer silahların yayılmasının nükleer savaş tehlikesini ciddi biçimde artıracağına" vurgu yapar. NPT’ye taraf her devlet, nükleer silah üretmemeyi ve nükleer silah yapımına hizmet edecek malzemeyi kendi topraklarından geçirmemeyi taahhüt eder.

Diğer yandan, Türkiye her ne kadar nükleer silaha sahip değilse de, topraklarının üzerinde (İncirlik Üssünde) ABD’ye ait 50 adet taktik nükleer silahı bulunduruyor. Ancak ABD’yle yaşanan sürekli gerilimler ortamında, İncirlik Üssü’nün de boşaltılması, buradaki nükleer silahların tahliyesi gündeme gelen bir konu oluyor.

Atom enerjisi ikili kullanıma sahiptir

Erdoğan'ın konuşması hızla uluslararası gündeme oturdu. Rus Vzglyad gazetesinde "Erdoğan'a nükleer silahları elde etmekte kim yardım edecek?" başlığı altında çıkan bir haber yorumda, Rusya Bilimler Akademisi'nden Aleksey Arbatov'un görüşüne yer verildi. Arbatov, Türkiye'nin nükleer bir güce dönüşmesinin 'son derece gerçekçi bir senaryo' olduğunu öne sürdü: "Şimdi, Rusya'nın desteği ile, Akkuyu nükleer santralini yapacaklar. Bu, uzmanların yetiştirilmesi, nükleer parçalanabilir malzemeyle ve reaktörün işleyişi ile tanışıklık sağlamak demektir. Atom enerjisi her zaman ikili kullanıma sahip bir olgudur".

Erdoğan nükleer teknolojiyi Rusya veya Pakistan'dan alabilir

Rus uzman, ayrıca, Akkuyu santralinin yapım süreci içerisinde, ışınlanmış nükleer reaktör yakıtlarının sadece bilgisini değil, teknolojisini de elde edeceğini, nükleer silah yapımında kullanılan plütonyumun ise bu yakıttan çıkartıldığını belirtti.

Arbatov'a göre, Türkiye'nin nükleer silah teknolojisini elde edebileceği bir diğer ülke ise, bu silahlara sahip tek İslam ülkesi olan Pakistan. Rus uzman, Pakistan'ın bir dönem oluşturduğu yasadışı nükleer malzeme satış ağını anımsatarak, İran ve başka ülkelerin buradan alışveriş yaptığını anımsattı. Eğer bu ağ hâlâ işlemeye devam ediyorsa, Türkiye'nin de buradan nükleer malzeme temin edebileceğini öne sürdü.

Akkuyu’nun atıklarından yılda 10-15 nükleer bomba yapılabilir

Konuyla ilgili olarak görüşüne başvurduğumuz nükleer fizikçi Prof. Dr. Ali Ercan ise, her ne kadar Akkuyu Nükleer Santrali’nin atıklarından nükleer silah yapılabilir ise de, Türkiye’nin bunu yapmasının mümkün olmadığını belirtti.

Ercan’a göre; 1000 MW gücündeki bir nükleer reaktörde bir yılda kabaca 200 kg. plütonyum elde edilebiliyor. 4800 MW gücündeki Akkuyu Nükleer Santralı da tam kapasite çalışması halinde, teorik olarak, bir yılda her biri 150 bin ton TNT gücünde 10-15 nükleer bombaya yetecek miktarda, azami 960 kg. plütonyum üretebilecektir.

Türkiye’nin nükleer atıktan silah yapması mümkün değil

Ancak, yine Ercan’a göre; atıklardan nükleer madde ayıklamak adeta ‘tezeğin içinden arpa ayıklamak’ gibi bir şey. Olağanüstü pahalı ve gelişkin teknolojiler gerektiriyor. Bu yüzden de plütonyumun kilosu 5 milyon dolar. Çok ileri bir teknik donanıma sahip olmaksızın, nükleer atıkları işlemek de mümkün değil. Türkiye’nin ne potansiyeli ne de teknolojisi bu atıkları işlemeye elvermiyor.

İkinci olarak, Rusya ile yapılan ikili anlaşma çerçevesinde, Akkuyu’nun yakıtını Rusya getireceği gibi, buradan çıkan atıkları da geri dönüşüm için Rusya alacak. Yani atıklar Rusya’ya ait.

Üçüncüsü, hukuken de Türkiye’nin nükleer silah yapması mümkün değil. Çünkü Türkiye, Nükleer Silahları Önleme Anlaşması'na imza atarak, ‘Nükleer silah yapmayacağım, yapanlara da yardımcı olmayacağım’ demiş durumda.

Prof. Dr. Ali Ercan’a göre, bu üç sebepten dolayı, Türkiye’nin nükleer bomba yapması mümkün değil.

Akkuyu’da ısrarın bir nedeni de nükleer silah olabilir

Toparlarsak: Erdoğan’ın nükleer silah çıkışını Akkuyu çerçevesinde Rusya ile geliştirilen işbirliğinden bağımsız okumak mümkün görünmüyor. Son derece pahalı bir elektrik kaynağı olan, enerjide dışa bağımlılığı da azaltmayan (sadece petrole bağımlılığın yerine uranyuma bağımlılığı getiren), olası bir patlamada doğa ve insan üzerinde korkunç yıkıcı etkileri bulunan nükleer enerji santrallerinden, dünya vazgeçmişken Türkiye’nin bunda ısrarının bir nedeni bu olabilir. Ancak anlaşılan o ki, burada da iktidarın ayakları pek yere basmıyor.

Erdoğan’ın nükleer silah açıklaması, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yeni-Osmanlıcı siyasetin bir ifadesi olduğu kadar, Türkiye’nin imzaladığı uluslararası anlaşmaların getirdiği sınırlamaları tanımama yönlü tutumlarının da yeni bir örneği olmuştur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Alp Altınörs Arşivi