Gerçeğin Sesi

Goebbels adını duymamış olanınız yoktur sanırım. Hitler’in yakın arkadaşı olmasının yanında Propaganda Bakanı aynı zamanda. Halkı aydınlatma görevini de atlamamak lazım.

Canan KAFTANCIOĞLU

"Söylediğiniz yalan ne kadar büyük olursa o kadar etkili olur ve insanların o yalana inanması o kadar kolaylaşır", "öyle bir büyük yalan söyle ki herkes inansın" şeklinde özetlenebilecek yaklaşımıyla Büyük Yalan teoreminin de ustası. "Hıristiyanlığın bu kadar etkili olmasının sebebi aynı şeyi 2000 yıldır tekrarlıyor olmasıdır" diyen Goebbels’e rahmet okuttu günümüz iktidarı.

Goebbels’le başlasam da yazının konusu siyasetçiler değil aslında. Demokrasilerde yasama, yürütme ve yargıya ek olarak 4. Güç olarak tanımlanan medyamızın içler acısı durumu. İktidarın büyük yalanlarını papağan gibi tekrarlayan medyanın. O büyük yalanları o kocaman yalakalıklarıyla yayan medya maymunlarının durumu.

Demokrasi İçin Birlik grubunun bir tablosu gözüme ilişti gün içinde. Devletin resmi televizyonu yani hepimizin vergileriyle ayakta duran ve bağımsız olması gereken TRT’nin referandum boyunca evet ve hayır çalışmalarına ne kadar yer verdiğini listeleyen. Televizyon izlemeyen biri olarak tahmin etmekle birlikte sonucun bu derece vahim olacağını öngörmemiştim. %90 evet propagandası yapılırken %10 da hayır haberlerine ver veriliyordur diye düşünürdüm iflah olmaz iyimserliğimle. Ama durum daha da vahimmiş. Cumhurbaşkanı ve başbakana 889 dakika ayıran TRT’de hayır safında olan siyasetçilere kaç dakika yer verilmiştir dersiniz? Sıfır! Evet yanlış okumadınız kocaman bir sıfır.

Bu kadar da olmaz dedirten iç karartıcı durum sadece TRT’ye ve sadece bu döneme mahsus değil ne yazık ki. Bütün kanalların iktidarın kanalı olduğu ve büyük yalanları yayma aygıtı olmanın haricinde hiçir işlevlerinin olmadığı utanılası bir dönemden geçiyor bataklık medyası. İktidarın yalanlarını papağan gibi tekrarlayanlar da gazeteci, usta televizyoncu denilerek servis ediliyor utanmadan.

Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler misali gazetecilerin, basın emekçilerinin işsiz bırakıldığı, tutuklandığı yerde de bu zavallılar gazeteciden sayılıyor. Zavallılar diyorum çünkü hakikaten acınacak durumdalar. Erdoğan’ın karşısındaki sözde gazetecinin tavırları, AKP’nin ultra vizyoner milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı pardon Yeliz’in karşısındaki sunucunun acizliği ne derece zavallı olduklarının birkaç örneği sadece. Alo Fatih’lerden falan hiç söz bile etmiyorum. Saymakla, yazmakla bitmez.

Mesleğini namusuyla yapanların durumu ise malum. Ya hapiste ya da işsizler bugün. Ondandır ki propaganda aygıtları tıkır tıkır çalışıyor. Daha doğrusu öyle olduğunu ve sistemin böyle devam edeceğini düşünüyorlar. Böyle düşünürken önemli bir hususu gözden kaçırıyorlar ama. Bu memlekette gerçeğe aşık, gerçeğin peşinden koşan her türlü baskı ve yıldırmalara rağmen halkını gerçekle buluşturmayı görev sayan namuslu gazeteciler dün vardı bugün de var ve daima var olacaklar.

Gerçeklerden haberdar olacağımız bir mecraya daha sahip olduk. Artı Tv. Yakın zamanda yazarları arasında olduğum Artı Gerçek haber sitesi ve devamında Artı Tv girdi hayatımıza. Memlekette her türlü baskıya rağmen inatla mücadele eden muhalif medyaya yeni bir nefes geldi.

Büyük büyük yalanlar sürekli halkımızın kulağına üflenirken, hem artı hem de gerçek haber hepimize iyi gelecektir. Onlar Goebels’in yolundan gitsinler bizler ise "yalan hızlı koşar gerçek er ya da geç onu geçer" diyerek gerçeğin izinden gitmeye devam edelim. Rastgele!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi