Anayasa, idari vesayet, kayyım atamaları

19 Ağustos 2019 itibariyle demokratik hukuk devletine yeni bir darbe daha yapıldı.

Bu darbenin amacı muhtemelen 31 Mart ve 23 Haziran’ın intikamını kürt seçmenden almak.

Bu darbeyi yapanlarla ilgili zaten söyleyecek pek fazla söz yok artık.

Peki, hala ve hala demokratik hukuk devletini ucundan ucundan diriltmek isteyenler ne yapmalı bu ortamda?

Ben her zaman meşruiyetten ve legaliteden sapılmadan çözümler aranmasından yana oldum ve bu tavrımı sürdürüyorum, sürdüreceğim.

Kanımca ilk yapılması gereken Anayasanın 123 ve 127. maddeleri arasını iyi okumak, bu maddelerdeki hukuk dışı ifadelerin tasfiyesini talep etmek, idareyi, merkezi ve mahalli idareleri düzenleyen bu maddelerdeki bazı haklardan da yararlanmayı öne çıkarmak, bu haklar için çok geniş tabanlı mücadele vermek.

Kürt meselesinin bütün sıkıntılı, dikenli alanlarının Anayasada karşılığı mevcut.

Ben hala legalite takıntım nedeniyle meseleyi bu dikenli maddeler üzerinden tartışmayı tercih ediyorum ve kürt hareketine de en büyük eleştirimi bu düzeyde getiriyorum; kürt siyasetçiler, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları maalesef tecrit meselesini anayasanın 127. maddesindeki "idari vesayet" kavramının hep önüne taşıdılar, idari vesayet konusunu tartışmak yerine tecrit meselesi üzerinden açlık grevleri yaptılar ve geldiğimiz noktada demokratik bir sistemden yana kürt ve türk kamuoyu idari vesayet sorununun vahametini çok algılayamadı.

HDP’nin bir demokratik anayasa taslağı hazırladığını öğreniyoruz basından.

Bu taslak bugüne kadar neden ortaya çıkmadı?

Bu taslağın toplumla paylaşılması tecrit meselesinden daha mı az önemli?

Bu taslakta; vatandaşlık, anadilde öğretim hakkı, adem-i merkeziyetçi etkin yerel yönetimler, idari vesayet konularında evrensel hukukla uyumlu hangi yapılabilir öneriler getiriliyor?

Böyle bir taslak sadece kürt sorunlarına değil Türkiye’nin genel demokratik hukuk devleti sorunlarına da çözümler önermeli.

Bu taslakta MGK için, Diyanet İşleri Başkanlığı için, resmi ideoloji için, Sayıştay’ın yetkileri ve etkinliği için ne gibi öneriler, alternatifler sunuluyor?

Kürt siyasetçiler ve akademisyenler de umarım muhtemelen kürt sorununun çözüm yoluna girmesinin Türkiye’nin yeniden hukuk devleti olmaya başlamasından geçtiğinin bilincindedirler.

En azından şunu söyleyebilirim, kürtler dışında kalan ve demokratik hukuk devletinden yana tavır alanlar Türkiye’nin demokratikleşmesinin kürt sorununun çözümünden geçtiğini iyi biliyorlar.  

Gerçekten merak ediyorum, 19 Ağustos hukuk darbesini eleştirenlerin ne kadarı meselenin özünün Anayasanın 127. maddesinde ifadesini bulan "idari vesayet yetkisinden" geçtiğini haykıracaklar acaba?

Bugün (19 Ağustos) gelinen nokta ise meselenin özünün anayasal olduğunu muhtemelen herkese göstermiştir.

Anayasanın 127. maddesini açın okuyun, idari vesayet kavramı çerçevesinde İçişleri Bakanının seçilmiş mahalli idareler organlarını ve üyelerini görevden alabileceği yazıyor.

Süleyman Soylu çıkıp "ben anayasal yetkimi kullandım" derse ne yapacaksınız?

Anayasanın detaylı bir biçimde tartışılması için geç bile kalınmış olabilir çünkü 19 Ağustos hukuk darbesi ve bu hukuk darbesinin kürt ve türk kamuoyunun vicdanlarında açacağı yaranın önümüzdeki dönemde normal ya da erken bir genel seçimi risk altına aldığını seziyorum; AKP kaybedeceği kesinleşen bir seçime gitmeyebilir. 

Ben de hala saf saf HDP’nin hazırladığı anayasa taslağını bekliyorum. 

Diyarbakır, Mardin ve Van HDP seçmenine geçmiş olsun diyorum ama enseyi karartmayalım, her şerde bir hayır da vardır, belki bu hukuk darbesi hukuku tartışmak için daha sağlıklı bir ortam yaratır. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi