Savaş, başka çözümler ve bütçe

Askerî operasyon, muhtemelen bir haftada bitirilemeyecek, bu hızla kötüleşen bütçe manzarasını daha da kötüleştirecektir.

Bu hafta başında iki önemli haber yansıdı hepimize.

Birinci haber ordunun Fırat’ın doğusuna yapacağı operasyona ilişkin.

İkinci haber ise Eylül 2019 itibarıyla Hazine nakit gerçekleşmeleri.

Bu iki haberin ilk bakışta belki bir ilişkisi yok gibi duruyor ama bu satırların yazarı aynı görüşü pek paylaşamıyor.

Fırat’ın doğusuna yönelik askerî operasyona ilişkin üç kaygı var.

Birinci kaygı Fırat’ın doğusuna bir askerî zorunluğun varlığının tartışılır olduğu mevzuu.

Bölgeden Türkiye’ye yönelik terör eylemlerinin varlığının ya da yine bölgede kurulma ihtimali olan bir kürt devletinin yaratacağı iddia edilen tehlike ya da tehditlerin askerî operasyon dışında giderilme yöntemleri acaba yeterince tartışılmış mıdır?

Yaklaşık otuz sene önce aynı tartışmalar ya da aynı tehditler ve tehlikelerin varlığı Irak’ın kuzeyi için de dile getiriliyordu, burada kurulacak bir Kürt devletinin Türkiye’nin toprak bütünlüğü için büyük bir sorun oluşturacağı söyleniyordu.

Sonra hepimizin bildiği gelişmeler yaşandı, Irak’ta yeni bir anayasa yapıldı, bu Anayasaya göre o bölgede bir Kürt federe devleti kuruldu ama tehdit ve tehlikeler gündeme gelmedi, Türkiye şimdi bölgeye ihracat yapıyor, müteahhitler orada çalışıyor, vs.

Benzer bir çözümün Kuzey Suriye’de Fırat’ın doğusu için de gündeme gelmemesi için yapısal bir sorun ortada görülmüyor; galiba tek mesele ve eksiklik çözüm ve barış için ısrarcı bir siyasi irade.

Türkiye’de muhtemelen yirmi milyona yakın Kürt yaşıyor ve Kuzey Irak’ta, Kuzey Suriye’de yaşayan Kürtler de bu yirmi milyona yakın vatandaşımızın soydaşları; yirmi milyona yakın vatandaşımızın soydaşlarını mütemadiyen tehdit olarak görmek pek mantıklı olmasa gerek diye düşünüyorum.

İyi tanımlanmış terörle mücadele başka şeydir, barış ve çözümden yana olmak başka şeydir.

İkinci kaygı da 2007 yılında Büyükanıt Genelkurmay Başkanı iken Kuzey Irak’a yapılan müdahalede ABD bilgi paylaşımını kestiği için TSK’nın anında Kuzey Irak’ı terk ettiğini hatırlayanların kaygısı; bu enformasyon paylaşımını kesmesi insanın aklına Pazartesi akşamı Pentagon’un yaptığı açıklamayı getiriyor.

Üçüncü kaygı ise yazımın başlığına taşıdığım bütçe meselesi.

Eylül 2019 ayında Hazine nakit dengesinin açığı 22 milyar TL.

Belki daha da önemlisi faiz dışı denge 11 milyar TL.

2019 senesinin Ocak-Eylül dönemine baktığınızda Hazine nakit dengesi 90 milyar TL açık vermiş; aynı dönemde faiz dışı dengede 13 milyar TL açık gözüküyor.

Hazine nakit açığı ilk dokuz ayda 90 milyar TL olmuş ama bütçenin 2019 senesinin bütünü için öngörülmüş olan bütçe açığı seksen milyar TL idi; 2019 senesinin sonu itibariyle Fırat’ın doğusuna girmesek bile öngörülen bütçe açığının çok ötesine geçmiş olacağız.

Askerî operasyon, muhtemelen bir haftada bitirilemeyecek, bu hızla kötüleşen bütçe manzarasını daha da kötüleştirecektir.

AKP’nin geriye kalan muhtemelen tek başarısı olan bütçe performansı da artık "üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü" sloganı gibi hikâye olmuştur maalesef.

IMF çıpası bitmiştir, AB çıpası bitmiştir, "üç Y ile -yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar- mücadele edeceğiz" sloganı çıpası da bitmiştir.

Geriye kalan muhtemelen yegane çıpa olan bütçe dengeleri de bitmektedir.

Savaş ihtimali ve bu ihtimalin gerçekleşmesi bu çıpayı tamamen sıfırlayacaktır.

Bütçe çıpasının bitmesi demek faiz oranlarının hızla tırmanması, olmayan yerli ve yabancı yatırımların da sıfırlanmasıdır, büyüme oranının tekrar negatif olma ihtimalinin güçlenmesidir, işsizliğin daha da artmasıdır, enflasyonun iki haneli oranlarda yükselmeye başlamasıdır.

Tüm bunlara razı iseniz, başka çözümleri mevcut olan sorunun üzerine ordu ile gidebilirsiniz.

Ama şehitlerin coğrafi ve sınıfsal dağılımını da hiç konuşmadan.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi