Önemli olan...

Başkalarını yalnız bırakmakla enkazlar arasında kalan siz olursunuz.

Savaş ve şiddet anları yaşadığımız ülkeyi de aşarak bütün dünyayı savaş yanlıları ve savaş karşıtları olarak ikiye ayırarak içine çeker. Bu ikiye ayırma tam ortadan ve eşit olmaz hiçbir zaman. Şiddetin araçlarını ellerinde tutanlar azınlıkta kalsalar bile sesleri daha çok çıkar onların. Bağırırlar, tehditle parmak sallarlar. İleri giderek yol kesip kaş yarar göz çıkarırlar. Karakollar, mahkemeler, cezaevleri hepsi onların emrinde olur. Bu tipler aleni olarak kendini ortaya koyanlardır. Muhaliflere her durumda iflah olmaz kin beslerler. Savaş ve şiddet ortamlarında bunlar her durumda elde bir olanlardır.

İçlerinde bir terazi taşısalar, haklı ve haksızı ayırsalar da kendisini ve ailesini böylesi şiddet atmosferlerinden korumak için kabuğuna çekilen yurdum insanları da vardır. Onları korkuları ve sevinçleriyle tanırız. Otobüste yan koltukta oturandırlar, iş yerinde karşı masadaki mesai arkadaşımızdır, doktor kapısında sırasını bekleyenlerdir. Çokturlar, çokluk içinde erimenin bir yolunu bulurlar. Hayat dışında başına bela sarmak istemeyen, direnmeyi başkalarından bekleyenlerdir. Bunları açılmış da bir türlü kapanmayan parantez olarak koyalım bir kenara, derdim başkadır benim.

Katalanların İspanya’dan ayrılmasını istemeyen Sosyalist Parti’nin kapısına Katalanların çöp bıraktıklarını haberlerde okuyunca, ben de bizim ‘sosyalistlerin’ kapısına birkaç söz bırakayım dedim.

‘Irkını’ ilgilendirmeyen hiçbir konuda kendini dışa vurmayan; görmez, duymaz, konuşmaz bir biçimde yaşayıp giden solcular ve onların adları büyük, budaya budaya içine anca liderleri sığan örgütleri var. Benim derdim onlarla. Çünkü aynı geçmişte, aynı geleceği kaygı ederek mücadele etmiştik. Benim gibi hakkı olanlar adına yazıyorum burada. Yoldaş ayıklamak dışında elle tutulur bir şey yapmayanlara yazıyorum. Dünyanın Rojava için sokaklara döküldüğü, parlamentolarında ve demokratik kurumlarında savaş karşıtı kararlar alındığı bu dönemde, ülkenin o eski sosyalistleri risk alıp doğru düzgün bir savaş karşıtlığı bile yapmadılar. Vurulan Kürt, toprağından sürülmek istenen Kürtler olduğu için sessizliğe gömüldüler.  

Savaş ve şiddet ortamları toplumun her kesimini içine alarak bir girdap gibi en dibe çeker. Bütün hayatları allak bullak eder, alıp başını başka yöne gitmek, ondan kurtulmak mümkün değildir. Eski solcu olmak, yıllarca hapis yatmış olmak kurtarmaz kimseyi.

Her şeyi birbirine çok yakınlaştırır savaş. Tıpkı şu anda Kürtlerin Türkiye toplumuyla gönül bağının koptuğu gibi çok da uzaklaştırır. Uzak, uzakta olmanın rahatlığı ölür hemen orada. Fısıltı bağırmaya, bağırma gürültüye döner. Saatlerin saniyeleri bile balyoz gibi iner kadrana. Ölümün hayattan damla damla döküldüğü anlardır böylesi zamanlar. İnsanlığın can çekişmesine kendinizi seyirci kılmanızdır. Haklılığın ölümünü beraberinde getirir böylesi zamanlar. Tümden haksız kalırsınız.

Uçaklar böylesi anlarda havayı yırtar. Bombalar böylesi anlarda yanı başınızda patlar.

Başkalarını yalnız bırakmakla enkazlar arasında kalan siz olursunuz. Bütün yaralı ve ölüler sizin kimliğinizi taşır. Fosfor bombasıyla tutuşan çocuk bedenleri sizin bedeninizdir. Morga taşınan sizin cesediniz olur, kendi ölünüzü taşırsınız mezarlıklara. Bombalarla yıkılmış evlerin enkazı gibi kalırsınız savaşın orta yerinde. Geçmişle gelecek arasında duruşuyla eksilen siz olursunuz. İnsanlık mücadelesi devam eder.

Hayatı savunmak için muhalefet etmenin en riskli zamanıdır böylesi anlar. O riski almazsanız geçmişte ödediğiniz bedeller yok olur. Bıraktığınız ‘temiz sayfalar’ kirlenir. Geleceği şekillendirme hakkını kendi ellerinizle yitirirsiniz. Savaşın karşı çıkanı olmalı, sesi arka mahallelerde duyulanı, haksız yere yakalanıp içeri atılanı bile olmalısınız böylesi zamanlarda.

"Bir adımızın olması değil
giydiğimizde bize yakışan
bir hayatımızın olmasıdır
önemli olan"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi