Erdoğan savaşa doğru ilerliyor

Rusya ve Türkiye arasındaki barışçıl ilişki dönemleri, her zaman, askeri çatışmalardan önceki kısa aralardır.

Erdoğan alenen savaşa doğru ilerliyor. Herhalde Kemal Atatürk’ün ünü onu rahat bırakmıyor, ulusun ikinci atası olmak istiyor ve bunu da Anadolu’yla sınırlı kalmayıp neo-Osmanlıcılık seviyesinde kendi liderliğinde tüm Türki halkları birleştirerek yapmak istiyor. Önünde hiçbir engel tanımıyor. Avrupa ve Rusya’nın herhangi bir tavizini zayıflık olarak değerlendiriyor, iştahı daha da kabarıyor. Nasıl ki Münih Paktı Hitleri durduramadıysa Erdoğan da durmayacak.

Uluslararası kamuoyu bu soruna sanki dünya sorunu değil de uzak ve yerel bir sorunmuş gibi yaklaşmaya devam ediyor. Bu sorunun yerel olduğunu düşünmek yanlıştır ve patlak vermesi halinde çok büyük etki yapacaktır. Aynen domino gibi tüm taşlar yıkılacaktır. En çok dikkat çeken husus ise Türki devletlerin başkanlarının Türkiye’ye baş eğmeleri ve Rusya ve Batı dünyasına değil de Ankara’ya yakınlaşmalarıdır. Kazakistan’da Atatürk anıtını dikme ve Latin alfabesine geçme bunun göstergesi olsa gerek.

Çin’in Rusya’yı zayıflatması ve Rusya’nın batısındaki sorunlar (Ukrayna) Türkiye’nin İslam kartını kullanmasına götürecek ve Türkiye Kuzey Kafkas bölgesi, Başkurdistan, Tataristan’dan başlayarak Yakutiye’ye kadar hak iddia edecek.

Dünyadaki gerginlik giderek artıyor. Politikacılar çok sık savaş ve tehdit dilini kullanmaya başladı ve hatta nükleer silah kullanma olasılığından söz ediyorlar. 20. yüzyılın en korkunç savaşını yaşayan nesil gitti, onlardan sonraki nesil ise "savaş oyunu" oynamanın o kadar da korkunç olmadığını düşünüyor.

Türkler daha da öteye giderek tüm sorunları askeri yolla halledebileceklerini düşünüyorlar. 20. yüzyılda yaptıkları yanlarına kâr kalınca tüm uluslararası sorunları şiddetle çözebileceklerini sanıyorlar. Yani Erdoğan’ın şahsında ikinci Hitlerin doğduğuna şahitlik ediyoruz. Rusya’daki analizcilerin Erdoğan’ın iktidardan uzaklaştırılması halinde Türk milliyetçilerin öne çıkacağı ve bunun Rusya için kötü olacağı, Erdoğan var olduğu sürece büyük savaşın başlamayacağı yönündeki görüşlerini yanlış buluyorum.

Nedense bu analizciler Türkiye devlet başkanına karşı yapılan askeri darbe girişiminin ABD tarafından hazırlandığını düşünüyor. Askeri darbe siyasi sorunların çözümünde en riskli yöntemdir. ABD’nin birçok farklı araçları vardır. Türkiye NATO üyesidir ve bundan dolayı da Erdoğan her şeyiyle ABD’ye bağımlıdır. Tabi ki bağımsız politikacı imiş gibi bir izlenim vermeye çalışacaktır. Ama bu sadece iç politika ve kendi halkına yönelik bir gösteriştir. Hiçbir zaman ciddi olarak Amerika’ya karşı başkaldıramaz. Onun böyle bir imkânı yok.

Türkiye Amerikan üsleriyle doludur. Türkiye ordusu, NATO yani ABD silahlarıyla donatılmış, ABD Türkiye’ye büyük yatırımlar yapmış durumda. Bu şartlar altında Türkiye liderinin bağımsızlığından nasıl söz edilebilir ki!

Tabi ki Erdoğan’ın emperyal hırsları, özelikle de Rusya’yla ilgili olanı, ABD’nin emperyal politikalarına uyum sağladığı takdirde ABD buna göz yumabilir. Erdoğan’ın Ulu Türkiye’yi yeniden canlandırmak ve kendisinin de sultan olmak istediği biliniyor. Bunun için Rusya’ya karşı gelmek ve Rusya’ya karşı savaşmak mecburiyetinde. İşte ABD bunu bekliyor Türkiye’den. Şimdi tüm bunları dikkate aldığımız zaman Erdoğan’ın kendi hırslarından vazgeçtiğini söyleyebilir miyiz? Yok, o sadece kurnazca davranıyor.

Erdoğan Türkiye Hitleridir. Şu ana kadar yaklaşık 9 bin subayı askeri darbe girişiminde yer alma suçundan tutuklandı. Toplu tutuklamalar devam etmekte, muhalefet bastırılmakta ve kendi diktatörlüğünü daha da pekiştirmekte.

Tüm bunlar size bir şeyi hatırlatmıyor mu? Almanya tarihine "Uzun Bıçaklar Gecesi" olarak geçen 30 Haziran 1934’de Hitler, darbe girişimi şüphesiyle Ernst Remi ve liderliğini yaptığı SA saldırı birliklerini yok etti. Hitler, bu tarihten itibaren mutlak diktatör oldu.

Bazı analizciler her ne pahasına olursa olsun Türkiye’yle barışı korumamız gerektiğini söylüyor ve ‘Hristiyan ve Müslüman çatışmasına izin vermemeliyiz’ diyorlar. Ama herkes biliyor ki Rusya-Türkiye ilişkileri savaşlar tarihidir. Bu her zaman böyle idi ve böyle olmaya devam ediyor. Ne kadar çok Rus-Türk savaşı oldu, hatırlayın: Türklerin Kırım savaşındaki rolü, Balkan Slavlarının Türk boyunduruğundan kurtarılması, İkinci Dünya savaşında formalite tarafsızlığına rağmen Almanları desteklemesi.

Rusya ve Türkiye arasındaki barışçıl ilişki dönemleri, her zaman, askeri çatışmalardan önceki kısa aralardır. Rusya hiçbir zaman Türkiye’yle savaş istemedi ve istemiyor ama Türkiye her zaman Rusya’ya karşı savaş istedi ve hala istiyor. Rusya-Türkiye ilişkilerindeki dini karşıtlığı görmezden gelemeyiz, bunu ne kadar istesek de.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi