Koray Düzgören

Koray Düzgören

Seçim yaklaşıyor: Yine Minbiç'e mi giriyoruz?

Kobane ve Tel Abyad'ı bombalayan Ankara'nın amacının, 'Bitme aşamasına gelen IŞİD'in ömrünü uzatmak ve İdlib'deki başarısızlığı gizlemek olduğu iddia ediliyor.

24 Haziran seçimleri öncesini hatırlayın.

Hamaset almış başını gidiyordu. Her gün bir bakan, bir askeri yetkili Minbiç'e giriyor! Kürtleri ve müttefiklerini oradan kovup Türk askerini yerleştiriyordu.

Amerika falan bize vız geliyordu.

Gerçek böyle değilmiş, ne gam!

Nitekim kısa bir süre sonra sağdan soldan gelen bilgiler, bölgedeki gözlemcilerin açıklamaları bu haberlerin palavra olduğunu ortaya koydu. 

Kimsenin Minbiç'e falan girmediği, sadece Türkiye'nin işgali altında bulunan Cerebulus, Azez bölgesinden Minbiç'e doğru bazı askeri araçların hareket ettiği anlaşıldı. Buna, 'devriye gezmek' diyorlardı.

Amerika ile varılan mutabakat bunu gerektiriyordu. 

Buna rağmen Minbiç edebiyatı ve hamasi açıklamalar seçim gününe kadar devam etti.

Ama 24 Haziran gece yarısından itibaren bir daha kimse Minbiç adını ağzına bile almadı.

Buna karşılık İdlib meselesine ilişkin gelişmeler gündemin baş konusu haline geldi. Türkiye İdlib'in cihatçı örgütlerden temizlenmesi, daha doğrusu temizlenmemesi(!) meselesini hayati bir konu olarak gördüğü için bütün enerjisini, bütün çabasını bu uğurda harcamaya başladı.

Desteklediği ve yönlendirdiği cihatçı örgütleri daha sonra kullanabilmek üzere, ne pahasına olursa olsun kurtarmak amacıyla yeni bir oyalama sürecine girdi. 

Böylece Suriye'deki iç savaşın sona ermesini engelleyebileceğini ve yeni anayasanın hazırlanması için kurulması gereken müzakere süreçlerini de bloke edebileceğini düşünüyordu.

Tabii o bölgede asıl söz sahibi Rusya olduğu için yine Putin'e müracaat edildi.

Yine pazarlıklar yapıldı, tavizler verildi. Rusya İdlib'e başlaması beklenen operasyonu 15 Ekim'e kadar ertelemeye razı oldu.

Son bir aylık mühletin dolduğunda, iktidarın bütün iyimser açıklamalarına rağmen Türkiye'ye bağlı bazı cihatçı örgütler dışında kimsenin İdlib'i terk etmediği anlaşıldı.

Özellikle İdlib'deki en güçlü cihatçı örgüt olan El Kaide uzantısı El Nusra'dan dönüşmüş Tahrir el Şam yerinden kıpırdamamıştı.

Buna rağmen Rusya Türkiye'yi avucunda tutabilmek adına bu duruma göz yummuş ve İdlib'in cihatçılardan temizlenmesi meselesinin 'birkaç gün' gecikebileceğini açıklamıştı.

İdlib'de artık son uzatmaların kullanıldığı bu belirsizlik sürerken Türkiye de yeni bir seçim sürecine girmiş oldu.

MİNBİÇ MESELESİNDE NEREDE KALMIŞTIK?

Yerel seçimlerin zamanında yapılacağı anlaşılınca ittifak tartışmaları ve oy hesapları ile ilgili tartışmalar kısa sürede gündeme hakim oldu. 

Başlayan kamuoyu yoklamaları, iktidar partisinin, ekonomik krizin de etkisi ile pek iyi durumda olmadığını göstermeye başlayınca, birden Minbiç laflarını yeniden duymaya başladık.

İktidar, "Nerede kalmıştık?" diyerek Minbiç'i hatırladı.  

Erdoğan, ABD'nin Türkiye'yi oyaladığını söylemeye başladı. Fırat'ın batısı ve doğusundaki teröristleri, yani Kürtleri ve müttefiklerini dümdüz edeceklerini açıkladı.

Ankara, 27 Ekim'de İstanbul'da yapılan Suriye zirvesinin hemen ardından da ne kadar ciddi olduğunu göstermek için, öncelikle Kobani çevresini ve Tel Abyad'ın bombalamaya başladı.

Ardından da Saray'ın yazarları ve danışmanları eliyle mesajlar verildi:   

"Sıra şimdi geldi Fırat'ın doğusuna. Bu top atışları ABD'ye bir mesajdır."

Yani, bu atışlardan korkacak olan Amerika aradan çekilecek ve Türk askeri ve maaşlı cihatçıları o bölgeye girerek Kürtleri ve müttefiklerini ezecek. Ardından Cerebulus ve Afrin'de yaptığı gibi etnik temizliğe girişecek...

İşin ilginç tarafı, tesadüf mü yoksa koordineli bir eylem mi bilinmez, top atışları ile birlikte Minbiç'ın güneyinde, Deyrizor'da da Suriye Demokratik Güçleri'ne (SDG) karşı IŞİD taaruzu başladı.

Bu gelişme karşısında Kürtler ve SDG güçleri IŞİD'e karşı giriştikleri temizleme operasyonlarına son verdiler. Ve ABD yetkililerine dönüp, 

"Türkiye bombardımanını durdurana kadar IŞİD'e karşı harekata girişmeyeceğiz" dediler.

Amerika ise öyle zannedildiği gibi korkup Türk askerini Minbiç'e buyur etmedi.

Türkiye'nin IŞİD'le mücadeleye ağırlık vermesi gerektiğini açıkladı. 

Sözcüler, IŞİD tamamen bitirilinceye kadar Kürtlerle ittifaklarının devam edeceğini bir kere daha belirttiler.

Sonra da Minbiç dışında TSK ile ortak devriyeye başladılar.

Kürtler öyle anlaşılıyor ki Türkiye'nin seçim süreci gerekçesiyle de olsa bu tasallutlarının kesin olarak önlenmesini istiyor. Çünkü şimdiye kadar o bölgeden Türkiye'ye karşı en ufak bir saldırı gerçekleşmiş, herhangi bir atış yapılmış değil.

SDG liderlerinden Salih Müslim de Ankara'nın amacının, "bitme aşamasına gelen IŞİD'in ömrünü uzatmak ve İdlib'deki başarısızlığı gizlemek" olduğunu iddia ediyor.

ANKARA'NIN SURİYE'YE İLİŞKİN PLANLARI!

Ankara'nın kuşkusuz başka amaçları da var. Bu amaçları Saray'ın bazı yazarlarına açıklatmakta bir sakınca görmüyor.

Mesela bunların içinde savaşa en meraklı olan Yeni Şafak Gazetesi yazarı İbrahim Karagül'e yazdırılan şablona göre, Fırat'ın Doğu'su için geri sayım başladı, ana savunma hattı Halep-Musul çizgisi ve üç bölgeye müdahale edilerek mevcut harita değiştirilecek.

"Bu nasıl olacak?" derseniz cevap da hazır:

Fırat'ın doğusunun milli bir mesele hatta İstiklal Savaşı gibi olduğunu ve amacın Türkiye'yi parçalamak olduğunu öne sürersiniz.

Fırat'ın doğusu için de, "Bölgedeki ABD-PKK-İsrail ekseni bir cephe inşasıdır dersiniz olur biter. 

Proje müthiş. Şöyle yazdırmışlar savaş düşkünü Saray yazarına: 

"Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonundan sonra Münbiç ve Fırat'ın Doğu'sundan İran sınırına kadar olan kuşak, hiçbir şekilde bir örgütün ya da bölge dışı bir devletin hakimiyetine girmemelidir, giremez"

Öyle görünüyor ki, "ansızın" bir süreç başlayacak ve o bölgedeki çok uluslu planlar bozulacak.

Kendilerinden de çok eminler. Bunları yaparken kimseler Türkiye'ye müdahale edemeyecekmiş!

Bölgesel ve küresel konjonktür nedeniyle ABD bile Ankara'yı engelleyemeyecekmiş! 

Tabii, Afrin'e girmek için Rusya'nın iznini almak, İdlib'teki cihatçıları kurtarmak için yine Putin'e tavizler vermek dışında.

Tabii bir de Amerika, Minbiç'e girip şu Kürtleri ezmelerine bir izin verse... 

Bu seçimde işleri biraz zor galiba!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Koray Düzgören Arşivi