Kavala, Altan, Ilıcak: Haksız tutukluluklar ne olacak?

Neye göre, nasıl 'umut var' denebilir?  Bugün görülecek iki davada alınacak kararlar, önemli bir gösterge olacak.

Suriye’nin kuzeyine operasyonun önündeki ABD engelinin kalkması, bölgeyi ve Türkiye’yi nasıl etkileyecek? Senaryolar muhtelif.

Ancak sınırötesinde savaş gündemdeyken, ekonomiden özgürlüklere, adaletten eşitliğe, her hayati konu, en hafif deyimiyle gölgede kalma riski altında.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bir kez daha gücünü tazeleyecek; ABD’yi bölgeden "yollayan" lider olarak merkez sağ, hatta kimi "sol" görünümlü şahinleri mest edecek. (Trump’ın dün geceki tvitlerine bakarsanız işler her an değişebilir...) 

Muhalefet daha da köşeye sıkışıyor... CHP ve İYİ Parti mesela, itiraz etse ne diye edecek? Eğer işleri muhalefetse, 30 Ekim’de yenilenecek tezkerede ne diyecekler?

Ya da kurulması muştulanan partiler? "Fırat’ın doğusu" bir yana, çözüm ve Kürt sorunu adına ne önerecek? 

İyi de operasyonun önemli bir amacı da bu değil mi?

"Güzel şeyler de olabiliyor" diyeceksiniz. Barış Akademisyenleri davalarında peş peşe beraatin verilmesi, Sırrı Süreyya Önder’in özgürlüğüne kavuşması gibi.

Elbette sevindirici, ancak bu yargılamalar, haksız tutuklamalar hiç olmamalıydı.

Üstelik, S. Demirtaş ve F. Yüksekdağ’a aynı davadan ikinci kez tutuklanma kararı çıkarılabildiği gibi Demirtaş’a 15 aylık bir ceza daha çıkarıldı! Yeni fezlekeler yolda, kayyım vs HDP’nin siyaset yapmaması için akla gelebilecek her yöntem uygulanıyor.

Hatta, Devlet Bahçeli’nin hasta yatağından yaptığı açıklamaya bakarsanız, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da dokunulmazlığı tehlikede.

ALTANLAR VE ILICAK ÇOKTAN TAHLİYE EDİLMELİYDİ

Öyleyse, neye göre, nasıl "umut var" denebilir?

Bugün görülecek iki davada alınacak kararlar, önemli bir gösterge olacak. Her şeyden evvel, yerel mahkemelerin –bundan sonra- hukuka uygun davranıp davranmayacağını anlamak açısından...

Bugün gazeteci-yazar Ahmet Altan, Prof. Dr. Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak, tekrar mahkemeye çıkıyor.

Yargıtay, üçü hakkındaki "ağırlaştırılmış müebbet hapis" kararlarını bozmuştu. Buna göre Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak çoktan tahliye edilmeliydi. Fakat edilmediler. Tutuksuz yargılanan Mehmet Altan’a ise delil yetersizliğinden beraat kararı verilmişti, o da uygulanmadı.

Türkiye’de kimi mahkemeler, Yargıtay, AYM ve AİHM kararlarını yok saymaktan utanmıyor.

Altan ve Ilıcak için bugün tahliye kararı çıksa da onlara yapılan haksızlığın, hukuksuzluğun telafisi olabilir mi? Buyrun, Yargıtay’ın kararında yazıldığı gibi, anayasayı ihlal, (Gülen) örgütüne üyeliğe dair kanıt yok. Kamuoyunun Ilıcak ve Altan için "görüşlerini savunmaları olağan" deniyor, ancak eleştiri sınırını aştıkları belirtiliyor.

Evet değerli okur, belki  de içinizden "bir görüşü savunmak her yurttaşın anayasal hakkı değil mi?" diye isyan ediyorsunuz.

Hangi ülkede, 70 küsur yaşına varmış gazeteci ve yazarlar, böyle bir gerekçeyle 3 yıl cezaevinde tutulabilir?

Türkiye, ifade ve basın özgürlüğünde dünyanın en dibini boyladı ve çıkışı kolay olmayacak.

DAVUTOĞLU VE BABACAN, GEZİ DAVASININ MÜŞTEKİLERİ

Bugünkü diğer kritik dava, Silivri’de görülecek Gezi duruşması. Osman Kavala’nın tutuklu, 15 sanığın tutuksuz yargılandığı dava, Gezi isyanının organize edilmesi, devamı ve finanse edilmesiyle ilgili. Hükümeti devirmeye teşebbüse dair tek bir kanıt, hatta bağlantı yok ama açıldı bu dava bir kere...

Daha doğrusu, Kavala hedef seçilip tutuklandı, aylarca iddianamesiz tutuklu kaldı ve nihayet iktidarın gönlüne göre bir "suç" atfedildi. Ha bu arada, "yeni partici"ler yani Davutoğlu ve Babacan da müşteki listesinde! Bu konuda tek laf ettiler mi, hayır.

Milyonlarca insanın, Türkiye’nin hemen her ilinde sokağa çıkmasının faturası, hiçbir belge ve kanıt olmadan Kavala ile birlikte Taksim Dayanışması üyeleri, Anadolu Kültür çalışanlarına çıkarılmaya çalışılıyor.

El insaf. Kavala bugün itibariyle 706 gündür hapiste tutuluyor.

Tekrar tekrar yazmakta fayda var: Altı yıl önceki eylemlere dair açılan davaların büyük çoğunluğu ya takipsizlik, ya beraatle sonuçlandı.

Buna rağmen, 15 Temmuz sonrası Gülen üyesi olmakla suçlananların hazırladığı dosyalar raftan indirildi ve Kavala başta olmak üzere, Türkiye’nin barışçıl, demokrasiden yana her kesimine sağlam bir dayak atmak için Gezi davası açıldı.

Gençlerin polise çiçek uzatmasından tutun, hiç çekilmeyen bir belgesele, "Gezi’nin finansörlüğü" adına yapılan akıl almaz suçlamalardan ne çıkabilir?

Ne çıkacağını bilmiyoruz. Eğer bir gram vicdan, adalet varsa... Eğer "yargı reformu" adı altında yapılması planlanan düzenlemelerin içinde samimiyet kırıntısı varsa...

Bu dava, bugün kapatılmalı. Kavala ve tüm sanıklar beraat etmeli.

Bölgede ve dünyada "büyük ülke" olmak iddiasındaki Türkiye, kendini bir daha bu kadar gülünç ve haksız duruma düşürmemeli. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehveş Evin Arşivi