İklim değişir Akdeniz olmaz, Akdeniz'de hortum olur, fırtına olur

Türkiye'de bundan böyle iklim normallerinden daha çok değişkenlik ve aşırılık gösteren bir iklimsellikten konuşuyor olacağız.

Son günlerde özellikle Ege ve Akdeniz Bölgesi'nde fırtına, hortum, sel, taşkın gibi can kaybına neden olan aşırı hava olayları gözlemleniyor. Maalesef, tarımsal üretimin de çok olumsuz yönde etkilendiği, seracılığın yoğun şekilde yapıldığı bölgelerde zararın yüksek olduğu belirtiliyor.

Baştan söyleyelim, özellikle Akdeniz Havzası'nda görülen aşırı hava olayları tesadüfi değil. Gelecekte, Akdeniz Havzası ve Türkiye'nin büyük bölümünde, daha fazla ve şiddetli yağış, gök gürültülü fırtına ve hortum, daha fazla ve şiddetli sel, taşkın ve kütle hareketi, daha fazla ve şiddetli sıcak hava dalgası, kuraklık ve orman yangını görülecek. 

Türkiye'de aşırı hava olaylarına bağlı olarak yaşanan olay sayısında 2017'ye kıyasla 2018'de artış var. Meteoroloji Genel Müdürlüğü'nün verilerine göre 2018 yılında 840 adet aşırı hava olayları kaynaklı vaka kaydedilmiş. Bunların yüzde 41'i şiddetli yağış/sel, yüzde 29'u ise fırtına ve hortum olarak tespit edilmiş. 

Özellikle kıyı kentlerde fırtına ve hortum riski çok daha yüksek.

31 Mart yerel seçimlerine iki ay var, mevcut ulusal ve yerel yöneticilerden, herhangi bir partiden ve şu ana kadar seçimlerde aday olarak belirlenmiş isimlerden iklim değişikliğine dair en ufak bir açıklama gelmedi. 

Siyasi gündem bu kadar mı kör ediyor herkesi? Can ve mal kaybına yol açan bu aşırı hava olaylarını Allah'ın takdiri deyip geçecek miyiz? 

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, "Her türlü tedbiri vatandaşımızın alması gerekiyor" dedi. Her türlü tedbiri yerel ve ulusal kurumlar aldıktan sonra yurttaşların da bireysel tedbirlerini alması elbette önemlidir. Esas sorumluluk iklim değişikliğine uyum politikaları ve planları hazırlaması/uygulaması gereken yerel yönetimlerin, belediyelerin ve ilgili kamu kuruluşlarındadır. 

Üstelik sadece uyarı da yetmez, farkındalık ve eğitim çalışmaları da yapmak gerekir. Her sıkıştığınızda topu yurttaşa atarak bu sorumluluktan kaçamazsınız.   

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli'nin (IPCC) başyazarlarından Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Merkezi'nden Prof. Dr. Murat Türkeş, uzun yıllardır bu alanda bilimsel çalışmalar yapan bir akademisyen.

Malum, artık iklim değişikliği yıllar sonra karşılaşacağımız bir olgu değil, bizzat içinden geçiyoruz, yaşıyoruz, etkileri ve sıklığı giderek artan bir şekilde de deneyimlemeye devam edeceğiz. 

Türkeş'e son günlerde Batı Akdeniz ve Ege'de yaşanan aşırı hava olaylarını "Hocam, ne olacak bu memleketin havası?" diye sordum, bana şu değerlendirmeyi yaptı:

"Son yıllarda ve aylarda yaşanan ani ve şiddetli hava olayları, Marmara Bölgesi'nin çeşitli yerlerinde (İstanbul, Çanakkale, Bandırma yörelerinde) ve Akdeniz Bölgesi'nin kıyı kuşağında özellikle Antalya Körfezi'nde oluşan şiddetli gök gürültülü fırtınalar, hortum olayları, ceviz büyüklüğündeki dolular, şiddetli yağış olaylarının artması, genel olarak ise yağış tutarlarının azalması ve kuraklık gibi olayların nedenleri ve küresel iklim değişikliği ile bağlantısı konularında bilimsel çalışmalarda bulunuyorum.

Son aylarda bunlara ilişkin çokça soruyla karşılaşıyoruz ve bu sorulara aşağıdaki şekilde yanıt vermeye ve herkesin anlayabileceği bir dille açıklık getirmeye çalışıyorum:

  • Tüm bu olanlar hem iklimin tüm alan ve zaman ölçeklerindeki kendi değişkenliğinin ve insanın küresel iklim sistemi üzerindeki olumsuz etkilerinin, hem de insanın yerel ve bölgesel iklimler, jeomorfoloji (eğim, eğimin şekli, yamaç ve toprak kararlılığı, vb.), bitki örtüsü, etkili yağış (buharlaşma-terleme, toprağa sızma ve yüzey akışı arasındaki denge), hidroloji ve hidrolojik ağ deseni (sıklığı, biçimi, rölyef enerjisi, vb.) üzerindeki olumsuz etkilerinin sonuçlarıdır. 
     
  • Nedeni ne olursa olsun, günümüzde küresel ya da bölgesel iklim değişikliklerinin (yüzey ve alt atmosfer sıcaklıklarının ve buharlaşmanın artması vb.) sonuçlarını görüyor ve bunlarla bağlantılı şiddetli sel, taşkın, hortum, heyelan, tropikal ve orta enlem siklonik fırtınaları gibi aşırı hava ve iklim olayları ve afetlerinin etkilerini yaşıyoruz. 
     
  • Konuya ilişkin iklim modeli ve etki çalışmaları da, örneğin şiddetli yağışların 21'inci yüzyılda dünyanın birçok bölgesinde olasılıkla artacağını, tropikal siklonların en yüksek rüzgâr hızlarının artacağını, kuraklık olaylarının 21'inci yüzyılda bazı bölgelerde (örneğin Akdeniz Havzası ve Türkiye'de) ve mevsimlerde şiddetlenebileceğini, ortalama deniz düzeyi yükselmesinin yüksek olasılıkla, aşırı kıyısal yüksek su düzeylerinin etkin olduğu alanlardaki yükselme eğilimlerine daha fazla katkı sağlayacağı, sıcak hava dalgalarındaki (3-5 gün ve daha uzun süreli yüksek hava sıcaklığı devreleri), buzulların geri çekilmesindeki ve yüksek enlemlerdeki sürekli donmuş toprakların bozulmasındaki değişikliklerin yüksek bir istatistiksel güven düzeyinde, örneğin yamaç duraysızlıkları, kütle hareketleri ve buzul göllerinin taşması gibi dağlarda gerçekleşen doğal olayları ve afetleri etkileyeceğini göstermektedir.

Birçok etkisine ve olumsuz sonuçlarına ek olarak, ister küresel ister bölgesel ölçekte olsun, iklim değişikliği aşırı (uç) hava ve iklim olaylarının sıklığında, şiddetinde, alansal dağılışında, uzunluğunda ve zamanlamasında değişiklikler oluşmasına neden oluyor.

Örneğin, klimatolojik ve meteorolojik gözlemlerden elde edilen kanıtlar, 1950'lerden beri bazı uç değerlerde özellikle günlük uç olaylarda ve sıcak hava dalgalarının sıklığı ve uzunluğunda önemli değişiklikler ortaya çıktığını gösteriyor. Bu tür değişiklikler, Türkiye'de de özellikle 1990'lı yıllarla birlikte kar yağışlı ve donlu günlerin azalması, sıcak günlerin ve gecelerin sayısının, gece en düşük ve gündüz en yüksek hava sıcaklıklarının artması, başka bir deyişle genel olarak sıcak hava dalgalarının sıklığının ve şiddetinin kuvvetlenmesi şeklinde kendini hissettiriyor.

Model çalışmaları da, gelecekte iklimimizin dünyanın birçok bölgesinde yüksek olasılıkla daha fazla değişken (oynak) olacağını gösteriyor. Değişkenliğin artması ise, özellikle Akdeniz Havzası ve Türkiye'nin büyük bölümünde, daha fazla ve şiddetli yağış, gök gürültülü fırtına ve hortum olayı, daha fazla ve şiddetli sel, taşkın ve kütle hareketi, daha fazla ve şiddetli sıcak hava dalgası, kuraklık ve orman yangını ile karşı karşıya kalacağımız anlamına geliyor. Daha açık söylemek gerekirse, gelecekte Türkiye ve bölgesinde, iklim "normallerinden" ya da uzun süreli ortalamalarından daha kuvvetli ve daha sık sapma eğilimde olan daha değişken ve aşırılıkları daha kuvvetli bir iklimimiz olacak."

Yani, Türkiye'de bundan böyle iklim normallerinden daha çok değişkenlik ve aşırılık gösteren bir iklimsellikten konuşuyor olacağız. Konuşmak yetmez elbette önemli olan önlem alıyor muyuz, bilinçlendirme faaliyetleri yapıyor muyuz, en çok buna bakılacak. Önlem alınmazsa daha çok can ve mal kayıpları görülecek. Haliyle iklimin değişip Akdeniz olması da artık sadece şarkılarda kalacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi