Türkiye ormanı yangın çıkınca hatırlıyor, bir Ağaç Bayramı olduğunu bile bilmiyor

Ağaçlandırma mutlaka yapılmalıdır ve kutsaldır. Fakat Türkiye ormancılığının birincil sorunu doğal ormanların korunamamasıdır.

Geçen hafta sosyal medya platformu Twitter’da "Enes" isimli bir hesaptan, "Bir fikrim geldi. Biz neden ağaç dikme bayramı ilan etmiyoruz. Her gün bir gün ayıralım, çoluk çocuk maaile 82 milyon ağaç dikelim. Hem dünyaya örnek olalım hem gelecek nesillere yemyeşil bir ülke bırakalım" mesajı düştü. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Twitter hesabından Enes’in mesajı alıntılanarak, "Bu çok güzel bir fikir Enes. Biz her zaman yemyeşil bir Türkiye için çalıştık, çalışıyoruz. Milli bir ağaçlandırma bayramımızın olması için de ben ve arkadaşlarım her zamanki gibi üzerimize düşeni yapacağız" denildi.

Ardından devreye Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli girdi, iki mesajı da alıntılayarak, "Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın talimatları alınmıştır. En kısa sürede uygun bir günün 'Ağaç Dikme Bayramı' olarak ilan edilmesi için çalışmalara başlıyoruz. Bu bayram, ülkemizin geleceğine armağan edilen en değerli bayramlardan biri olacak" dedi.

Dedi ve herkes sınıfta kaldı. 

Bu teklifin gelmesi, teklifin Erdoğan tarafından sahiplenilmesi, Bakan’ın Erdoğan’ın mesajını emir telakki etmesi ekseninde "Bir Ağaç Bayramı ilan edilmeli mi", "Ağaç Bayramı nedir", "Türkiye’nin mevcut bir Ağaç Bayramı var mı" gibi merak edilen soruları üç akademisyene yönelttim. Meraklısına son derece detaylı cevaplar aldım.

Birkaç temel tespit var.

Türkiye’de hali hazırda zaten bir Ağaç Bayramı mevcut. 

Uzun yıllardır baharın başladığı 21 Mart tarihi Ormancılık Günü ve Ağaç Bayramı olarak kutlanıyor.

Maalesef, bu tür ağaçlandırma faaliyetleri orman yangınlarının olduğu dönemde akla geliyor.

Siyasetçiler, zaman zaman bu ağaçlandırma faaliyetlerini manipüle ediyor.

Ne yazık ki, Türkiye’de çok köklü geçmişe sahip bir Ağaç Bayramı olduğu bilinmiyor.

Diyelim ki, yurttaşın bundan haberi yok, Cumhurbaşkanı’ndan Bakanı’na bunun üzerine atlayıp bu köklü geçmişi es geçmesi tesadüf mü? Ya da iyiniyetli bir davranış mı? Bence değil…

Yapılması gereken yeni bir bayram ilan etmek değil…

Bu kadar köklü bir geçmişi olan Ağaç Bayramı’nın neden kamuoyuna mal edilememiş olması kritik bir nokta. 

"Kesiyoruz ama şu kadar da dikiyoruz" yaklaşımın ormancılık bilimi açısından hiçbir geçerliliği yok.

Orman varlığının arttırılması sadece ağaçlandırma ile olmaz.

Hocaların kendi görüşlerinin yanı sıra sadece Türkiye’nin değil aslında Osmanlı’nın da ne kadar köklü bir ağaç dikme geleceği olduğunu aktarıyorum.

İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğanay Tolunay:

Her yıl yaz aylarında orman yangınlarının başlaması ile birlikte kamuoyunda "orman ve ağaç" hassasiyeti oluşuyor. Bu yıl da Ege ve Akdeniz’de başlayan orman yangınları ve 10 Temmuz 2019’da Dalaman’da çıkan orman yangını büyük tepki çekti. Bunun üzerine sosyal medya üzerinden bir günün Ağaç Bayramı olarak ilan edilmesi ve tüm vatandaşların fidan dikmesinin sağlanması yönünde bir kampanya başlatıldı. Kısa bir süre içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından böyle bir bayram ilan edileceği açıklandı.

Ancak, Türkiye’de zaten bir ağaç bayramı bulunmaktadır ve uzun yıllardır baharın başladığı 21 Mart tarihi Ormancılık Günü ve Ağaç Bayramı olarak kutlanmaktadır.

Hatta kutlamalar bir hafta kadar sürmekte Orman Genel Müdürlüğü (OGM) ücretsiz olarak fidanlar dağıtmakta, okullarda fidan dikim etkinlikleri yapmakta orman ve ağaç sevgisini artırmaya çalışmaktadır. Nitekim OGM tarafından son 16 yılda toplam 170 milyon fidanın ücretsiz olarak dağıtıldığı açıklandı. Okul, cami, hastane ve yol kenarı ağaçlandırmaları ile bu sayı 200 milyonu geçiyor.


İLK AĞAÇ BAYRAMI 13 NİSAN 1910’DA KUTLANDI

Ağaç Bayramı’nın geçmişi oldukça uzun. İlk Ağaç Bayramı’nın 13 Nisan 1910 tarihinde Erzurum’da kutlandığı, bando eşliğinde nüfus başına beş kavak ağacı dikildiği belirtilmektedir. Ağaç Bayramı’nın fikir babasının mülkiyeli, eğitimci ve ziraat mühendisi, Erzurum, Halep ve Konya Valisi ve 1913 yılında Ticaret ve Ziraat Nazırlığı yapan Mehmet Celal Bey olduğunu açıklanmaktadır. 

Daha sonra 17 Şubat-4 Mart 1923 arasında toplanan İzmir İktisat Kongresi’nde de "Türkiye halkı, servet itibari ile bir altın hazinesi üzerinde oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evladı gibi sever, bunun için ağaç bayramları yapar; yeniden orman yetiştirir. Madenleri kendi milli, istihsali için işletir ve servetlerini herkesten fazla tanımaya çalışır" şeklindeki kararda da Ağaç Bayramı düzenlenmesi yer alıyor.

21 MART DÜNYA ORMAN GÜNÜ OLARAK KUTLANIYOR

Cumhuriyetle birlikte mart ayında fidan dikim etkinlikleriyle Ağaç Bayramı kutlanmıştır. 20 Ekim 1972 tarihinde 7/5267 sayılı Kamu Ağaçlandırmaları ve Ağaç Bayramı Yönetmeliği yürürlüğe konmuştur. 24 Temmuz 1996 tarihinde ise 96/8396 Sayılı Orman Haftası ve Ağaç Bayramı Yönetmeliği Resmî Gazete’de yayınlanmıştır.

Halen yürürlükte olan yönetmelik ile 21 Mart tarihinde başlayan haftanın Orman Haftası, bu hafta içindeki bir günün de Ağaç Bayramı günü olarak ilan edilmesi kararlaştırılmıştır.

2012 yılında ise ormancıların girişimiyle 21 Mart tarihi Birleşmiş Milletler tarafından Dünya Orman Günü olarak ilan edilmiştir. Dünya Orman Günü 2012’den itibaren her yıl ayrı bir tema ile tüm dünyada kutlanmaktadır.

Bunlara ek olarak birçok ülkede değişik adlarla (Orman Günü, Ağaç Günü, Ağaç Dikim Günü, Ağaç Festivali vb.) da olsa Ağaç Bayramı etkinlikleri düzenlenmektedir. Ülkelerin iklim şartlarına göre değişik tarihlerde olan bu etkinliklerde ağaç ve orman sevgisi anlatılmakta fidan dikim kampanyaları düzenlenmektedir. 

Örneğin ağaç bayramları Çin’de 12 Mart, İran’da 6 Mart, Brezilya’da 21 Eylül, Almanya’da 25 Nisan, Hollanda’da mart ayının üçüncü çarşamba günü kutlanmaktadır. Dünya genelinde ise ilk ağaç bayramı etkinlikleri 10 Nisan 1872’de ABD’de kutlanmıştır. ABD’de her eyaletin kendine özgü ağaç bayramı olmakla beraber ülke genelinde nisan ayının son cuma günü ağaç bayramı olarak kabul edilmiştir.

Kendi adıma katıldığım ve fidan diktiğim ilk Ağaç Bayramı ortaokul birinci sınıfta iken 21 Mart 1981 yılında Kepirtepe Öğretmen Lisesindeydi. Daha sonraları her yıl okul bahçesinde ağaç bayramı etkinlikleri yaptık. Ormancılık mesleğine başladıktan sonra da 21 Mart tarihinde okullarda ormanlar ve ağaçlar üzerine dersler, fidan dikme etkinlikleri düzenledik. Hatta 1990’lı yıllarda Taksim Meydanı’nda bir kısmı öğrencilerimizin kendi yetiştirdikleri fidanlar olmak üzere Ağaç Bayramı kapsamında fidanlar dağıttık. 

Bu etkinlikler gerek orman fakülteleri gerekse Orman Genel Müdürlüğü tarafından halen yapılıyor. 

Ancak belki kamuoyuna yeterince anlatılmadığı için ya da Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun 1986 yılında Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan "orman deyince okumazlar ki.." başlıklı yazısında dediği gibi insanlarımızın "ormanları kendi ilgi alanları dışında saymasından" ya da ormanı sadece orman yangını olduğunda hatırlamalarından ülkede halen bir Ormancılık Günü ve Ağaç Bayramı olduğunun bilinmediği ortaya çıktı.

AĞAÇ BAYRAMI ETKİNLİĞİNİN GEÇMİŞİ 110 YIL ÖNCEYE DAYANIYOR

Özetle, Türkiye’de geçmişi 110 yıl öncesine dayanan bir Ağaç Bayramı etkinliği var.

Yapılması gereken yeni bir bayram ilan edilmesi değil, bu kadar köklü bir geçmişi olan Ağaç Bayramı etkinliklerinin neden halen kamuoyuna mal edilemediğinin incelenmesi ve bayramın daha etkin kullanılmasının çözüm yollarının aranmasıdır. 

Ülkemiz orman varlığının arttırılması sadece ağaçlandırma ile olmaz. Elbette ağaç bayramları, fidan dikim kampanyaları düzenlenmelidir. Bu tür etkinliklerde yaklaşık 40 yıldır yer aldım ve almaya da devam edeceğim. 

Ancak, orman varlığının arttırılması için "koruma-kaçınma-genişletme" olarak adlandırdığım bir stratejinin oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Bu strateji mevcut ormanları yoğun odun hammaddesi üretimi yapılması yerine önemli bir bölümünün korunması, madencilik, enerji, turizm yatırımları gibi ormanları bedava arsa olarak kullanan faaliyetlerin orman alanlarında yapılmasından kaçınılması ve son olarak da ağaçlandırma, tohum ekimi, özel ormancılığın teşviki gibi uygulamalarla orman alanlarının genişletilmesi şeklinde uygulanabilir.

* * *

Bartın Üniversitesi Orman Mühendisliği Bilimi Ormancılık Politikası Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdoğan Atmiş:

Öncelikle ağaç dikme bayramı teknik olarak doğru bir ifade değil. Ağaç değil fidan dikilir. Fidanların ağaca dönüşmesi için yıllar geçmesi gerekir. Diğer yandan ormana ağaç eksenli olarak yaklaşmak yeterli değildir. Ormanlara canlı ve cansız bir çok varlığın bir araya gelmesiyle oluşan doğal bir ekosistem olarak bakmak gereklidir.

Başlatılmak istenen kampanyaya ağaçlandırma bayramı belki denebilir. Fakat ağaçlandırma da teknik olarak, planlanmış alanlara, ekolojik isteklere ve tekniğe uygun olarak yapılan fidan dikimi veya tohum ekimine denir. Rastgele olarak her yere dikilen fidanlara da ağaçlandırma denemez.

REHABİLİTASYON ÇALIŞMALARINA AĞAÇLANDIRMA DENİLDİ

Ormancılık örgütü 1940’lardan beri yasa gereği ağaçlandırma etkinliklerini sürdürüyor. Ülkemizin kuş uçmaz, kervan geçmez bir çok yöresinde başarılı şekilde gerçekleştirilmiş ağaçlandırma örneklerine rastlamak mümkündür. 

Ormancılık örgütü tarafından yapılan ağaçlandırmalar zaman zaman siyasetçiler tarafından manipüle edilmeye çalışılmıştır. Özellikle AKP döneminde ağaçlandırma miktarları abartılarak kamuoyuna sunulmuştur. 

Örneğin, Veysel Eroğlu’nun bakanlığı sırasında Türkiye’de yapılan ağaçlandırma miktarının dünyada ilk üçe girdiği iddia edilmiştir. Oysa ağaçlandırıldığı iddia edilen miktarın yüzde 82’sinin ağaçlandırma sayılmayan rehabilitasyon çalışmalarına ait olduğunu önceki yıllardaki çalışmalarımızla ortaya koymuştuk.

Ülkemizde 21 Mart günü Dünya Ormancılık Günü olarak kutlanır ve halkta orman sevgisini arttırmak için fidan dikme törenleri yıllardır düzenlenirdi. Son yıllarda aynı gün halka fidan dağıtmak gibi göstermelik uygulamalara başvurulmaya başlandı. O fidanların nereye dikildiğini kimse bilmiyor.

AĞAÇLANDIRMA ETKİNLİKLERİNİ MÜTEAAHHİTLER YAPMAYA BAŞLADI

Ağaçlandırma etkinlikleri ormancılık örgütü tarafından değil de müteahhitler tarafından yapılmaya başlanınca, hangi fidanın nereye dikildiği, ekolojik isteklere uygun fidanın dikilip dikilmediği, bu fidanın tekniğe uygun şekilde dikilip dikilmediği gibi soru işaretleriyle karşılaşılmaya başlandı. Zaman zaman dikilmesi gereken fidanların ırmaklara atıldığı veya toplu şekilde gömüldüğü gibi haberlerle de karşılaştık.

Hükümetin popülist politikaları nedeniyle bir çok ağaçlandırmanın orman ağacı türleriyle değil, erik, elma, armut vb ziraat ağacı türleriyle yapıldığını gördük.

Yanlış veya ekolojiye uygun olmayan tür seçiminin temelinde arazi rantı açısından değerli yerlerde kurulu olan devlet orman fidanlıkların kapatılıp, satılması veya özelleştirilmesi sonucu tohum ve fidan stoğu ve tür çeşitliliğindeki yaşanan azalış olmuştur.

AĞAÇLANDIRMA BAYRAMI VE ORMAN YANGINLARI TESADÜFÜ

Bu tür ağaçlandırma bayramları nedense orman yangınlarının yoğun olduğu yaz aylarında gündeme gelmektedir. Bu tartışmalar toplumda yangınlara karşı oluşan tepkileri hafifletmek için açılmaktadır. Oysa yangınlara karşı mücadele öncelikle yangının çıkmasını önleyecek tedbirleri almaktan başlar. Bunu yangına en erken müdahale ve yangını en kısa sürede söndürme izler. Bunun için de orman yangınıyla mücadelede kararlılık ve süreklilik sağlayacak politikalara gereksinim vardır. Yangını önleme ve azaltmada politikacıların keyfine göre değişen politikalarla başarıya ulaşılamaz.

Diğer yandan, orman yangınları orman ekosistemlerinde büyük yıkımlara neden olmaktadır. Fakat yanan orman alanlarının tekrar orman ekosistemine dönüştürülmesi mümkündür. Oysa ülkemizde bazı uygulamalar orman ekosistemlerinin bir daha geri dönemeyecek şekilde yok olmasına neden olmaktadır. Bu yanlış uygulamalardan biri AKP hükümetleri döneminde hızla artan ormancılık dışı kullanımlar amacıyla yapılan orman tahsisleridir. 

YOK OLAN ORMANLAR KAYITLARA GEÇİRİLMİYOR

Ormanlardan yapılan madencilik, enerji, eğitim, altyapı, turizm vb. ormancılık dışı faydalanma ve tahsislerin 2016 yılı itibariyle 672 bin hektara ulaştığını söyleyebiliriz. Bu tahsislerde fiili durumda orman ekosistemi yok olduğu halde, hukuki olarak o sahanın kağıt üzerinde hala orman alanı sayılması nedeniyle yok olan bu orman alanları kayıtlara geçirilmemektedir. 

Ormanların parçalanmasına da (fragmentation) neden olan bu uygulamların perdelenmesi için zaman zaman ağaç dikme bayramı gibi göstermelik duyarlılıklar gündeme getirilmekte, fakat ne yazık ki, ormanlar ve toplum için elzem olan etkili ve işe yarar ormancılık politikaları bir türlü gündeme getirilmemektedir. Ormancılık alanında yapılan bu tartışmaların sağlıklı bir sonuca ulaşması için halkın katılımına açık politika oluşturma süreçlerine gereksinim vardır.

* * *

İstanbul Üniversitesi - Cerrahpaşa Orman Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cihan Erdönmez:

Son günlerde sosyal medyada ortaya atılan yıl içerisinde bir günün ağaç dikme bayramı ilan edilmesi ve o gün herkesin ağaç dikmesi önerisi hakkındaki görüşlerimi üç ana başlık altında özetlemek istiyorum:

Ağaçlandırma Türkiye için yeni bir olgu mudur? Hayır! 

Türkiye’de bırakın Cumhuriyet dönemini Osmanlı döneminde bile çağın koşulları çerçevesinde ağaçlandırmayla ilgili çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalarla ilgili pek çok örnek verilebilir. Birini zikretmek gerekirse, 1881-1884 yıllarında Sivas Valisi Halil Rifat Paşa’nın yayımladığı tembihnameler ve bu tembihnameler doğrultusunda yapılan ağaçlandırma çalışmalarından söz edebiliriz. 

Cumhuriyet’in kurulmasından itibaren de ağaçlandırma ile ilgili önemli girişimlerde bulunulmuştur. Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması, bu çiftlikte bir fidanlık oluşturulması ve burada yetiştirilen fidanlarla Ankara’nın ağaçlandırılması; yine Ankara ve Eskişehir’de uçaklardan atılan tohumlarla ağaçlandırma gayretleri (başarısızlıkla sonuçlanmıştır), 1926 yılında ilk orman fidanlığının kurulması, 1938 yılında Tarsus-Karabucak’ta bataklık kurutmak amacıyla yapılan okaliptüs ağaçlandırmaları görmezden gelinemez. 

Fakat ağaçlandırma çalışmalarının sistemli bir şekilde yürütülmesi 1937 yılında çıkarılan 3116 sayılı Orman Kanunu ile başlamış, bu kanun ağaçlandırmaya özel bir önem vererek Orman Genel Müdürlüğü’ne ağaçlandırma yapma yükümlülüğü vermiştir. İkinci Dünya Savaşı koşulları ağaçlandırma çalışmalarının gecikmesine yol açmış, ancak 1946 yılından itibaren sistemli ağaçlandırma çalışmaları gerçekleştirilmeye başlanmış ve aralıksız olarak devam etmektedir. 

1946-1991 döneminde toplam 1 milyon 550 bin ha ağaçlandırma yapılmıştır. Yani her yıl yapılan ağaçlandırma miktarı yaklaşık 35 bin hektar seviyesindedir. Son 10 yıla kadar yıldan yıla miktarlar değişse de, ortalama ağaçlandırma miktarı bu seviyede devam etmiş, 2008-2019 arası son 10 yıllık dönemde yıllık ortalama ağaçlandırma miktarı bir artış göstererek 43 bin hektar düzeyine ulaşmıştır. 

Ağaçlandırma tekniğindeki gelişmeler, göç nedeniyle ağaçlandırmaya karşı sosyal baskının azalması vb. gibi nedenler düşünüldüğünde bu artışı son derece olağan karşılamak gerekir. Diğer yandan bütün bu veriler Orman Genel Müdürlüğü istatistikleridir ve değerlendirme bu verilerin doğruluğu ön kabulü ile yapılmaktadır. Kısaca özetlemek gerekirse, son yıllarda Türkiye’de daha önceden hiç yapılmadığı gibi ağaçlandırma yapıldığı algısı yaratılmaya çalışılmaktadır. Ne var ki bu bütünüyle yanlıştır. Türkiye büyük bir ağaçlandırma deneyim ve birikimi olan bir ülkedir ve en azından 80 yıldan fazla süredir sistemli bir şekilde ağaçlandırmalar yapılmaktadır. Geçmişten günümüze bu ağaçlandırmalara katkı yapan işçisinden mühendisine, akademisyeninden politikacısına herkese şükran borçlu olduğumuzu düşünüyorum.

Ağaç Dikme (*) Bayramı Türkiye için yeni bir olgu mudur? Hayır! 

Türkiye’de kayıt altına alınan ilk Ağaç Dikme Bayramı 1910 yılında Erzurum’da yapılmıştır. 

1937 yılında çıkarılan yukarıda bahsettiğimiz 3116 sayılı Orman Kanunu ormancılık açısından her konuda olduğu gibi bu açıdan da devrim niteliğinde hükümler taşımaktadır. 

Kanunun 84’üncü maddesi şöyledir: "Ağaç sevgisini körpe ve genç dimağlara kuvvetle aşılamak için bütün ilk ve orta mekteb talebelerile askerlere ağaçların faydalarını zihinlere yerleştirecek dersler okutturulması, bahçeleri müsaid ise mekteb ve kışlalarda her yıl ağaç diktirilmesi ve bunların korunması için Ziraat Vekâleti ile birlikte Millî Müdafaa ve Maarif Vekâletleri bir program hazırlayıp tatbik ederler."

Bu kanunun ve takipçisi olan 6831 sayılı Orman Kanunu’nun benzer hükümleri doğrultusunda yıllarca ağaç ve orman sevgisini artırmak amacıyla illerde valilikler, belediyeler ve orman teşkilatı, ilçelerde kaymakamlıklar, belediyeler ve orman teşkilatı tarafından ağaçlandırma günleri düzenlenmiştir.

Avrupa Tarım Federasyonu (CEA) 21 Mart gününü Kuzey Yarımküre’de ilkbaharın, Güney Yarımküre’de de sonbaharın başlangıç günü olarak kabul etmiş ve Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü (FAO) kanalı ile bunun bütün dünya ülkelerine tavsiye edilmesini sağlamıştır. O günden bu yana 21 Mart, "Dünya Orman Günü", 21 Mart'ı içerisine alan hafta da "Orman Haftası" olarak kutlanmaktadır. 

Türkiye, bu uygulamaya 1975 yılında dahil olmuştur ve o günden beri Dünya Ormancılık Günü ve Ağaç Bayramı adıyla kutlamaktadır. Öyle ki 24.7.1996 tarih ve 96/8396 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile "Orman Haftası ve Ağaç Bayramı Yönetmeliği" yayımlanmıştır (Resmi Gazete: 22.8.1996 tarih ve 22735 sayı) ve her yıl kutlamalar bu yönetmeliğe göre yapılmaktadır.

Kısaca Türkiye’nin geçmişten bugüne halkı ağaçlandırma çalışmalarının içine katmak amacıyla düzenlediği ağaçlandırma etkinlikleri, 1975 yılından beri de Ağaç Bayramı vardır ve o bayramın tarihi 21 Mart’tır. Ormanlardan sorumlu olan sayın bakanın bunu bilmemesi düşünülemez. 

Hâl böyleyken bir sosyal medya akımına kapılıp, "Cumhurbaşkanımızın talimatları alınmıştır. En kısa sürede uygun bir günün "Ağaç Dikme Bayramı" olarak ilan edilmesi için çalışmalara başlıyoruz" şeklinde yine sosyal medya üzerinden açıklama yapması anlaşılır bir tutum değildir. 

Türkiye’nin ve dünyanın ağaç ve orman bayramının tarihi bellidir. O tarih 21 Mart’tır. Yapılması gereken o tarihte yapılacak çalışmaların zenginleştirilmesi ve tüm topluma yayılmasından ibarettir. 

Çok fidan dikmek, çok ağaçlandırma yapmak Türkiye’nin orman sorununu bütünüyle çözer mi? Maalesef yine hayır! 

Elbette dikilen her fidan, yapılan her ağaçlandırma hem doğa hem toplum için çok büyük yararları beraberinde getirir. Her bir ağaç tek başına oksijen üretir, karbon depolar, estetik değer oluşturur, mikro klima yaratır, toprağı tutar, kuşlara, böceklere, küçük memelilere yuva oluşturur ve daha pek çok işlevi yerine getirir. O nedenle ağaçlandırmanın, fidan dikmenin önemi küçümsenemez, gerekliliği sorgulanamaz. 

Ancak ağaçlandırma ile Türkiye ormanları ve doğasına ilişkin sorunları çözeceğimizi sanmak da çok büyük yanılgıdır. Çünkü Türkiye ormanlarının en büyük sorunu doğal ormanların korunamamasıdır. 

Sosyo-ekonomik baskılar ve bu baskılara boyun eğen yasal düzenlemeler Türkiye’nin ana can damarlarından olan doğal ormanları delik deşik hale getirmiştir. Öncelikle bu vahim tabloyu bir an önce düzeltecek toplumsal mutabakata ve siyasal iradeye ihtiyaç bulunmaktadır. Ormanlar belirli bir kesimin çıkarlarına ve ekonomik kaygılara kurban edilemez. Ormanlar toplum için en büyük faydayı orman olarak kalmakla yapar. Zira Türkiye orman fakiri bir ülkedir. 

Diğer yandan ağaçlandırmalar yoluyla elde edilen plantasyonlar detaylarına girmeye gerek kalmadan, genel bir ifade ile doğal ormanların yerine getirdiği işlevlerin pek çoğunu yerine getiremez ya da eksik yerine getirir. Plantasyonların doğal orman niteliğine kavuşması için belki de yüzlerce yıl gerekecektir. O nedenle kesiyoruz (doğal ormanlardan) ama şu kadar da dikiyoruz yaklaşımın ormancılık bilim ve tekniği açısından hiçbir geçerliliği bulunmamaktadır. 

Özetle, ağaçlandırma mutlaka yapılmalıdır ve kutsaldır. Fakat Türkiye ormancılığının birincil sorunu doğal ormanların korunamamasıdır. O nedenle, "haydi ağaç dikme bayramı" yapalım demenin, zaten var olanı allayıp pullayıp yeniden önümüze koymaktan ve ormancılığın öncelikli sorunlarını arka plana itmekten başka bir anlamı olmayacaktır.


(*) Teknik olarak tohum ekilir, fidan dikilir. Ağaç dikilmez, olsa olsa bir yerden başka bir yere taşınır. Zira ağaç zaten kalıcı olarak yaşamını sürdüreceği toprakla buluşmuş bir organizmadır. Kalıcı olarak yaşamını sürdüreceği toprakla buluşmamış bitkilere fidan denilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Pelin Cengiz Arşivi