Kitlesel ırkçı katliamlar

Trump iktidara geldiğinden bu yana ülke içinde ve dışında silah satışları çok arttı. Dış saldırılarla içerideki kitlesel cinayetler de…

Bütün dünyada dinci ya da laik gericilerin, muhafazakârların, kimi liberallerin, sonradan görme burjuvaların, 2. Dünya Savaşı'nın sonundan bu yana öve öve bitiremedikleri ‘’American Way of Life’’ın yani Amerikan hayat tarzının, çok çalışmak, çok para kazanmak, başarılı olmak, yükselmek, sonra meşhur olmak gibi hedefleri var. Bu arada bayrak ve vatan sevgisi, güç gösterisi yani bir tür milliyetçilik, kendisi dışındakileri küçümsemek hatta aşağılamak da, özellikle Hollywood yapımı filmlerle bütün dünyada iyi bir şeymiş gibi yaygınlaştırıldı.

ABD’de ırkçı eğilimleri artık açıkça resmi demeçlerine ve tweetlerine yansıyan Donald Trump’un Başkan olmasından bu yana ‘’genç ve yalnız kovboyların bireysel ateşli silahlarla’’ özellikle lise ve üniversite öğrencilerine yönelik kitlesel katliamları, Amerikan hayat tarzının pek de makbul ve muteber bir tarz olmadığını gösterdi. Rüya, kabusa dönüştü.

Cuma akşamı, Artı TV’de Artı Gerçek programında, Ahmet Nesin ile birlikte ele aldığımız dört konudan biri de bu katliamlardı. İşin genel ve ABD boyutunu, Artı Gerçek yazarı Armağan Kargılı, Amerikan medyasından alıntılarla açıkladı, değerlendirdi. Biz de hadiseyi biraz Türkiye perspektifinden tahlil etmeye çalıştık. (Bkz. ilk 23 dakika)

Kargılı, en az 3 önemli noktaya değindi:

+  Bu cinayetler Trump’ın iddia ettiği gibi, öyle ruh sağlığı bozuk insanların marifeti değil. Bu saldırılar açıkça nefret temelli ırkçı cinayetler.

+  Egemen medyanın kullandığı ‘’Yalnız Kovboy’’, ‘’Psikolojik olarak sorunlu gençler’’ gibi deyim ve ibareler olayın gerçek niteliğini gizlemeye, değiştirmeye hatta vahşeti romantikleştirmeye yönelik tabirler.

+ Önemli bir faktör olmasına rağmen, sorun sadece ‘’Bireysel Silah’’ değil. Mesele genel olarak şiddet uygulanması ve özel olarak da avcı bombardıman uçağından, tanka, pompalı tüfekten tabancaya kadar her türlü silah. Üstelik silahı kimin kullandığı da tayin edici değil. Eline silah alan, karşısında düşman bellediği, tanımadığı masum insanları tarıyorsa, bu saldırganın IŞİD militanı, asker üniformalı ya da psikolojik sorunları olan bir genç olması çok da önemli değil. Çünkü sonuç olarak insan öldürüyor!

ABD’de silah satışı serbest olduğu için bu ülkedeki katliam sayısı, silah satışının sınırlı olduğu ülkelere oranla çok daha yüksek.

İşin özüne inecek olursak, sorun sadece silah satışı ile de bağlantılı değil. Çünkü silah üretiliyorsa, piyasada bunun alıcısı var demektir. Yoksa ya da az ise, kapitalist düzende pazarlama/halkla ilişkiler/reklam yoluyla bu talep yaratılıyor. Güvenlik! E silahı satın alan da koleksiyonunu zenginleştirmek amacında olmadığına göre onu bir şekilde kullanacak.

Global çapta, yine masum göstermek amacıyla ‘’Savunma Sanayii’’ olarak adlandırılan vahşi, kan dökücü silah sanayiinin bütçesi, diğer bütün sektörlerden en az on kat daha büyük. Bu sanayiinin bütçesinin sadece yüzde 2’lük bölümü ile kanseri ölümcül bir hastalıktan çıkarmak mümkün. Milyar dolarlar silah yerine, sağlık, beslenme, eğitim, konut, istihdam ya da kültür gibi alanlara ayrılsa, dünya bugünkünden çok daha müreffeh bir alan haline gelir. Barışı engellemek için harcanıyor bu paralar! Çünkü bazı iktidarların kaderi savaşa, şiddete bağlı. Barış gelirse/gelince onlar gidecek.

Dolayısıyla en etkili çözüm her türlü silah üretimini kesin olarak yasaklamak. Trump ise tam tersini savunuyor: ‘’Okullarda güvenliği sağlamak için idareci ve öğretmenlerin de silahlanması caydırıcı etki yapar!’’. Böylelikle katliamcı gençlerin yanı sıra bu sefer de katliamcı okul idarecisi ve öğretmenler kliği yaratılmış olacak. İnsanların sorunlarını silahla çözmeye çalıştığı ortamlara boş yere Teksas dememişler demek ki…

Çözüm için odaklanılması gereken ana alan hangisi? Çok boyutlu, çok nedenli bu konuda bilim insanlarının önemli çalışmaları var. İstatistikler tutuluyor, projeksiyonlar yapılıyor, deneylerden sonuçlar çıkarılıyor.

Le Monde gazetesi 7 Ağustos tarihli sayısında,

‘’Amerika’da kitlesel cinayet işleyen katillerin tipik bir profili var mı?’’ (Bkz.) başlıklı bir inceleme yayınladı.

Soruna siyasi, ideolojik, toplumsal, kültürel açılardan bakmaktansa, katillerin kimliği/kişiliği ve özellikleri perspektifinden bakmasına rağmen makale önemli bilgiler ve bulgular içeriyor. 5 maddede özetlemeye çalışacağım:

1)   FBI’ın ve Mother Jones dergisinin istatistiklerine göre katillerin yüzde 95.6’sı erkek.

2)   Çeşitli resmi ve akademik kurumların istatistiklerine göre katillerin yüzde 70’e yaklaşan çoğunluğu beyazlardan oluşuyor. Bu durum normal. Çünkü ABD nüfusunun zaten yüzde 73.4’ü beyaz. Okullarda gerçekleşen katliamların yüzde 60’ından fazlası beyaz gençler tarafından gerçekleştirilmiş. Çünkü ABD’de nüfusun yüzde 3’ü, piyasadaki tüm silahların yüzde 50’sine sahip iken, silah sahipleri arasında en büyük pay genç Amerikalıların.

3)   Katiller arasındaki psikolojik sorunlu kişiler sadece yüzde 22lik bir bölümü oluşturuyor. Üstelik psikolojik sorunu olan herkes otomatik ve doğal olarak şiddete yönelmiyor.

Yayınlanan araştırmalara göre bu katil kümesi içinde psikolojik sorunlu olanlardan çok, %70 oranında kendisini yalnız hissedenler, %61 madde bağımlıları, %43 de bizzat kendisi şiddet, taciz ya da tecavüze uğramış kişiler var.

4)   Önemli bir boyut, katiller ve çevreleri nezdinde yapılan araştırma ve incelemelerde en sık ortaya çıkan motif ‘’ünlü olmak ve rövanş almak’’. Katillerin izlediği İnternet siteleri, sosyal medyada yazıp paylaştıkları, cinayetten önce çekip sonra yayınlanan videolarda bu tema çok sık gündeme geliyor: ’’Yarın bütün medyada manşet olacağım!’’, ‘’Yayınevleri benim hayatımın romanını yayınlayıp best seller çıkaracaklar’’. Keza, kâh Latinolara, kâh siyahlara kâh Müslümanlara yönelik intikam sloganları da katillerin dosyalarında sık rastlanan sözcükler. Şöhret doğrudan medya tarafından pompalanan/teşvik edilen bir hedef.

5)   ABD’deki katliamları global olarak, kronolojik olarak inceleyen uzmanlar, cinayetlerin sıklığını, zamanlamasını de hesaba katarak bir ‘’bulaşıcılık sendromu’’ndan söz ediyor. Her bir katliam bir sonraki tetikliyor. Burada da en büyük etken birinci katliamın medyadaki sunumu. Kuşkusuz Trump veya benzeri türde bir Reis’iniz varsa, onların ırkçı, şiddet yanlısı açıklamaları manşetleri işgal ettiği için çok daha kolay ve çabuk yaygınlaştığı gibi bu propagandayı yapan kişinin konumu, kartviziti de şiddet çağrısını daha kabul edilebilir hatta meşru kılabiliyor.

Sonuç olarak tayin edici olan siyasi/ideolojik/kültürel iktidarın egemen kıldığı ortam yani yarattığı çevre. Kuşkusuz başka onlarca etken, boyut da var. Ama toplumu yönlendiren kamu gücünün niyeti, amacı ne ise, o hedef tayin edici hale geliyor. Toplumun tarihi, gelenekleri, ekonomik durumu da tabii ki önemli.

Kitlesel katliamlarda neden en çok ABD’de oluyor da mesela İsviçre’de olmuyor?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi