YPG Afrin Sözcüsü: 3 gün demişlerdi bir ay tamamlandı

YPG Afrin Sözcüsü: 3 gün demişlerdi bir ay tamamlandı
'Uçakların bombalamadığı, obüs, havan, füze atılmayan köyümüz, tepemiz kalmadı.'

HABER MERKEZİ - Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) himayesindeki Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) grupları ile Afrin'e yönelik askeri harekat bir ayı geride bıraktı. Bir aylık savaşı, yaşananları, ABD, Rusya, bölge ülkeleri, AB, BM'nin sessizliği ve yaşanan direnişi YPG Afrin Sözcüsü Brusk Hesekê, Mezopotamya Ajansı'ndan Erdoğan Altan'a değerlendirdi.

'NATO ÜLKELERİ TÜRKİYE'YE DESTEK VERDİ'

Birinci aynı dolduran savaşın geldiği aşama nedir?

TSK'nin El Kaide'ye bağlı gruplar, IŞİD gibi selefi cihatçılar ve Türkistani adı verilen partiye bağlı güçler ile saldırıları, buna karşı halkın "Çağın direnişi" olarak adlandırdığı direniş, halk isyanı 31 gününü tamamladı. Başlangıçta 3 saat, 3 gün olarak verilen süre ilk ayını tamamlayınca, şimdi süresiz olarak devam ettiriliyor. Bizim bu direnişi sergileyeceğimizi beklemiyor, inanmıyorlardı. Sahadaki destekçilerin yanında ticareti ile Rusya ve sessizliği ile NATO ülkeleri Türkiye'ye destek verdi. Mesele Kürt olunca Rusya ve NATO birlikte hareket ederken, sahadaki ÖSO ve El Kaide'ye bağlı selefi güçler de bir araya geldiler. Oysaki söz konusu güçler 7 yıllık savaş boyunca sürekli bir birleri ile savaşan güçlerdir. Bunları TSK'nin en gelişkin NATO tekniği, özel eğitimli askerleri ile bir araya getirdiler, ancak buna karşı halk ile birlikte çağa yaraşır direniş örgütlendi.

'25-30 CİVARINDA KÖY TSK'NİN ELİNE GEÇTİ'

Afrin’in kısa sürede ele geçireceğini söyleyenler sahadaki gerçekliği bilemiyorlar mıydı? Geçen sürede ne ile karşılaştılar?

Şu ana kadar sınırdaki 25-30 civarında köy TSK'nin eline geçti. Bunu başarı olarak sunsalar da, asıl kazanan Afrin'deki Kürt, Arap, Türkmen halklarıdır. Halkların çocukları olan Avestalar, Barinler, Kendaller, Şoreşlerin fedai ruhla direnişi bu savaşın asıl karakteridir. Bu arkadaşlar, devletlere karşı kullanılan tekniğe karşı durdular ve onun ilerlemesini engellediler. Bu sebeple kazanan da onlardır.

Sözünü ettiğiniz bu kadar teknik donanıma sahip büyük güçlere karşı nasıl dayanıyorsunuz?

Devletlerin duramadığı askeri güce karşı duranları kalemle yazamazsınız. Büyük kentler bir kaç saatte düşerken, küçük bir ilçe olan Afrin bir aydır direniyor. Şimdi insanlar bu direnişi anlamaya, çözmeye çalışıyor. Anlam veremiyor. Bu toplum bir fikir etrafında kendisini örgütlemiş ve özgürlüğü ölüme tercih eden bir toplum. Hele bir de bu toplum, ordusu ile bir olmuşsa onları yenecek teknik, güç yoktur. Sonuç ne olursa olsun kazanan bu toplum olacaktır. Bu modern, çağa uygun bir direniştir. Yaklaşık 50 bin askeri güçle saldırıyorlar. Uçakların bombalamadığı, obüs, havan, füze atılmayan köyümüz, tepemiz kalmadı. Basınları ile moral düşürmek istediler; ancak savaşçılarımız halklarından aldığı coşku ve moral ile çağın direnişini örgütledi.

'AFRİN'E İKİNCİ HALEPÇE'Yİ YAŞATMAK İSTİYORLAR'

Daha önce de sormuştuk ama bir kez daha sormak istiyoruz. Türkiye neyi amaçlıyor?

Türkiye devleti Afrîn'in topografyasını değiştirmek istiyor. Dünyanın her tarafından topladığı çeteler ile 7 yıldır Suriye savaşını derinleştirdi. Bu Kobanê'de, Halep'te, Humus'ta, Dêra Zor'da açığa çıktı. Tüm bölgelerden Demokratik Suriye Güçleri (QSD) ve Suriye rejimi tarafından sökülün çeteler İdlib'te toplatıldı. Bu sebeple İdlib devletlerin pazarlık sahası oldu. İdlib'i rejime vermek için Afrin kurban seçtiler. Türkiye İdlib karşılığında Afrîn'i alarak başına bela olan selefileri ve ailelerini yerleştirmek istiyor. Bu sebeple de "Afrîn'de Kürtler yok, Arap topraklarıdır" diyor. Afrîn'e ikinci Halepçe'yi yaşatmak, katliamdan geçirmek istiyor. Tarih kitaplarına baksınlar, Türklerin bölgeye gelişi ne zamandır, Afrîn'in Kürt geçmişi ne zamandır öğrensinler.

Rusya’nın tavrına dönersek. Ne değişti de Rusya hava sahasını Türkiye’ye açtı, ABD sessiz kaldı?

Bölgede siyaset pazarı kuruldu. Bu pazarda da başta Kürt halkı olmak üzere Afrin halkları kurban seçildi. Dünya devletleri sesiz. Afrîn halkının yaşadıklarına ilişkin bir açıklama, tepki yok. Kullanılan kimyasal silahlara dahi bir açıklama yapılmadı, tepki gösterilmedi. NATO devletlerinin tamamı bu katliamın ortağıdırlar. Rusya gaz satışı ve Avrupa'ya akışı konusunda Türkiye ile anlaşmış. Bunun karşılığında da Türkiye'nin hava sahasını kullanmasına onay verilmiş. Biz buradayız. Tekniklerini bıraksınlar tüm çeteleri ile YPG/YPJ'nin karşısına çıksınlar. Rahat söylüyorum, ilk 7-10 günde onları Ankara'dan çıkarırdık. Ancak teknikleri ile savaşabiliyorlar. Rusya Suriye çıkarları ile devlet çıkarları arasında Afrin için çok kirli bir pazarlığa oturdu. Suriye'yi Fırat'ın batısı ve doğusu diye parçalıyorlar.

'SURİYE DEVLETİNE SORUMLULUĞUNU YERİNE GETİRMEYE DAVET EDİYORUZ'

Rusya'sız hareket edemeyen Rejim, Afrîn'e gelmek için çağrı bekledi. Nedir bu konudaki gelişmeler?

7 yıllık Suriye Devrimi sürecinde terör örgütlerine karşı savaşan ordu YPG/YPJ öncülüğündeki QSD'dir. Sadece Kürt bölgelerine değil, Dêra Zor'a, Rakka'ya, Minbic'e, Irak sınırına müdahale ettik. Nerede bir çete varsa Suriye halkları için oraya müdahale ettik. Suriye rejiminin başlangıçta bunu görmesi gerekir. Diğer yandan biz hiç bir zaman Afrin'i bağımsız bir yapı olarak ele almadık. Afrin'i Suriye'nin bir parçası, Kürtleri Suriye'nin halkı olarak değerlendirdik. Suriye devleti Minbic, Kobanê, Rakka'da bize destek vermedi. Şimdi de sesiz kalarak bizi yalnız bırakıyor. Biz güçsüz olduğumuz için değil, Suriye devletine sorumluluğunu yerine getirme noktasında çağrı yapıyoruz. Afrin Suriye toprağıdır, koruma zorunlulukları vardır. Yine teröre karşı durduğunu söyleyen güçlere çağrımız var. Bugün Cindirêsê'de bize karşı savaşan Nusra, Turkistani gruplar hepsi El Kaide terör örgütüne bağlılar. Sesiz kalarak El Kaide'ye destek veriyorlar. Bu sebeple biz tüm güçlerden destek bekliyoruz. Sivil kayıplara karşı ses vermelerini bekliyoruz. Sessizlikleri ile ortak oluyorlar, ancak bilinmelidir ki biz halkımızdan aldığımız destekle onların tekniğine karşı taktiklerimizle son ferdimize kadar duracağız.

'NAPALM BOMBASI KULLANDILAR'

Devletler çıkarlarına göre hareket ediyor. Ancak uluslararası insani destek kuruluşları da sessizliklerini koruyor. Bu ne anlama geliyor?

Sessizlik sürüyor. Türkiye ilk kez kimyasal gaz kullanmıyor. Daha önce de Bilbilê ilçesinin Şêxurzê köyünde çetelerin elindeki bir topun patlatılması ile sarin gazı açığa çıkmış ve çeteleri etkilenmişti. Bizim arkadaşlar da etkilenmiş, ancak onların arasında patladığı için onları daha fazla etkilemişti. Yine Bilbilê'nin Kevirê Ker Tepesi'ndeki YPG/YPJ güçlerine karşı napalm bombası kullandılar. Aynı şekilde Şiyê ilçesi Erindê köyünde kullanılan gaz 7 sivilin yaralanmasına yol açtı. Burada yapılan tahlillerde klor gazı ortaya çıktı ki bu gaz yasaklı gazlardan.

Türk devleti aynı Saddam gibi köylerde yaşayan halklarımızın bizden kopmamasını kimyasal gazlarla cezalandırıyor. Yine Kaide zihniyeti ile tarihi ve inançsal merkezleri, toplumun manevi değerleri olan türbe ve mezarlıkları bombalıyor. Bunlara karşı uluslararası insani kurumlar ya çok cılız açıklamalar yapıyor ya da sessizce izliyor. Afrin halkları katliamdan geçirilmek isteniyor. Bu sessizlikten vazgeçmeli, görmeli, duymalıdırlar. Bağımsız kuruluşları davet ediyoruz, gelsinler burada savaş suçlarını yerinde tespit etsinler.

Öne Çıkanlar