Fatma Bostan Ünsal

Fatma Bostan Ünsal

Yutamayacağın lokmayı ağzına almak

IKBY'nin çok sorunlu bir ortamda bağımsızlık referandumuna başvurmasının ne gibi sonuçlar doğurduğunu düşündüğümüzde 'ölçülülük' ve dengeleri gözetmenin önemini hatırlıyorum.

Farklı toplumlarda aynı anlama gelen pek çok ifade var. Bunlardan biri Türkçe’de "yutamayacağın lokmayı ağzına alma", İngilizce’deki karşılığı da "don’t bite off more than you can chew" (çiğneyemeyeceğin kadar büyük lokma ısırma) ifadesidir. Uzun yıllar boyunca en büyük erdemin muallim-i evvel Aristo’nun öne sürdüğü "ölçülülük" genel ilkesinin uzun zamandır hatırlanmadığı bir ortamda bu deyişler de neredeyse unutuluyor ama hayat çoğu kez bunların hikmetini düşündürtüyor.

Araba devrildikten sonra akıl veren çok olur demişler, ben de bunlardan biri olmak istemem ama Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) hem etik anlamda hem de reel gerçeklik anlamında çok sorunlu bir ortamda bağımsızlık referandumuna başvurmasının ne gibi sonuçlar doğurduğunu düşündüğümüzde "ölçülülük" ve dengeleri gözetmenin önemini hatırlıyorum. Bilindiği gibi en sonunda IKBY, Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin 6 Kasım’da verdiği "hiçbir bölgenin ülkeden ayrılamayacağı" kararının ardından 14 Kasım’da Mahkemenin kararını kabul ettiğini bildirdi. Referandum sürecine tekrar bakacak olursak görev süresi dolmuş, muhalefeti bastıran IKBY Başkanı Mesut Barzani’nin hem içerde hem de dışarıda desteğin olmadığı bir ortamda 25 Eylül 2017’de başvurduğu referandum büyük bir çoğunlukla kabul edilse bile pek çok kazanımın geri alınmasına yol açmıştır. Bu arada özellikle Türkiye’den bölgedeki Kürtlerin yaşadığı sorunlara duyarlı pek çok uzmanın sağduyulu uyarıların yapıldığını hatırlatmak isterim.

Uluslararası ilişkiler alanında herkesin kabul ettiği doğrular çok nadirdir, çoğu zaman güç ilişkileri yapılacakları belirler ama 19.yüzyıldan beri en azından Batı dünyasında başvurulan geçerli bir prensip "ölçülülük"tür. Bunun için pek çok örnek verilir ama ben sadece iki örnek vermek istiyorum. Fransız Devrimi’nden on yıl sonra tek adam sonra da imparator olan Nopolyon Bonapart’ın onbeş yıl içinde bütün Avrupa’yı ta Moskova’ya kadar işgal etmesine karşı bütün Avrupa’nın birleşip Nopolyon Bonapart’ı yenmesine karşı Fransa’yı ezme yolunu seçmeyip Viyana Kongresi ile dengeli bir düzen kurmasını hatırlamalıyız. Yine güçlü Avusturya-Macaristan imparatorluğunun yanında küçük bir krallık olan Prusya‘nın, 1866 tarihinde Avusturya’yı ağır şekilde yendiği ve İmparatorluğun 850.000 kişilik ordusunu çökerttiği, tüm Avusturya’yı işgal etmek üzere Viyana’ya doğru orduların gitmesinin cazibesine direnen ve mütevazi şekilde zaten Avusturya ile kara bağı olmayan, Kuzey Avrupa’da Prusya’nın sınır komşusu olan Holstein bölgesini almakla sınırlandıran Prusya Şansöliyesi Otto von Bismarck’ın geleceğin en büyük Alman gücünü kurmakta etkisi hatırlanmalıdır.

Ölçülülüğü hatırlamak zorunda olan sadece IKBY değil elbette. Suriye’deki iç savaş sırasında büyük fizik ve moral güç kazanan ve en başta artık Suriye’nin meşru yöneticisi olarak kabul edilen Esad’ın işbirliği yaptığı ve diğer ana güçler olan ABD ve Rusya’nın işbirliği içinde olduğunu açıkça ilan ettikleri YPG/PYD’yi görmezden gelerek siyasi düzen(sizlik) kurmak ısrarında olan Türkiye’nin şu andaki resmi politikası da bu prensibi hatırlamak zorundadır.

Yine Türkiye’de bugünlerce BBC’nin açığa çıkardığı üzere Rakka kentinde hakimiyetini kaybeden ve silah bırakarak teslim olan IŞİD savaşçıları ve ailelerinin el altından başka yerlere gönderilmesine yönelik olarak ciddi şekilde yaratıcı, ölçülü, makul tepkilerin neler olacağı ile ilgili düşünülmelidir. Basitçe bütün IŞİDSID veya yöneticilerin tercih ettiği isimlendirme ile DAEŞ üyeleri ve ailelerinin "temizlenmesi"nin tek çözüm olarak sunulması Türkiye’yi makul ve rasyonel çözümler bulma platformlarından dışlanmasına sebep olacaktır. Bu yöndeki ısrar hem etik açıdan sakıncalı hem de reel politik açıdan Türkiye’yi zayıflatan bir konuma sürükleyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Fatma Bostan Ünsal Arşivi