Zaten Aktör Dediğin Nedir ki!

Filmlerinde kimi zaman tatlı sert bir öğretmen, vicdanlı bir baba, şehirli bir fakir, bir başka filmde Don Kişot, haksızlık yapan patrona karşı çıkan usta olarak belleklere kazındı.

Tiyatro ve sinemamızın efsane oyuncusu, her iki alanda da sayısız karakter ve tiplemelere hayat veren, oyunculuğu ve sanatçı kişiliğiyle seyircinin gönlünde taht kuran büyük usta Münir Özkul (1925-2018) hayata veda etti.

Oyunculuk hayatına doğduğu muhit olan Bakırköy Halkevi’nde başlayan Özkul aynı zamanda İktisat Fakültesi ve Edebiyat Fakültesi’nin Sanat Tarihi bölümüne devam etti ve mezun olmadan ayrıldı. ilk olarak Halep Pasajı’ndaki Ses Tiyatrosu’nda Aşk Köprüsü adlı oyunla profesyonel oyunculuğa başladı. 1951 yılında Muhsin Ertuğrul’un öncülüğünde kurulan Beyoğlu Atlas Pasajı’nda yer alan Küçük Tiyatro’ya geçti ve 1957 yılına kadar burada çalıştı. O dönemden akıllarda kalan ise John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar adlı oyunundaki başarısı oldu. Bu oyundan sonra oyunculuğu ile yükselişe geçti.

Küçük Tiyatro’dan da ayrılmadan önce son olarak Arpa Ambarı’nda başrol oynadı. Bu dönmede sahnedeki başarısı ile tiyatroların aranan ismi oldu. Sonraki yıllarda önce İstanbul Şehir Tiyatroları ve sonra bir yıl Ankara Devlet Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. Münir Özkul’a bu yıllarda en çok ustası, arkadaşı Muhsin Ertuğrul destek verdi. Sonraki yıllarda arkadaşlarıyla birlikte kurduğu Bulvar Tiyatrosu’nda sahneye çıktı. Altan Karındaş ile Sadık Şendil’in Kanlı Nigar’ını sahneleyerek büyük başarı elde etti, oyun kapalı gişe oynadı.

Oyunu izleyerek Münir Özkul’un özenli, samimi ve ölçülü oyunculuğuna hayran kalan Tuluat ustası İsmail Dümbüllü, ustası Kel Hasan’dan aldığı Kavuk’u Münir Özkul’a verdi. Bu yıllarda oyuncu olarak Münir Özkul geleneksel Türk tiyatrosunun oluşmasında önemli roller üstlendi. Hem sahnelerde hem de sinemada yerli ve yabancı sayısız oyunda görev aldı.1950’lerden itibaren sinemaya da giriş yapan Özkul, bu yıllarda Kalbimin Şarkısı, Edi ile Büdü ve Balıkçı Güzeli gibi filmlerde oyunculuğu ile göz doldurdu.

60’lı yıllar Münir özkul’un hayatının en üretken yıllarını oluşturur. Bu yıllarda bir yandan sahnedeki başarısı ile ödüller alırken aynı zaman da Ertem Eğilmez ile başladığı filmlerde de önemli karakterleri başarıyla yorumlayarak kendinden övgü ile söz ettirdi. 1972 yılında Sev Kardeşim filmiyle Altın Portakal’da En İyi Oyuncu ödülünü alarak sinemaya oyuncu olarak damgasını vurdu. Bu yıllarda tiyatro ortamından uzaklaşan Özkul sinemaya yoğunlaştı. Ertem Eğilmez ile komik filmlerin yanı sıra Bak Beyim diye başlayan repliği ile hafızalara kazınan Bizim Aile, Mavi Boncuk, Aile Şerefi, Neşeli Günler, Gırgırıye ve Rıfat Ilgaz’ın klasik komedi eseri Hababam Sınıfı en önemli filmleri olarak anıldı.

Ulvi Uraz’ın 1965 yılında Zeki Alasya, Metin Akpınar, Suzan Ustan Zihni Küçümen ve Ahmet Gülhan ile birlikte sahneye uyarlandığı ve başarı ile sahnelediği Hababam Sınıfı bu defa 1974 yılında sinemaya uyarlanarak Münir Özkul, Adile Naşit, Tarık Akan Kemal Sunal, Halit Akçatepe’nin de içinde olduğu bir oyuncu kadrosu ile seyirciyle buluştuğu 1975 yılında 28 hafta gösterimde kaldı. 1977 yılında Hayati Asilyazıcı’nın Şehir Tiyatroları’nın başına gelmesiyle tekrar eski kurumuna döndü. Burada üstad Haldun Taner’in yazdığı Sersem Kocanın Kurnaz Karısı adlı oyununda Ermeni tiyatrocu Tomas Fasülyeciyan yorumuyla sahnelerin sofitasında yankılanan geçmiş oyuncuların ruhunu yad ediyordu.

" Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır. Yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız. Görorum hepiniz gardroba koşmaya hazırlanorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelerden birine takılı kalmıştır. Hıranuşla Virjinya’nın bir diyaloğu eski kostümlerin birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar, o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde yine sahneye dökülürler. Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar, sabaha kadar.
gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır. Perde!"

Münir Özkul sahnenin duvarlarına sinmiş olan bu seslenişle hafızlarda yerini aldı.

Filmlerinde kimi zaman tatlı sert bir öğretmen, vicdanlı bir baba, adalet arayan kimi yoksul bir işçi, şehirli bir fakir, bir komik adam, bir başka filmde Don Kişot, haksızlık yapan patrona karşı çıkan usta olarak belleklere kazındı.

Bu filmlerde gerek komedi gerekse de dram oyunculuğu ile kendini zirveye taşıdı. İki yüzden fazla filmde ve altmışa yakın oyunda görev aldı. Tiyatroda da sinemada da vicdanın sesi olan rolleri başarı ile oynadı, Bir dönem hızlı yaşadı, alkole kaptırdı kendini. Ama çalkantılı hayatı ve çapkınlığı sanatından ve üretiminden alıkoyamadı ustayı. Dört kez evlendi, üç çocuğu oldu. Hastalandı, yatağa düştü ve veda etti. Ölümüyle tiyatroda bir dönemde böylece kapandı. Güle güle usta… Ruhun hep ışıklar altında olsun…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Metin Boran Arşivi