Amerikan rüyasına bir taşlama: Harlem Ritmi

Amerikan rüyasına bir taşlama: Harlem Ritmi
Merve Küçüksarp bu hafta, Pulitzer ödüllü yazar Colson Whitehead'in Siren Yayınları etiketiyle Türkçeye kazandırılan romanı 'Harlem Ritmi' üzerine yazdı.

Merve KÜÇÜKSARP


Pulitzer ödüllü Colson Whitehead’in kaleme aldığı ‘Harlem Ritmi’ Siren Yayınları etiketi ve Begüm Kovulmaz’ın çevirisi ile yayımlandı. Whitehead, Amerikan Ulusal Kitap Eleştirmenleri Ödülü’ne aday olan bu romanında New York’un Harlem bölgesinde geçen bir suç hikayesi ekseninde ırkçılık ve kapitalizm eleştirisi yapıyor. Amerika’nın yakın tarihinde yaşanan kimi olayları da anlatısına katarak Amerikan Rüyasının gerçek yüzünü gösteriyor.

Colson Whitehead, tüm dünyada kitapları okunan, başta -iki kez layık görüldüğü- Pulitzer ödülü olmak üzere, hatırı sayılır ödüller kazanan, ülkemizde de nitelikli edebiyat okurunun takip ettiği bir yazar. ‘Yeraltı Demiryolları’, ‘Nikel Çocukları’, ‘Bölge Bir’, ‘Asansör’ onun Türkçe yayımlanan diğer eserlerindendir.

New York'ta doğup büyüyen ve şehrin arka sokakları, insanları, sosyal yapısı hakkında sıkça kalem oynatan Whitehead, bu romanında da New York’un sahip olduğu zenginliğin arkasında yatan eşitsizliği, ayrımcılığı, sosyal adaletsizliği ve insanlarının yaşadığı yalnızlığı masaya yatırıyor. 1960'ların başında New York’un siyahi başkenti diye addedilen bölgesinde, Harlem’de geçen bir suç hikayesini anlatıyor.

Roman her ne kadar bir dönem hikayesi gibi görünse de, -o günden bugüne değişen pek çok şeye karşın- Whitehead’in kaleme aldığı hikaye hâlâ geçerliliğini koruyor. Hem zaten Whitehead romanı, o günleri hatırlatan bir dönemde, Harlem’in enikonu ıssızlaştığı, sınıfsal ayrışmaların olabildiğince belirgin olduğu pandemide kaleme almıştır.

Romanın antikahramanı Ray Carney, mobilya satıcılığı yapan sıradan bir adamdır. Müşterileri genellikle siyahi vatandaşlardan meydana gelmektedir. Zira Carney onlar için çeşitli imkanlar sunmakta, ayrıca kendilerinden biri olduğu için onun dükkanına kendilerini güvende hissetmektedirler. Dükkanı onu sınıfsal olarak hızla yukarı taşıyacak geliri sağlamasa da Carney iyi bir hayat sürmektedir. Üst sınıfa mensup bir ailenin kızı olan Elizabeth ile istikrarlı evliliği, düzenli hayatı vardır. İşten eve, evden işe giden bir aile babasıdır. Görünürde her şey çok düzenli ve normaldir.

Ancak Carney’nin bu normal hayatının içinde başka bir hayatı daha vardır. Carney, sınıfsal ve ırksal bir yarığa sıkışmış, gecelerini türlü hesaplar ve edişeler içinde uykusuz geçiren, kuzeni yüzünden suça bulaşan bir adamdır. Whitehead bu bağlamda sıradan görünen bir adamın kişiliğinin hiç tahayyül edilmeyen sınır boyları olduğunu gösterir. Diğer yandan onun Harlem ikliminde suça nasıl bulaştığının, kalkıştığı işlerden kurtulup kurtulamayacağını da işleyerek okurun merak duygusunu da tetikler.

Carney, kuzeni Freddy’nin onu bulaştırdığı yasadışı işler düzleminde çalıntı eşya satmakla meşgul olurken, okur, onun sınıfsal komplekslerini sezer, yükselme arzusunu keşfeder. Ondaki bu sınıfsal komplekslerin bir kaynağı ise, ona her daim üstten bakan eşinin ailesi ve onlara kendini gösterme, ispat etme isteğidir. Elbette Carney’nin ikinci bir hayat kurmasının altında yatan tek sebep, sınıfsal değildir. Freddy’nin peşinde sürüklenişi biraz da duyduğu gönül bağından ileri gelir. Zira onunla birlikte bir kardeş yakınlığında büyümüştür. Ancak bu yakınlık onun başını belaya sokacaktır. Nitekim Hotel Theresa'da Freddy’nin onu bir soyguna bulaştırmasıyla birlikte içinden çıkılması zor bir serüvene atılır. Bu soygun vakası okurun nezdinde bir macera romanı okuyormuş etkisi veren kimi olaylar ve sonunda Carney’nin ödemek zorunda kalacağı bedeller ile seyir alır.

Metinde Harlem'in insanlarını, manzaralarını ve seslerini Carney’nin bakışıyla yansıtan Whitehead kimseyi iyi ya da kötü diye yaftalamadan, daha ziyade onu bu hale getiren koşulları açıklayarak, -keza Harlem'de siyah bir adamın ne kadar kaçarsa kaçsın onu suça mecbur eden koşullarıdır bunlar- anlatır. Bun yaparken kimi zaman mizahı da kullanarak metinde eğlenceli sahneler yaratır.

Whitehead sık sık ele aldığı sınıfsal ayrımcılık, ırkçılık, kapitalizm gibi meselelerin yanı sıra kimi politik olaylara da temas eder. Keza James Powell isimli on beş yaşındaki siyahi bir öğrencinin beyaz bir polis memuru tarafından vurulmasının ardından 1964 yılında vuku bulan Harlem’deki ayaklanmalar, romanın bir diğer ayağını meydana getirir.

Colson Whitehead, ‘Harlem Ritmi’ isimli eserinde, 1960'lı yıllardaki Harlem’i anlatırken, çok katmanlı bir suç hikayesi ekseninde, diğer eserlerinde sıkça rastlanan temaları -ırksal adaletsizlik, sınıf eşitsizlikleri, egemen güç yapıları – üzerine kalem oynatır. Birbirinden farklı iki hayat yaşayan karakterin üzerinden Amerikan rüyasının ikiyüzlülüğünü ve şehrin iki başlı yapısını da hicveder.

Öne Çıkanlar