Cemevlerinin aydınlatma giderlerinin ödenmesine dair yönetmelik

Sünni İslam’ın ya da Alevilik inancının vergilerle finansmanı laiklik açısından çok sorunludur, bu konuyu laiklik kavramından evrensel anlamda taviz vermeden tartışmamız ve bir çözüm önermemiz gerekiyor.

20 Nisan Cumartesi günkü ve 32523 sayılı Resmî Gazetede “Cemevlerinin aydınlatma giderlerinin ödenmesine dair” başlıklı bir yönetmelik yayınlandı.

İşin doğrusu çok ilginç, üzerinde çok tartışılması gereken bir yönetmelik.

Bu yönetmeliğin içeriğine, ruhuna çok eleştirel yaklaşanlar var, haklılar da, “biz devletin parasal yardımını değil, anayasal eşitlik istiyoruz”, “bu -ödenme- işinin Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesi üzerinden yapılması çok yanlıştır, cemevlerinin ve Alevilik inancının kültürel bir çerçeveye sokulmak istenmesini kabul etmiyoruz” diyenler var.

Öte yandan, “madem Sünni İslami hizmetler Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesi üzerinden finanse ediliyor, cemevlerinin aydınlatma giderlerinin de devlet bütçesi üzerinden yapılması normaldir, evet ama yetmez, Alevi dedelere de Diyanet imamlarına ödendiği gibi maaş ödenmesi gerekir” diyenler var, mesela, yanılmıyorsam, başında Prof. İzzettin Doğan’ın olduğu Cem Vakfı gibi.

Bu yönetmeliğin özünde doğru olduğunu ama eksikleri, yanlışları olduğunu söyleyenler var.

Figen Çalıkuşu’nun bu konuya hukukçu titizliği ve çok hassas bir teraziyle yaklaştığı “Kitabın Ortasından” youtube serisinin sonuncusu da bu yönetmeliği tartışıyor.

Ben konuya kendi önkabullerim* doğrultusunda yaklaşmak istiyorum, biliyorum, konu çok zor bir konu, dört başı mamur bir çözüm yolu önermek bile kolay değil, ama bu zorluk bir arayış içinde olmamıza engel değil ve en önemlisi, en temel mesele mevcut din hizmetleri finansmanının (Diyanet İşleri Başkanlığı) düşünülebilecek finansman alternatifleri içinde en kötüsü olduğu.

Anayasamızın 2. Maddesinde Cumhuriyetin dört temel niteliğinden birinin laik devlet olduğu yazıyor, çok doğru bir tespit ama laiklikten ne anlıyoruz, rivayet muhtelif. Benim en çok içime sinen laiklik tanımı ABD Anayasasının birinci ekinde (birinci madde değil) belirtilen tanım, bu tanıma göre herhangi bir inanç için kamu gelirlerinden bir dolar bile tahsis edilemiyor, kanun çıkarılamıyor (Congress shall make no law….), kanımca en doğru tanımdır bu.

İkinci içime sinen tanım ise Fransa’nın 1905 tarihli ünlü “Devlet ve kilisenin ayrışması” kanunu. Bu kanun 2012 tarihinde Fransa’nın anayasal bloğunun (Bloc constitutionnel) içine dahil ediliyor yani anayasal bir değer alıyor; bu kanuna göre de kiliseye devlet gelirlerinden kaynak ayırılamıyor. Sadece Alsace bölgesi 1945 sonrası bu tanımın dışında bırakılıyor.

Türkiye’de ise durum tam tersi, tüm Sünni İslami din hizmetleri Diyanet İşleri Başkanlığı üzerinden kamu gelirleri ile finanse ediliyor.

İşin teorik doğrusu kanımca her türlü din hizmetinin bizde de ABD ve Fransa’da olduğu gibi kamu gelirleri ile finanse edilmemesi, bu ülkelerde pastörlerin, papazların kamu parasıyla maaş almadıkları gibi, bizde de imamlar, müezzinler, Diyanet çalışanlarının tümü kamu gelirlerinden maaş almamalı.

İşin doğrusu bu ama sağduyulu bazı arkadaşlar böyle bir modelin bizde sıkıntılar doğurabileceğini söylüyorlar, onlara da kulak veriyorum. Bugünkü model çok yanlış ama ABD modeline savrulmadan ara çözümler de olabileceğini, mesela vergi yerine fon uygulaması olabilir. Ancak bu çözümleri tartışma ortamına bir türlü gelemiyoruz, siyasal partiler de gelemiyorlar çünkü Siyasal Partiler Kanunu 89. Madde siyasetçilerin bu konuyu tartışmalarını adeta yasaklıyor.

LAİKLİK AÇISINDAN SORUNLU

Ben kamu maliyesi dalında senelerce öğretim üyeliği yaptım, kamu gelirlerini ilgilendiren bir konuda mesleğimin öğrettiklerinin dışına çıkmayı hiç doğru bulmuyorum.

Bize öğretilen, bizim de öğrettiğimiz temel bir maliye ilkesi vergilerin kamu hizmetlerinin finansmanı için salındığını söyler, bu önermenin tersi** de doğrudur, bir hizmet vergilerle finanse ediliyorsa o hizmet bir kamu hizmetidir, bizde Sünni İslami din hizmeti vergilerle finanse ediliyorsa (Diyanet bütçesi) bu hizmet bir kamu hizmetidir diye görmek lazım.

Ancak, bir dini hizmetin vergilerle finansmanının anayasal (Madde 136) olduğu bir devletin laiklik ilkesi bitmiş demektir, bunu da iyi görmek lazım.

Sünni İslam’ın ya da Alevilik inancının vergilerle finansmanı laiklik açısından çok sorunludur, bu konuyu laiklik kavramından evrensel anlamda taviz vermeden tartışmamız ve bir çözüm önermemiz gerekiyor.

Bu noktaya Resmî Gazetede çıkan cemevlerinin aydınlatılmasından geldik; kütüphanemde iki cilt ABD Anayasasının sadece birinci ekiyle ilgili yargı kararlarını özellikle Federal Mahkeme kararlarını veren bir çalışma var, burada bir davaya rastladım, ABD’de bir eyalette bir dernek (Protestanlığı yüceltme derneği gibi bir dernek) eyalet yönetiminden kullandığı elektriğin parasının bir kısmını ödemesini istiyor, eyalet kabul ediyor ama bir ABD vatandaşı konuyu Anayasanın birinci maddesinden yargıya taşıyor. Eyalet mahkemesi de vatandaşı reddediyor, vatandaş da Federal Mahkemeye (bizdeki Anayasa Mahkemesi GİBİ) başvuruyor ve Federal Mahkeme “derneğin hizmeti bir dini hizmettir, kamu parası aktarılamaz” diye elektrik parasının bir bölümünün dahi eyalet bütçesinden ödenmesini anayasaya aykırı buluyor.

Vesselam, konu çok ilginç ve detaylı.

*Türk Dil Kurumu önkabul kelimesinin ön kabul biçiminde ayrı olarak yazılmasını istiyor ama anadili Türkçe olan ve dile meraklı bir vatandaş olarak TDK’nın bu tercihinin doğru olmadığı kanısındayım, önkabul ilkokul gibi kendi başına bir kavram, ilkokul da eskiden ilk okul olarak ayrı yazılırdı, TDK sonra değiştirdi, umarım önkabul de düzeltilir.

**Kullandığım bu “tersi” kelimesi hiç hoşuma gitmiyor ama kullanmam gereken “corollaire”(fr) kelimesinin maalesef Türkçe karşılığı yok.


Eser Karakaş: 1953 senesinde İstanbul’da doğdu. 1964’de Moda İlkokulunu, 1973 senesinde İstanbul Saint Joseph lisesini, 1978 senesinde Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi Ekonomini bölümünü bitirdi. Doktorasını 1985 senesinde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde tamamlayan Eser Karakaş 1990 senesinde Doçent, 1995’de de profesör oldu. Bahçeşehir Üniversitesi İİBF Dekanlığı ve rektör yardımcılığı yaptı. 2014 senesinde İstanbul Üniversitesine geri döndü, 2016 senesinde 675 sayılı KHK ile kamu hizmetinden, üniversiteden uzaklaştırıldı. 2008 ve 2023 seneleri arasında da Strasbourg Üniversitesinde dersler verdi. 2010 senesinden günümüze de Yunanistan’da ELGS’de (Avrupa Hukuk ve Yönetişim Çalışmaları) dersler vermektedir. Uzmanlık alanı kamu maliyesi, kamu ekonomisi, AB ekonomisi dallarıdır. Bir kız babası, bir kız dedesidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Eser Karakaş Arşivi