Yeni partiyi bırak, gemiyi terk edecek bakanlara bak Erdoğan!..

Şimdi başka bişeyler oluyor ve yargılanma ve tutuklanma korkusuyla kimi bakanların ve yüksek rütbeli bürokratların kendilerince önlem aldıkları söyleniyor.

Uzun zamandır Türkiye'de AKP içerisinden yeni bir parti kurulup kurulmayacağı konuşuluyor, herkes konuşuyor da, sadece kuracağı iddia edilen Abdullah Gül, Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu konuşmuyor. Esasında konuşmamak bir anlamda kabul etmek anlamına da geliyor, çünkü yalanlamıyorlar da. Önceki gün bir site kurulduğu açıklandı, bu sitenin bu partiyle bağlantısı olup olmadığını zaman gösterecek ama Recep Tayyip Erdoğan bu konuda bir iyilik yaptı ve Yozgat'ta yaptığı konuşmada "Anlaşılan o ki AK Parti çatısını beğenmeyip kendilerine başka çatılar arayanlar var. Bunlara hizmetin, yatırımın, projenin asıl kaynağının AK Parti olduğunu, sizlerle gönül birliği içindeki bu kardeşiniz olduğunu gösterelim mi?" dedi. Bu konuşmanın tekrar aday gösterilmeyen eski belediye başkanına yanıt olduğunu söyleyenler olsa da sitenin ve beraberinde Facebook, Twitter ve Instagram hesaplarının açıklandığı güne denk gelmesi ilginç.

Bu yazıyı yazmak için masaya oturduğumda Artı Gerçek'te yazdığım ikinci yazımı anımsadım. Referandum sonrası AKP'nin gerileyeceğini, MHP'nin de yükseleceğini yazmışım: 

REFERANDUM SONRASI AKP BİTER MHP TOPARLANIR

Bu yazıdan 6 hafta sonra, yani referandumdan 13 gün önce de AKP'den doğacak partinin yazısını yazdım, Erdoğan'ın bu oluşumu frenleyemediğini söyledim, çünkü aslı varken Erdoğan ve AKP milliyetçiliği tutmazdı:

ERDOĞAN YENİ PARTİYİ FRENLEYEMİYOR

Şimdi tartışma değişik bir boyut kazandı, yeni kurulacak partinin açıklanmasının Erdoğan'ın işine yarayacağını söyleyen ciddi bir kesim var. Oysa ben öyle düşünmüyorum, Erdoğan son 3 seçim öncesi sadece CHP muhalefetiyle uğraşıyordu. Kürtler seçimlere bağımsız girdiği için daha az oy alsa da Kürt illerinde baraj nedeniyle birinci partiydi ve HDP olmadığı için bir sorunu yoktu. MHP'nin aldığı belli bir oy vardı ve onun için tehlike değildi. Şimdi, bilhassa 7 Haziran seçimlerinden beri partileşen Kürt ve sosyalist oylar var, onlara çatmak zorunda, CHP zaten geleneksel muhalefet etme alışkanlığı yaptığı bir parti -ki belediye seçimlerinde her zaman diğer seçimlere göre daha fazla oy alır-, koalisyon kurduğu MHP'den ayrılan İYİ Parti var ki, Erdoğan'ın umduğundan daha fazla oy alıyor ve sıkıntı veriyor, AKP ciddi sıkıntı içinde. Bu ne demektir, AKP'nin kaybettiği her oy bir şekilde bu partilere gidiyor, yani kendi seçmenine tam anlamıyla hâkim değil. Kendi seçmenine hâkim olamazken, bir de kendi partisinden ayrılacakların kuracağı parti tartışması Erdoğan'a puan kaybettirir. En azından kararsızlarda AKP'ye vermesi düşünülen seçmenlerin bir kısmı ehven-i şer diyerekten İYİ Parti yada CHP'ye gider, parti kurulana kadar Kürtlerin bir kısmı HDP'ye gider, hepsi değil ama karasızların %30'unu etkiler, bu dediğim rakam en kötümser haliyle bu arada. Yani bu partinin kurulacağının kesinleşmesiyle Erdoğan AKP'den gitmesi olası oylarla da uğraşmak zorunda kalacaktır.

Benim esas tartışmak istediğim konu başka, Turgut Özal'ın daha önce kurduğu ANAP gibi, AKP gibi partiler hep geçici partilerdir. Türkiye'nin sosyolojik yapısı daha çok merkez sağ partilere açıktır. 12 Eylül darbesi bu sadece bir dönem Süleyman Demirel başkanlığında DYP ile olsa da daha sonra yine AKP'ye döndü. AKP neden başarılı oldu diye sorduğumuzda benim çok net bir yanıtım var, AKP'nin ilk yılları merkez sağ parti tavrıdır, dini konulara birden girmemiş, yavaş yavaş, hazırlayarak girmiştir. Ne zaman bu konuda ve milliyetçilikte son noktaya gelmeye çalıştı, AKP'de düşüş gözükmeye başladı.

31 Mart gecesi, seçim sonuçları açıklandığında neler olacağını kimse tam olarak bilmiyor, Ergenekon ile Erdoğan arasındaki tartışma son noktasında patlayabilir ve MHP desteğini çekerek yarı bir sivil-askerî karışımı darbeyle erken seçime gidebilir. Bunun sonucu CHP, MHP, İYİ Parti ve yeni kurulacak parti koalisyonu olur,  MHP'yle İYİ Parti birer kongre yaparak birleşme kararı alırlar ve Bahçeli ve Akşener dışında bir liderle devam edebilirler.

Benim gördüğüm bu alternatifi Erdoğan da görüyor, yanındakiler de. Bu gidişat insanlarda başka bir korkuyu da beraberinde getiriyor, o da çeşitli suçlardan yargılanmak ve tutuklanmak. Daha önce bir bakanla ilgili bir yazı yazmıştım ve Süleyman Soylu üstüne alınarak bana cevap verdi, hatta hakkımda soruşturma açtıracağını ve beni mahkemede seyredeceğini söyledi. İsimsiz bir yazıya "Bu esasında benim" diyerek dava açılıyor mu bilmiyorum ama öyle davalar var ki, neden olmasın diyorum.

Şimdi başka bişeyler oluyor ve yargılanma ve tutuklanma korkusuyla kimi bakanların ve yüksek rütbeli bürokratların kendilerince önlem aldıkları söyleniyor. Nedir o önlemler, aynı yukarıda bahsettiğim eski yazımdaki gibi, yurt dışına yerleşme planları, batıda ve ABD'de ev aramalar, mesela birisinin çocukları vasıtasıyla New York'ta aldığı söyleniyor, Paris'te de ev bakan var, başka ülkelerde de. Hatta bişey daha anlattılar ama pek inandırıcı gelmedi, güya Türkiye'de gemiyi terk edeceklere ev bulmak için bir lobi oluşturulmuş ve yüksek de komisyon istiyormuş.

İlginç bir döneme doğru gidiyoruz, 1 Nisan'a kadar yeni kurulacak partiyle beraber ev meseleleri de konuşulacak ama arada af konuşmaları ve acil değişik bir af da gelebilir. Ortalık o kadar karıştı ki iktidar açısından, doğacak çocuğun kaçız olduğu ne sonografide ne tomografide gözükmüyor, şimdilik tek gözüken nur topu gibi bir parti geliyor. Şimdilik gözüken Erdoğan'ın istediği tarzda, yani dördüz, yeni parti, Ergenekon ve MHP'nin tavrı, NATO'culara göre bir af, bürokrasi ve bakanların çocukları vasıtasıyla batıda ev araması. Bakalım ilk doğan hangisi olacak.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi