NATO, Rusya tehditlerinin dozajını artırıyor

Batı bu ülkelerle birlikte Rusya karşıtı askerî-politik bir cephe kurmaya çalışırsa o zaman Moskova da kendi ulusal çıkarları çerçevesinde pratik olarak cevap vermek mecburiyetinde kalacak.

NATO Başkanı Jens Stoltenberg, Washington’da yapılan NATO'nun 70. yıl kutlamalarında Karadeniz’deki istihbarat araştırmalarının boyutunu genişleteceklerini ve bir de Ukrayna ve Gürcistan’la ortak askerî tatbikatlarının sayısını da artıracaklarını açıkladı. Tüm bunlar Karadeniz bölgesinde istihbarat çalışmalarını artırma tedbirleri çerçevesinde geliştirilecek.

Jens Stoltenberg, Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO üyeliği ihtimaline ilişkin iddialarından vazgeçmeyeceklerini vurguladı. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo de bu fikri daha geniş çerçevede desteklediklerini söyledi. Pompeo, Rusya saldırganlığına ve büyümekte olan Çin ve İran tehdidine karşı koyulması gerektiğini söyledi.

Özelikle de Karadeniz bölgesinde oluşan durum özel bir analize tabi tutulmalı. Önce bazı temel noktaları belirtelim. NATO üyesi olan Türkiye, Bulgaristan ve Macaristan gibi bölge ülkeleri var, bir de Ukrayna ve Gürcistan ki onlar NATO’nun partnerleridir.

NATO, Karadeniz’de donanmasını bulundurma zamanını artırıyor. Geçen sene NATO donanması tam 120 gün boyu Karadeniz’de bulundu. Tabii ki bu sırasıyla oldu çünkü bölge statüsüne ilişkin olan 1963 yılında yapılan Montrö antlaşmasına göre barış dönemlerinde Karadeniz ülkelerine ait olmayan askerî donanmaya ait gemiler 21 günden daha fazla bu sularda bulunamaz.

Bundan dolayı da NATO donanmasının bu bölgede daha fazla bulunabilmesi için Brüksel bu antlaşmanın değişmesi gerektiğini vurguluyor. Ama şimdi bile NATO’nun inisiyatifine sınırlı destek veren Türkiye buna razı olmayacak. Batı'nın bu konuda Türkiye’ye baskı uygulaması çok ciddi politik-diplomatik krize ve belli olmayan sonuçlara götürebilir. Çünkü bu girişim oluşagelen güvenlik sistemine tehdit oluşturuyor. Hatta NATO partneri olan Bulgaristan bile buna sıcak bakmıyor ve kendi topraklarında NATO askerî-donanma üstlerini kurmayı planlamıyor.

ABD’nin Karadeniz’deki varlığını artırmasını sadece Macaristan istemekte. NATO’nun donanmasına ait birliklerinin Bucharest ve Sofia yönetimine bağlı kılmak gibi senaryolar da bulunmakta ama bu cevap olamıyor.

Tüm bunlar Brüksel'in Moskova’ya politik baskı uygulamaya çalıştığını akıllara getiriyor. Tabii ki Rusya’yı sarsma girişimleri kolektif Batı'nın genel savunma sistemini yenilemesi çerçevesine uyuyor. Nedense Brüksel, Kiev ve Tbilisi'yi jeopolitik baskı altına sokuyor.

Tabii ki eğer Batı bu ülkelerle birlikte Rusya karşıtı askerî-politik bir cephe kurmaya çalışırsa o zaman Moskova da kendi ulusal çıkarları çerçevesinde pratik olarak cevap vermek mecburiyetinde kalacak ve sırasıyla Ukrayna ve Gürcistan’a karşı harekete geçecek.

NATO’nun şu anda yaşadığı krizi dikkate alırsak Rusya’nın ekonomik, askerî ve dış politika potansiyeli bu taraftan gelen askerî tehditleri bertaraf etmeye müsaittir.

Tabii ki tüm bu fikirleri jeopolitik fantezi olarak değerlendirebiliriz. Burada önemli olan Rusya’nın potansiyelini doğru tespit etmektir. Zamanla bu da belli olacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi