Putin ve Erdoğan’ı birbirine bağlayan nedir?

Rusya, Türkiye’yi Batı bloğundan kopartamaz. Ama Erdoğan rejimiyle olan işbirliği çerçevesinde yeni uluslararası koşullarda Moskova çok iyi politik puanlar elde edebilir.

Bir şarkı sözüdür "İki yalnızlık karşılaştı ve yol üstünde ateş yakıp oturdular." Bu sözler Putin ve Erdoğan’ın görüşmelerine ilişkin pek de geçerli olmayabilir. Çünkü görüştükleri ihtişamlı saray ortamları pek de yol üstüne benzemez. Rusya ve Türkiye devlet başkanları etrafında her zaman bir sürü saray eşrafı var ve her birisi de başkanlarının gözüne girmeye çalışır.

Tabii ki fiziki gerçeklik dışında bir de jeopolitik gerçeklik var. İşte yukarıdaki sözler bu anlamda daha çok geçerlidir. Putin de Erdoğan da şu anda uluslararası arenada tecride benzer bir durumdalar. Rusya devlet başkanı için de Türkiye devlet başkanı için de yakınlaşmaları bu tecridi kırmaya yönelik bir adımdır ve aynı zamanda Batı dünyasına karşı hafif bir şantaj aracıdır.

Tabii hiç de hafif sayılmaz. Moskova ve Ankara arasında uzun süreli bir stratejik ortaklık mümkün değil. Çok fazla farklılıklar var. Farklı ortamlar, çıkarlar, tarihî geleneksel ilişkiler ve seçenekler. Böyle bir ortaklığın gündemleştirilmesi bir diplomatik silah olarak ortaya çıkmakta, ki bu silahın ustaca kullanımı Rusya iktidarına da Türkiye iktidarına da epey fayda sağlayabilir.

Rusya-Türkiye arasındaki hızlı yakınlaşma Ankara’daki darbe girişiminden önce başlamıştı. Tabii ki bu darbe girişimi bu yakınlaşmayı daha da hızlandırdı. Tam da o sıralarda Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ve ABD Dışişleri Bakanı Kerry görüşüyorlardı. Görüşme sonrası yapılan basın konferansında Lavrov çok net bir dille darbe girişimini kınadı ve Türkiye’deki anayasal düzenin korunması gerektiğini vurguladı. Kerry ise öyle dolambaçlı sözlerle geçiştirdi.

Türkiye liderleri açısından bu yaklaşım alışılagelmiş işten farklı bir anlam ifade etti. Türkler için ana stratejik ortak ve "büyük abi" ikiyüzlülüğünü ve güvensizliğini göstermiş oldu. Tarihten beri hep stratejik karşıt olan ve birçok sefer savaş eşiğine gelinen taraf ise yardım etmeye hazır olduğunu ifade etmiş oldu. Böyle beklenmeyen bir yaklaşım Putin için de Erdoğan için de yeni fırsatlar doğurmuş oldu.

İlk defa Rusya, NATO bloğuna çomak sokma fırsatı buldu. NATO için Türkiye çok önemli bir ortaktır ve Karadeniz’in "anahtarlarının" sahibidir. Rusya, Ankara’yı Washington ve Avrupa’dan uzaklaştırmak için çok önemli olan bu bölgede NATO’nun rahat hareket etmesini zorlaştırır. Bu Moskova için çok kârlı bir şeydir. Batı'ya baskı yapmak için bir araç daha elde etmiş olacak. Yani Türkiye’yle işbirliğini geliştirme tehdidi.

Erdoğan için de aynı durum geçerli. Rusya’yla ilişkileri geliştirme perspektifi Batı'ya karşı kullanmak için çok güçlü bir araçtır. Bu araçla ABD ve AB'den önemli tavizler koparılabilir. Böylelikle geleneksel düşmanlar olan Putin ve Erdoğan birbirine ihtiyaçları olan iki güç oluyorlar.

Bu durum ne kadar sürebilir? Tabii ki Rusya’yla işbirliği Türkiye açısından Batı ortaklığının yerini alamaz. Türkiye’nin Batı dünyasıyla bağlantıları milyonlarca iplerle bağlanmış. Bunları koparmak Türkiye’nin çıkarına değil. 2015 yılının sonbaharı ve 2016 yılının bahar arası döneminin de gösterdiği gibi Türkiye, Rusya’ya karşı fazladan kavgalı olamıyorsa Batı'yla hiç kavgalı olamaz.

Şu andaki Türkiye eski Türkiye’ye benzemez. Kendi politik kurumlarının gelişimi için Türkiye muazzam bir geri adım attı. Bundan dolayı da Batı eskisi gibi istediği ilişkileri kuramaz. Mesela Türkiye’nin AB üyeliği uzun süreliğine ertelenmiş bulunmakta.

Sonuç olarak şunu diyebiliriz Rusya, Türkiye’yi Batı bloğundan kopartamaz. Ama Erdoğan rejimiyle olan işbirliği çerçevesinde yeni uluslararası koşullarda Moskova çok iyi politik puanlar elde edebilir. Tabii ki Rusya-Türkiye işbirliğinin gelişimi önünde epey engeller var. Bu engellerin en önemlisi Suriye’dir.

Tabii ki Erdoğan bu ülkeye ilişkin politikasının değişebileceği sinyallerini verdi. Ama bu değişikliklerin ne olacağı belli değil. Türkiye, Rusya’nın Suriye’deki tutumunu ne kadar kabul edebilir? Ya da bu uzlaşma sadece söz üstünde mi olacak? Tüm bu sorular çok önemlidir. Son dönemde Esad rejiminin tekrar boğulmaya başladığının belirtileri yine ortaya çıkmaya başladı. Rusya için bu çok tehlikeli bir sinyaldir.

Türkiye'deki siyasi iktidar ve Erdoğan tükenmiş bir konumda. 1848'de İngiltere Dışişleri Bakanı Palmerston, Senato'da "Şu veya bu ülkeyi İngiltere’nin dayısı, dostu veya düşmanı sanmak pek öngörülü değil. Bizim değişmeyen ortaklarımız yok. Bizim sonsuz düşmanlarımız da yok. Tek değişmeyen ve sonsuz olan şey çıkarlarımızdır. Ve bizim görevimiz de bu çıkarlara sahip çıkmaktır." Sanırım 2019 Rusya’sı için de aynı şey denilebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi