55 darbe

alexandra halaby bir trans kadın olarak transfobiye darbe vurdu. meşru müdafaa ile eski kocasını öldüren namme öztürk ise yargılanıyor. haklı olarak tahrik indirimi istiyor namme.

bugün size dünyanın çok farklı yerlerinde yaşayan iki cesur kadından bahsetmek istiyorum. bunlardan ilki alexandra halaby.

alexandra halaby, arap ve hristiyan kökenli bir abd vatandaşı. on yılı aşkındır bağımsız gazetecilik yapıyor, filistin ve israil uzmanı, filistin’de kurulmuş olan international middle east media center’ın sözcülerinden biri. aynı zamanda huffington post için ortadoğu haberlerini takipediyor. twitter profilinde, mesleki bilgilerin yanı sıra kedi kadını olduğunu, iyi kahve ve dürüm sevdiğini yazıyor. 

alexandra halaby geçen hafta, nadiren yaptığı bir şeyi yaptı ve kendi hakkında twit attı. biri onu tehdit etmişti. halaby de buna karşılık verdi. twiti şöyleydi: "beni internette (ne demekse) teşhir edeceğini yazan biri var. beni "ifşa ederek" ortadoğulu haber sitelerindeki kariyerimi mahvedeceğini söyleyen mesajlar atıyor. ben de bunu kendim yapmaya karar verdim…"

böylece alexandra halaby bir trans kadın olarak açıldığını duyurdu. "cinsiyetimle ilgili merakları gidermeye niyetim yok," diye yazdı, "20 yıldır, arap amerikalı bir trans kadın olarak hayatımı sürdürüyorum, bunu iş arkadaşlarım ve dostlarım bilir ve işim açısından bir önemi olduğunu hiçbir zaman düşünmedim."

"daha trans hashtag’i yokken ben transtım," diyen halaby, kendisine atılan mesajın görüntüsünü de paylaştı. tehdit savuran kişi, "sen kedi kadını falan değilsin, kadın taklidi yapan bir ERKEKSİN, eğer kestirmediysen penisin de var. umarım şeriat kanunları seni kadın sayar da yüzünü örtmek gibi başkalarının hayrına olacak şeyler yapmak zorunda kalırsın," demişti.   

alexandra halaby daha sonra, amacı kötülük yapmak olan bu kişinin, sonuçta kendisine yararlı olduğunu ifade etti ve, "geçtiğimiz 48 saat tuhaftı," dedi. "her zamanki rutinimi sürdürdüm, alışveriş yaptım, gözlük muayenesine gittim, arabam çamura saplandı, makaleler yazdım, gazetecilik yaptım, diyetime sadık kaldım ve trans olarak açıldım."

bu cesur kadın, eskisi gibi iyi kahve içmeye, dürüm yemeye, kedilerini sevmeye ve bölgeden haber geçmeye devam ediyor; transfobiye ve patriyarkaya darbe vurmakla kalmadı, bir de nanik yaptı. nefret ve ayrımcılık onu yıkamadı, güçlendirdi. başarısı ve mutluluğu herkese umut olsun.

bahsetmek istediğim ikinci kadın namme öztürk. namme 2007’de kazım aydemir’e âşık olup evleniyor. kazım belinde silahla gezen bir adam, karadenizli erkeklere atfedilen bütün özelliklere sahip. bunların da üstüne çapkın. yeni evlendikleri dönemde bile başka kadınlarla görüşüyor. üstelik de bunları namme’den saklamadan ki hepimizin bildiği gibi, taraflardan birinin tekeşliliğe zorlandığı bir ilişkide diğer tarafın ilişkilerini açık yaşaması bir egemenlik gösterisi ve duygusal şiddettir. ama şiddet burada kalmıyor, kazım sürekli dövüyor namme’yi. bu arada bir oğulları oluyor, namme aynı zamanda erken yaşta ölmüş olan ablasının oğlunu da büyütüyor, onu da oğlu sayıyor. fakat kazım aydemir’in eziyeti bitmiyor. namme ailesini yardıma çağırıyor, abisi kazım’la konuşuyor ama dayak bitmiyor. kazım’ın babası da olanları görüp namme’ye hak veriyor ama kimse kazım’ı gerçekten engelleyecek bir şey yapmıyor. bu arada kazım’ın çapkınlığı o raddeye varıyor ki, işyerindeki bir kadınla ilişkisi yüzünden işten atılıyor. namme o sırada o kadına çoğu kadının atacağı türden bir mesaj atıyor ki bu olaylar ilerledikçe önemli olacak bir ayrıntı. namme sonunda kazım’dan boşanıyor ama kurtulamıyor.

herif denmeyi ziyadesiyle hak eden adam, çocuğunu görme bahanesiyle eve gelip gitmeye devam ediyor, namme’ye tabanca, bıçak çekiyor, dövüyor, tecavüz ediyor. küçük oğlu, mahkemede, babasının sürekli silahıyla oynadığını, masaya koyup, "seni bununla öldüreyim mi?" diye "şakalaştığını" anlatıyor. o arada namme hayatını düzene koymaya çalışıyor, hatta yüksek adalet okulu’nda okumaya başlıyor. ama hâlâ kimse yanında değil. bir akşam kazım yine namme’nin evine geliyor ve geceyi salondaki kanepede geçiriyor. sabah çok erken bir saatte namme’yi uyandırıp silahla tehdit ederek, mesaj attığı o kadından özür dilemesini istiyor. boğuşmaya başlıyorlar, o sırada namme kazım’ın masanın üzerinde duran bıçağıyla öldürüyor onu. bıçağı 55 kere saplıyor, yıllardır kendisine eziyet eden kazım’ın bedenine. müdafaa, meşru müdafaa, meşru olduğundan şüphe edilmeyecek 55 darbe.

kendi ailesi nihayet sahip çıkıyor namme’ye ama eskiden onu haklı bulan kayınpederi düşmanlık yapıyor. geçen hafta duruşması vardı, haklı olarak tahrik indirimi istiyor namme, tıpkı yasemin çakal vakasında olduğu gibi. mahkemede, "çocuklarımla arada kaldım, kimse sahip çıkmadı, ‘iyi ki benim damadım değil, yoksa onu yaşatmazdım’ diyen kayınpederim de şimdi bana düşman oldu," demiş. bir sonraki duruşma için istanbul üniversitesi adli tıp ana bilim dalı’ndan namme’nin gördüğü işkenceye dair rapor istenecek. ailelerin, devletin, hukukun boşandıktan sonra bile kocalarından korumadığı kadınlar darbe üstüne darbe vuruyor. kim bilir belki de özgürlük onların darbeleriyle gelecek.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi