AKP’nin sıradaki talanı Filyos Vadisi mi

Zonguldak ile Bartın arasında 78 kilometrelik sahil şeridinde aktif durumda çalışan dört termik santral var. Amasra’dan Çatalağzı’na kadar elektrik iletim hatları için 42 bin ağaç kesildi.

Siz hiç Filyos Vadisi’ne gittiniz mi? Ben, geçen hafta "Ekonomik ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Açısından Filyos Vadisi Sempozyumu" vesilesiyle gitme fırsatı buldum. Çok geç olmadan siz de gidin, zira AKP’nin talan zihniyeti bu tempoda ilerlerse, bir daha görme imkanınız olmayabilir. Çünkü, burada yapılmak istenen ve geçmişi uzun yıllara dayanan Filyos Vadisi Projesi ile bir doğa cenneti, limanla, demir çelik, çimento, petrokimya gibi sanayi tesisleriyle, serbest bölgeyle, barajlarla, lojistik merkeziyle, termik santrallerle bir cehenneme çevrilmek isteniyor. 

Anayasa'nın "Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması" başlıklı 56. maddesiyle sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, Anayasa ile güvence altına alınmıştır ama gel gelelim bunu epeydir takan bir iktidar yok… Filyos Vadisi Projesi, Türkiye’de aslında son yıllarda sık sık karşımıza çıktığı üzere tam bir ekonomik ve ekolojik sürdürülebilirliğin, koruma ve kullanma dengesinin çakıştığı bir alana işaret ediyor. 

Filyos Vadisi neresi, nasıl bir yer, kısaca özetleyelim. Filyos Nehri boyunca uzanan Filyos Vadisi, Batı Karadeniz Bölgesi’nin tek vadisi. Vadi sulak alanları, endemik türleri, biyolojik çeşitliliği, zengin flora ve faunası ile Karadeniz Bölgesi’nin en değerli ekosistemlerinden biri. Zonguldak, Çaycuma ilçesinde yer alan nehir ve vadi, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler kapsamında koruma altına alınan bitki ve hayvan türlerinin yaşam alanlarına ev sahipliği yapıyor. 

Nehir deltası boyunca uzanan sazlıklar aynı zamanda Karadeniz’de en geniş kuş yaşam alanları olarak kayda girmiş. Filyos Vadisi’nde yaşayan 287 kuş türü tespit edilmiş. Endemik bazı türler mevcut. Dünya çapında nesli tehlikede bir tür olan kum zambakları yine burada görülüyor. Doğal varlıkların yanı sıra Tieion Antik Kenti gibi kültürel değerleri de barındıran bir bölge.

Aslında devlet de burada ne yapmak istediğini bilmiyor desek yeridir. Zira proje tam bir yapboz tahtasına dönmüş durumda. Vadi, ilk olarak 1994’te Bakanlar Kurulu kararıyla serbest bölge ilan edilmiş, 1997’de sınırları değiştirilmiş, 2007’de ise serbest bölge tümüyle iptal edilmiş. 2008’de tekrar serbest bölge ilan edilmiş, 2009’da ve 2010’da da yine sınırlarında değişiklikler yapılmış. 2012’de ise Bakanlar Kurulu kararıyla vadinin delta bölümü, endüstri bölgesi ilan edilmiş. Sonra hükümet hızını alamamış olsa gerek, 2015’te aynı alanı ikinci kez endüstri bölgesi ilan etmiş. Son karar halen yürürlükte.

2009’da onaylanan 1/100 bin ölçekli Zonguldak Bartın Karabük Çevre Düzeni Planı’nda vadi serbest bölge olarak planlanmış ve "Filyos Yatırım Havzası" adı altında ağır sanayi ve termik santrallerin yer alması öngörülmüş. 2012’deki plan tadilatında ise, vadinin delta bölümü bölgesel çalışma alanı olarak planlanmış. 2016’da yapılan ve yürürlükte olan plan tadilatı ile aynı bölge endüstri bölgesi olarak planlanmış. Görüldüğü üzere hükümette epey bir kafa karışıklığı mevcut, ne yaptığı belli değil.

Tabi projenin durumu değiştikçe onu takip eden de bir hukuki süreç yaşanmış. Tema Vakfı, 2010’dan bu yana hukuki mücadele veriyor. Tüm plan değişikliklerine karşı şu ana kadar beş dava açıldı. Her defasında açılan davalar sonucu Filyos Vadisi’nin sanayi amaçlı yapılaşmaya uygun olmadığı bilimsel ve hukuki açılardan ortaya konmasına rağmen, mahkeme kararları hiçe sayıldı. 

Olur da proje hayata geçerse, tüm bunlar, kumul ve sulak alan kayıplarına sebep olacak. Flora ve fauna büyük zarar görecek. Tarım ve orman alanları işgaliyle bu alanlarda da kayıplar yaşanacak. Limanla birlikte deniz ve kıyı ekosistemlerinde tahribatlar görülecek. Gemilerin atığı ile tüm sahil şeridi tehdit altında olacak. Sahil olduğu gibi betonlaşacak. 

Bunların olmaması mümkün değil, çünkü planlanan liman, serbest bölge, sanayi tesisleri termik santraller gibi yapılaşmalar geniş alanlara ihtiyaç duyuyor. Şu ana kadar beş ayrı şirketin beş ayrı termik santral için başvurusu var ancak henüz yerleşim planları yapılmadığı için izinler çıkmadı. Yani, burada esas önceliğin limandan, sanayiden önce termik santrallerde olduğunu söylemek rahatlıkla mümkün.

Zonguldak belki hayatını kömürden kazandı ama kömürden de çok çekti. Ekonomide ve enerjide alternatif yaratılmamasının bedelini fazlasıyla ödedi. Planlanan termik santrallerle de ödeyeceği bedeller bitmişe benzemiyor. Zonguldak ile Bartın arasında 78 kilometrelik sahil şeridinde hali hazırda aktif durumda çalışan dört termik santral var. Amasra’dan Çatalağzı’na kadar elektrik iletim hatları için 42 bin ağaç kesildi.

Proje aşamasındaki dokuz termik santralin daha hayata geçmesi halinde bu sahil hattı üzerinde toplam 13 santrallik bir termik santral cehennemi oluşacak. Kesilecek ağaç miktarını siz düşünün. Üstelik buradan çıkan kömür şu an bile bu santralleri çalıştırmaya yetmiyor. Kolombiya’dan, Afrika ülkelerinden kömür ithal ediliyor.

Tüm bu anlattıklarım, geçmişte sanayileşme ve yoğun ekosistem kirlilikleriyle doğada geri dönülmez tahribatlar yaratılan Aliağa, İzmit, İskenderun, Mersin gibi örneklerden zerre ders alınmadığını da gösteriyor. Kirliliğin ve ekosistem tahribatının her boyutunun yaşanacağı sanayi bölgesiyle doğal koruma alanı bir arada olabilir mi? Oysa burada ekolojik değerlerin korunması ve geliştirilmesi gerekiyor sanayileşmenin değil, termik santrallerin hiç değil…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi