'Hayata Dönüş' katliamının tanığı Fatma Yıldırım: İrademizi teslim alamadılar

'Hayata Dönüş' katliamının tanığı Fatma Yıldırım: İrademizi teslim alamadılar
2000 yılının 19 Aralık günü çok sayıda cezaevinde birden başlayan 'Hayata Dönüş' katliamının 21. yılı. 30 tutuklunun katledildiği operasyonun tanıklarından Fatma Yıldırım, o günü anlattı.

F Tipi Cezaevlerine geçişi protesto etmek için açlık grevinde olan yüzlerce tutukluya karşı gerçekleştirilen saldırılara yüzlerce asker ve polis katıldı. "Hayata Dönüş Operasyonu" adı verilen 19 Aralık Katliamı’nın üzerinden 21 yıl geçti. Operasyonlarda Milli Güvenlik Kurulu (MGK), hükümet ve Meclis’teki partilerin kararı ve onayı ile yapıldı.

22 Nisan 1999 tarihinde yapımına başlanan Sincan, Bolu, Kandıra, Edirne, Tekirdağ ve İzmir Kırıklar’da F Tipi Cezaevleri 8 Mayıs 2000’de tamamlandı. Dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun, 10 Haziran 2000 tarihinde "Her türlü protestoyu göze aldık. F Tipi’ne mutlaka geçilecek ve bu sorun bitecek" açıklamasında bulundu.

F Tiplerinin yapılması üzerine 20 Ekim 2000 tarihinde siyasi tutukluların bir kısmının süresiz açlık grevine başlaması üzerine dönemin Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, "Boşuna açlık grevi falan yapmasınlar. F Tipleri uygulanacak" dedi. 19 Kasım tarihinde ise tutuklular süresiz açlık grevini ölüm orucuna çevirdi.

BAŞBAKANLIK'TAKİ TOPLANTI

Çeşitli aydın, sivil toplum örgütü temsilcilerinin Adalet Bakanlığı’na konu ile ilgili yaptıkları girişimler sonuçsuz kalırken, 17 Aralık tarihinde Bakan Türk, "Bundan sonra olacakların sorumlusu ölüm orucunu başlatan, destekleyen ve devam ettirenlerdir" şeklinde açıklamada bulundu. Bir gün sonra ise dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ve yardımcısı Hüsamettin Özkan, Adalet Bakanı Türk ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan bir araya gelerek toplantı gerçekleştirdi.

DEVLET OTORİTESİ

Toplantıdan hemen bir gün sonra ise saat 04.00 sıralarında ülke çapında 20 ayrı cezaevinde aynı anda saldırı başladı. Operasyonun başladığı 19 Aralık akşamı ise Adalet Bakanı Türk bir televizyon kanalında "Asıl amaç ölüm oruçlarını bitirmek değil, devletin otoritesini sağlamaktır" dedi.

30 TUTUKLU KATLEDİLDİ

10 binin üzerinde asker ve polis eşliğinde yapılan ve 19-22 Aralık tarihleri arasında süren operasyonda kimyasal silah, gaz ve sinir bombaları kullanıldı. Operasyonlarda 30’u tutuklu olmak üzere 32 kişi katledildi, 600’den fazla kişi ise yaralandı.

DİRİ DİRİ YAKILDILAR

Operasyonların gerçekleştiği cezaevlerinden biri de Bayrampaşa Cezaevi’ydi. 14 saat süren Bayrampaşa’daki operasyonda 6’sı kadın olmak üzere 12 kişi yakılarak katledildi, 29 kişi ise yaralandı.

DÖNEMİN TANIĞI

O dönemde Bayrampaşa Cezaevi’nde bulunan Fatma Yıldırım tanıklığını anlattı. 1995’te cezaevine giren Yıldırım, katliamdan önceki cezaevi koşullarına değindi. F Tipi Cezaevlerinden önce koğuşlarda kaldıklarını belirten Yıldırım, koğuşlar arasında iletişim kurabildiklerini dile getirdi. Yıldırım, "Farklı koğuşlarda da olsak birbirimizi sürekli görebildiğimiz fiziki bir yapısı vardı. Komün sistemiyle yaşıyorduk. Hep beraber yaşıyorduk. Kimin ne ihtiyacı varsa ona göre harcanıyordu" dedi.

KATLİAMA ZEMİN HAZIRLANDI

Operasyona giden yolun yalan gerekçelerle örüldüğünü belirten Yıldırım, bu "yalan" gerekçelerle katliama zemin yarattığını ifade etti. Yıldırım, "Koğuşlarımızda nöbetçiler oluyordu, giysilerimizle yatıyorduk. Zindanlar bazı zamanlarda esnekmiş gibi gözükebilir ama bazı dönemler her şeyin daha da sertleştiği asla demokratikleşmenin olmadığı yerlerdir. Kendimizce gaz maskeleri yapmıştık. Son görüş günümüzde görüşme yerlerindeki masaların kaldırıldığını görmemizle her an bir şey olacağını sezdik" diye belirtti.

ÖLDÜRME OPERASYONU

Sabaha karşı nöbetçilerin, "operasyon var" sözüyle uyandıklarını söyleyen Yıldırım, yaşadıklarını şu şekilde anlattı: "Kalktığımızda karşı koğuşun çatısında askerlerin olduğunu gördük. Silahlarını bize doğru doğrultmuşlardı. Çatıları iş makineleriyle deliyorlardı. Kocaman camlarımız vardı. Oraları biz battaniye ile kapattık. Ama bizi gördüklerinde taramaya başlıyorlardı. ‘Hayata dönüş’ deniliyor ama öldürme operasyonuydu. İlk çağrıları teslim olun oldu. ‘Devrimci tutsaklar asla teslim olmaz’ sloganıyla karşılık verdik. Nereden ses geliyorsa oraya yoğun bir şekilde gaz atıyorlardı. Orada denenen gazların çoğu henüz dışarıda eylemlerde denenmedi."

‘DERİLER AKIYORDU’

Yoğun saldırıların ortasında koğuşun girişinden bir şey soktuklarını ve onunla yangın çıkarıldığını belirten Yıldırım, "Mutfağımız yandı. Alt katın en sonuna çekildik. Zaman kavramı yoktu. Birkaç saat sonra orada da direndik. Birbirimizi motive edici şakalar bile yaptık katliam sürecinde. Karşı koğuşumuzdaki arkadaşlarımızla birbirimizin nasıl olduğunu sorduk. Operasyon sırasında yılgın bir şekilde değildik, savaşın içerisinde coşkulu insanlardık. Bir ara karşı koğuşumuzda bir alev topu oluştu. Arkadaşlarımıza seslendik ama cevap verilmedi. Sonrasında, ‘yanıyoruz arkadaşlar’ sesi geldi. O an saniyelik andı belki ama zaman donmuş bütün acı oraya birikmiş gibiydi. Havalandırmayı açarak karşı koğuşun oraya geçtik. Arkadaşlarımızın derileri akıyordu. Montlara bir şey olmamıştı ama derileri akıyordu. Onlara müdahale etmeye çalıştık. Havalandırmada saatlerce bir plastik yandı, kötü bir is çıkardı. Ona müdahale etmeyen itfaiye 2 buçuk saat bize su sıktı" diye belirtti.

‘TESLİM OLMADIK’

"İçeriye girdikten sonra koğuşlardaki çiçekleri bile parçalamışlar. İnsani olan hiçbir şeye tahammülleri edemiyorlar" diyen Yıldırım, "Bizleri birbirimizden zor kopardılar. Götürürken bizi kameralar çekiyordu. Slogan atmamız engelleniyordu. Kendi yarattıkları eserlerini çekiyorlardı. Orada bir yılgınlık, teslim olmuş bir irade arıyorlardı. Ama bunu bulamadılar. Yaralılarımız ambulanslara götürüldü. İlk olarak askerlerin yemekhanesine sonrasında da araçlara götürdüler. Birkaç saat daha orada beklettikten sonra farklı cezaevlerine sevk ettiler" ifadelerini kullandı.

HAKLARIMIZ KISITLANDI

Operasyon sonrasında Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne götürüldüğünü söyleyen Yıldırım, "4 yıl daha farklı cezaevlerinde kalarak tahliye oldum. 19 Aralık sonrasında birçok hakkımız elimizden alındı. Daha az sayıda insan kalmaya başladık. Tüm gün görüş yaparken 1 saate indi" dedi.

TESLİM ALAMADIKLARINI GÖSTERDİK

Sevkler sonrasında açlık grevlerinin başladığını anımsatan Yıldırım, bunların yıllara yayıldığını ve 2006 yılında bitirildiğini söyledi. Yıldırım, "19 Aralık sonrasında tutsakları yalnızlaştırıp iradelerini teslim alma politikasını güttüler. Toplumdan tecrit edildiler. Ama bu bile tutsakların iradesini almaya yetmedi. Devrimci irademizi asla teslim etmedik. Tek bir tutsak dahi kalsa irademizi teslim etmeyeceğimiz her fırsatta gösterdik" diye belirtti.

GARİBE GEZER

Bu gün de F Tipi Cezaevlerinden hak ihlalleri haberleri gelmeye devam ettiğini belirten Yıldırım, "19 Aralık’tan bu güne devletin devrimci tutsaklara yönelik rehine politikası hiç değişmedi. Bu politika hep devam ediyor. Garibe Gezer bunun en son örneklerinden birisi. Zindanlar mücadelesi bir hak mücadelesi değildir. Zindandaki son tutsak özgür olana kadar özgür değiliz. Tüm toplum sahiplenmeli. Yalnızlaşmasına asla izin verilmemeli" ifadelerini kullandı.

TUTSAKLARIN YÜREĞİ DIŞARIDAKİ MÜCADELEYLE BİRLİKTE ATIYOR

Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü: "Birçok devrimci tutsak hala zindanlarda mücadele içerisinde. İradesini asla teslim etmiyor. Tek bir devrimci tutsağın teslim olmaması bile devletin cezaevlerinde yenildiğinin ispatıdır. O da bunun farkında o yüzden her gün zindandaki baskıları daha da ağırlaştırıyor. Buna rağmen orası yenilmeyecek. Çünkü zindandaki tutsakların yüreği dışarının mücadelesiyle birlikte atıyor. Devrimimizi yükselttiğimizde zindandaki devrimci tutsakları da özgürleştiririz" diye belirtti. MA / Kadir Güney

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar