'ABD Suriye'de kalmak için yeni bir formül bulacak'

'ABD Suriye'de kalmak için yeni bir formül bulacak'
Araştırmacı Celil Kaya, ABD'nin Suriye kararının olası etkilerini Artı Gerçek'e değerlendirdi.

Derya OKATAN


ARTI GERÇEK - ABD Başkanı Donald Trump’ın 19 Aralık günü Twitter hesabından yaptığı "Suriye'de IŞİD'i yendik. Başkanlığım döneminde orada bulunmamın tek nedeniydi" şeklindeki açıklaması, ABD'nin Suriye'deki askeri varlığının akibetine ilişkin tartışmaları yeniden alevlendirdi. Dikkatler ABD'nin Suriye'deki askeri varlığını çekmesiyle bölgede dengelerin nasıl şekilleneceğinde.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde araştırma görevlisiyken ihraç edilen Celil Kaya, ABD'nin Suriye kararının olası etkilerini Artı Gerçek'e değerlendirdi. 

"Kararın sürpriz değil ancak ani olduğuna" dikkat çeken Kaya'ya göre, "ABD’nin çekilmesiyle birlikte Suriye’deki durum daha da karmaşık bir hale gelecek." Kaya, bölgedeki karmaşık denklemin Suriye halklarının bir arada yaşama iradesi göstermesiyle çözülebileceği görüşünde.  

Kaya’nın sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

SÜRPRİZ DEĞİL ANİ BİR KARAR

-ABD’nin Suriye’den çekilme kararı birçok kesimde şaşkınlık yarattı. Sizce sürpriz bir karar mıydı ve Trump bu kararı neden aldı?

Bence o kadar sürpriz bir karar değil. Trump zaten epey zamandır ABD’nin Suriye’deki tek misyonunun IŞİD’i yenmek olduğunu ve IŞİD yenildiği zaman çekileceğini söylüyordu. Bir ifade vardır; ABD dünyanın jandarmasıdır diye. Trump, ABD dünyanın jandarması olmamalı diyordu. IŞİD yenildikten sonra Suriye’den çekileceğini zaten söylüyordu. Ama zamanlama olarak çok ani bir karar oldu, daha önce işaretlerini vermedi.

Bir anda bir tweet attı ve ‘Suriye’den çekiliyoruz’ dedi. Kendi seçmeni açısından şöyle düşünüyor; ‘bizim çıkarımız yoksa askerlerimiz orada bulunmamalı, getireceği şeyler götüreceği şeylerden az.' Savunma bakanı istifa etti onun bile haberi yok, sahadaki komutanların haberi yok. Beklenmedik bir karar. 

-Yani bu karar, ABD yönetimince tümüyle fikir birliği ile alınmadı. 

Tabii, orası açık zaten. 

-ABD yönetiminde başka çatlaklar olur mu?

Savunma ve Dışişleri bakanlıkları buna karşı. Savunma Bakanlığı çok açık şekilde söylemese de ayrılık mektubunda Trump ile fikir ayrılığı olduğunu söyledi. Demokratlar zaten karşı ama cumhuriyetçiler içinde de bir çatlak var. Bir cumhuriyetçi senatör Trump’ısert bir şekilde eleştirerek, ‘ülkemize, ulusal çıkarlarımıza aykırı hareket ediyor’ diye birtweet attı. Evet, bu meselede yönetimde ciddi bir çatlak söz konusu. 

-ABD’nin Suriye’de artık askeri olmayacak ama varlığını ya da siyasi etkisini nasıl sürdürür?

Bence askeri olarak da varlığını devam ettirecek. 

DANIŞMAN ADI ALTINDA YENİDEN ASKER GÖNDEREBİLİR

-Yani askerlerin tamamını çekmeyecek mi?


Başka bir formül bulacak. Nasıl bir formül bilmiyorum. Çünkü askeri olarak çekildiğinde aslında siyasi olarak da çekilmiş oluyor. Orada Rusya, İran, Türkiye’nin siyasi bağlantıları daha güçlü. ABD’nin doğduran siyasi olarak Suriye’de bulunma tercihi yoktu, bunu hep aracılar aracılığıyla yaptı, işte YPG ya da farklı oluşumlar ile. Mesela Obama’nın ikinci döneminden sonra Esad yönetimi ile doğrudan karşı karşıya gelmeyi tercih etmedi.

 Zaten sahada 2 bin askeri var. Çok büyük bir güç değil. Ama bir süre sonra başka bir formülle- bunu Rusya da yapıyor- doğrudan asker değil CIA, Pentagon’dan uzman ya da danışman gibi sıfatlarla oraya personel gönderebilir. Aslında askeri personeldir bunlar. ABD’nin orada askeri üsleri var. Bu üsleri kapatacak mı? Kapatmazsa birilerinin durması lazım. Trump bu kararı geri almaz. Ama o kararı geri çevirmek için ortalık durulduğunda başka bir formül bulurlar.

"ABD POLİS DEĞİL’ AÇIKLAMASI POPÜLİST BİR SÖYLEM"

-Ama bu bir çelişki değil mi? Madem tekrar personel gönderecek neden var olan askerleri çekiyor?

Trump dünyanın polisi olmak istemiyor, böyle bir yönelimi var ama ABD’nin varlık koşulu bu, yani dünyanın polisi. Dünya genelinde yüzlerce üssü var. Madem polis olmak istemiyorsun her yerden çekil. Böyle bir niyet yok aslında. Bu açıklamayı yaparken yayınladığı videoda, ‘genç kadınlarımız, çocuklarımız orada neden bulunsunlar, neden canlarını versinler’ gibi popülist milliyetçi bir söylemde bulunuyor. ‘Dünyanın polisi değiliz’ açıklaması popülist bir söylem. Aslında çelişki değil, bir popülizm var bir de gerçekler var. 

IŞİD’İN SİYASİ VE İDEOLOJİK GÜCÜ DEVAM EDİYOR

-ABD’nin çekilmesiyle IŞİD yeniden güçlenir mi?


Trump tamamen yenildiğini söylüyor. IŞİD’in askeri savaşma kapasitesi çok azaldı. Çünkü silah ve militan akışı kesildi. Cephede büyük yenilgi aldılar. Hem Suriye devleti hem ABD destekli 70 küsur ülkeden oluşan IŞİD Karşıtı Koalisyon tarafından yenilgiye uğratıldı.

Ama ben hala az da olsa bazı yerlerde yer altında çekilmiş askeri güçleri olduğunu düşünüyorum. Daha önemlisi siyasi ve ideolojik gücü devam ediyor. IŞİD ya da benzeri bir yapı, o coğrafyada kısa bir zaman içerisinde tekrar örgütlenebilir. IŞİD zaten 21. yüzyılın en büyük kontrolsüz barbar silahlı hareketlerinden birisi oldu kısa sürede, tekrar kısa sürede toparlanma olabilir. Kürtler, Suriye Demokratik Güçleri (QSD) içerisindeki Araplar da bundan korkuyorlar, ABD çekilirse kuzeyde de Türkiye var,Türkiye bir harekata girişirse yeniden hortlar diye düşünüyorlar.

KOALİSYON FİİLİ OLARAK DAĞILIR

-Şimdi IŞİD Karşıtı Koalisyon ne olacak? Ve Kürtler IŞİD ile baş edemez mi?


İngiltere ve Fransa çekilmeye karşılar ama koalisyonun esas bileşeni ABD. Fransa, İngiltere sadece uçak gönderiyor. Koalisyon zaten kara gücü olarak ABD’den ibaret. Resmi olarak dağılmasa bile fiilen dağılmış olacaktır. ABD tamamen çekilirse YPG ve QSD, IŞİD ile başedebilir belki ama bunların savaşacağı tek güç IŞİD olmayacak. KuzeydeTürkiye, güneyde ve doğuda IŞİD var. Bir yandan da şimdi zımni barış durumu ve hatta görüşmeler olsa da Suriye yönetimiyle çok parlak değil. İran var, hem çok büyük siyasi güç hem de sahada askerleri olduğunu biliyoruz. 

-İran saldırır mı Kürtlere? 

Doğrudan bir saldırı olmaz ama her zaman bir tehdittir. İran ile Rojava Kürtleri arasında Suriye yönetimiyle olduğu gibi zımni bir çatışmasızlık durumu var. Ama dost kuvvetler ve düşman kuvvetler diye tarif edersek; İran dost kuvvet değil. Türkiye, Suriye ve aslında Rusya da dost kuvvet değil. 

-ABD de değil ama… 

ABD zaten kimseyle dost değil. Büyük güçler zaten dost değildir. Büyük güçlerin çıkarları vardır, çıkarları gereği ittifak kurarlar, sonra bu ittifak bozulur.Güçlü oldukları için her zaman ittifakları belirleyen onlardır. Suriye özelinde IŞİD’e karşı mücadele üzerinden baktığımızda dost kuvvetti. 

"KÜRTLER DAHA SAVUNMASIZ" 

-Demokratik Suriye Güçleri (QSD) Sözcüsü Mustafa Bali, "alternatiflerimiz çok. Rusya da olabilir, İran da olabilir, Suriye rejimi de olabilir" dedi. Kürtler şimdi ne yapacak?

YPG son zamanlarda ABD ile fazla ilişkilendiler ve bence olması gerekenden daha güçlü bir ittifak oldu. Zaten bu krizin bu kadar şok etkisi yaratmasının nedeni biraz da bu. Fazla bağlantı kurduğunuz güç oradan çekilince, diğer kuvvetlerle baş başa kalmış oluyorsunuz. Ben PYD ve YPG’nin siyasi ve askeri kapasitesinin son yıllarda çok arttığını düşünüyorum. Kürtler orada bölgesel bir aktör. Sözcünün dediği gibi alternatifsiz değiller. Bir şekilde farklı ittifaklar yoluyla, Rusya, İran, Suriye yönetimiyle belki belli olmaz bir iki yıl sonra Türkiye ile... 

-Türkiye ile ittifak ihtimalini görüyor musunuz gerçekten?

Böyle bir ihtimal her zaman var. Salih Müslim Türkiye’ye geliyordu, Dışişleri Bakanı ile görüyordu.

-Ama o zaman çözüm süreci vardı. Şimdi ise Cumhurbaşkanı "o iş bitti" diyor…

Evet ama tüm bunlar güç dengeleriyle ilgilidir. Tekrar çözüm süreci olur anlamında söylemiyorum, olur mu olmaz mı bilmiyorum, olabilir, bunu güç dengeleri belirler. Kimin ne zaman düşman, ne zaman dost olacağı, ne zaman terörist ne zaman özgürlük savaşçısı olacağını güç dengeleri belirler. Güç dengelerideğişebilir ilerde, onu bilemiyorum. Ama Kürtler şimdi çok savunmasız ve kırılgan gibi görülüyor.ABD’nin çekilmesinden sonra bir şey bulacaklardır. Sonuçta orada otonom bölge var, yeni ittifaklar yoluyla yeni bir denge kurulacaktır. 

ERDOĞAN BU KARARI BİLİYORDU

Türkiye’nin gündeminde Fırat’ın doğusu operasyonu vardı. ABD’den karşı açıklamalar gelmişti. Şimdi ABD’nin bu kararla operasyona da yeşil ışık yaktığını söyleyebilir miyiz? Türkiye’nin bundan sonra adımları ne olur?

Erdoğan bu açıklamayı yapmadan önce zaten Trump ile görüşmüştü. Yani Trump’ın bu kararını biliyordu ve ‘ABD zaten çekiliyor, biz buraya gireriz’ dedi. Hürriyet, dünkü manşetinde ‘Trump, Erdoğan ile konuştuktan sonra karar aldı’ diyordu. Türkiye istedi diye ABD bölgeden ayrılıyor gibi bir algı yaratılmak isteniyor.

-Ama Türkiye’nin etkisi yok değil mi bu kararda?

Hayır yoktur. Bir pazarlık ve müzakere süreci her zaman mümkündür ama Türkiye’nin bu tip bir yaptırım gücü yok.  Burada bir örtüşme oldu. Trump bu kararı verdi, Türkiye'nin amacı Fırat’ın doğusuna operasyondu. Tabi Türkiye bu açıklamayı 2-3 yıl önce yapmak isterdi ama yapamıyordu. Trump da bu kararı alınca Türkiye’de yönetimin eli güçlendi. Erdoğan da, Hulusi Akar da konuşuyor, ‘gireceğiz, dağıtacağız’ diye. 

FIRAT’IN DOĞUSU OPERASYONUYLA NET BİR ZAFER KAZANAMAZ

-Dağıtabilir mi peki, büyük kapsamlı bir operasyon olur mu?


Benim şüphelerim var, yapamazlar. Türkiye’nin ne askeri ne siyasi kapasitesi bu tip bir operasyonu kesin zaferle sonuçlandırabilecek düzeyde değil. Mesela El Bab operasyonu oldu, küçük bir kasabadır El Bab ve zaten az IŞİD’li vardı, Türkiye’ye destek veren Arap isyancı güçler vardı. Afrin'de de görece küçük çaplı bir operasyon oldu, YPG kent merkezinden çekildi.

Zaten Afrin, Rojava’dan kopuk bir ilçe. ‘Biz Afrin’e, El Bab’a girdik, Fırat’ın doğusuna da gireriz’ gibi bir şey söz konusu değil. Mınbiç’ten Haseke’ye kadar olan büyük bir bölge YPG denetiminde. Türkiye’nin elbette düzenli ordusu var, daha güçlü ama böyle bir siyasi ve askeri kapasitesi olduğunu düşünmüyorum. Ha, yaparlar mı böyle büyük bir operasyon? İhtimal dışı değil. Öyle bir an gelir ki yöneticiler koşullardan dolayı kapasitelerini aşan bir şeye karar verirler, bir yere girerler ama bu her iki tarafa da felaket getirir. Türkiye için net bir zafer olmaz.

ABD, CEMAL KAŞIKÇI KONUSUNDA TÜRKİYE’Yİ İKNA ETTİ

-ABD ile Türkiye arasında bir pazarlık var mı?


Cemal Kaşıkçı meselesi ile bağlantısı konuşuluyor. Türkiye, ilk cinayet olduğunda en üst düzeyde sürekli açıklamalar yapıyordu. Sonra birden kesildi bu açıklamalar, daha az konuşulur hale geldi. Türkiye başta mesela uluslararası bir soruşturma yürütülmesi konusunda istekliydi ama şimdi BM’ye dosya vermekte ayak sürüyor. Trump açıkça söyledi, ‘ABD’nin Suudi Arabistan’la ticari ilişkileri var ve ben ABD’nin ekonomik çıkarlarını riske atamam’ dedi. Cemal Kaşıkçı olayının üstüne gitmeyeceklerini söylemiş oldu. Muhtemelen Türkiye’yi de bu konuda ikna etti. ‘Artık orayı kurcalamayın’ dedi. Türkiye de bunun karşılığında Fırat’ın doğusu operasyonunu öne sürdü. Bu pazarlık biraz orantısız ama bir pazarlık olduğu kesin.


PANDORANIN KUTUSU AÇILABİLİR

-Rusya, İran, Şam yönetimibakımından nasıl görüyorsunuz?Suriye’de bundan sonra dengeler nasıl olur? 


Dün bir Amerikalı bir tweet atmıştı, ‘bu gece muhtemelen Moskova’da ve Tahran’da şampanyalar patlıyordur’ diye. Birisi de yorum yazmış, Tahran’da patlatılmıyordur diye. Genel olarak şu algı var; Rusya, İran ve Suriye yönetimi buna çok sevindi. Çünkü ABD buradan çıkıyor, tamamen kendi hegemonyalarında bir yer olmuş olacak. ABD hem büyük bir emperyalist güç olarak oradaydı ama bir taraftan da çatışmaların biraz durulmasının en önemli aktörlerinden birisiydi. Şu an İdlib’de100 bine yakın silahlı militan var. Bunların 40 bini cihatçı El Nusra’cı, IŞİD’den çok da farkı olmayan barbar, vahşi bir topluluk. Diğerleri ılımlı deniliyor ama onların da cihatçılardan çok farkı yok. Rusya ve İran buna sevinmiştir ama pandoranın kutusu açılabilir. Tekrar birkaç yıl öncesine dönülüp kaotik bir çatışma dönemine girilebilir. Türkiye, IŞİD, El Nusra, Suriye yönetimi, bir de İsrail var. Suriye’de işler düzelme değil daha fazla karışma eğilimine girebilir. Çünkü bir çözüm yoktu zaten, zımni bir durum vardı. Mesela İdlibne olacak? Kontrol hala IŞİD’e yakın gruplarda. Rojava ne olacak, Kürtlerin statüsü ne olacak, anayasal mesele ne olacak? Bunların hepsi belirsiz. 

ABD, İSRAİL İÇİN YENİ BİR FORMÜL BULACAKTIR

-İsrail’in tehditleri artar mı?


Bu mesele hem Kürtler hem de SGD içerisindeki Araplar açısından tartışılıyor, ABD’nin çekilmesini ihanet olarak görüyorlar. İsrail de bunun kendi güvenliğine yönelik bir tehdit ortaya çıkaracağını düşünüyor. İsrail’in tarihsel düşmanlarından birisi Suriye ve İran’dır. Kendi varlığına yönelik tehdit olarak görür. Dolayısıyla kendi yanı başında ABD’nin çekilip İran nüfuzunun arttığı bir durum İsrail’in en son isteyeceği şeydir. ABD’de en çok tepki verenler de zaten Kürtler yalnız kalacak diye değil İsrail’in güvenliği ne olacak diye tepki gösteriyor. ABD dış politikasında İsrail’in güvenliği ilk 3 maddeden birisidir. Yönetim kimde olursa olsun bu böyledir, Trump daha özel önem veriyor İsrail’in güvenliğine. Dolayısıyla ABD’nin İsrail’in "güvenliği"ni tehlikeye atacak bir adım atması ilginç görülüyor, biraz tutarsız. Yeni bir formül bulunması dediğim şey biraz da bu. Bir formül bulmak zorundalar. İşin içinde İsrail var. Bu tutarsızlığın bir biçimde giderileceğini düşünüyorum. 

-Aslında asıl olarak Suriye halklarını sormak istiyorum. 

Ben de esas olarak bunu konuşmak isterim. 

-Yıllardır savaş sürüyor ve çok büyük acılar yaşandı. Aslında emperyalist bir gücün oradan çekilmesi Suriye halkları için hayırlı bir iş değil midir?

Hayırlı bir iştir tabii ki. Emperyalistlerin her yerden çıkması lazım. Sömürgecilik bitti ama fiili olarak işgal durumu var. Emperyalistlerin orada olmaması Suriye halkları açısından hayırlıdır ama maalesef şöyle bir durum var, bu halkların yöneticileri kendi çıkarlarını emperyalistlerin çıkarları ile örtüştürüyorlar ve halkları birbirine düşman ediyorlar. Bakın, IŞİD ilk önce Rojava’yı işgal etmek istedi, belki büyük bir katliam yapacaktı. IŞİD çoğunlukla Sünni Araplardan oluşuyor. Suriye’de muhalefet ilk başladığı dönemlerde Kahire’de bir toplantı yapıldı. Kürtler, burada anayasada kendilerine statü verilmesini istediler. Arap grupların hiçbir bunu kabul etmedi. Halklar yöneticiler tarafından birbirine düşmanlaştırılmışlar. Kürtler neden korkuyor? Çünkü yanıbaşında Sünni Arap kuvvetler tekrar birleşip kendilerine saldırabilirler. O yüzden emperyalistlerin ve yerel yöneticilerin yarattığı tahribattan bağımsız bir halklar değerlendirmesi yapamayız.

HALKLAR AŞAĞINDAN BARIŞI TESİS ETMELİ

-Daha kaotik bir ortam olabileceğini ama öte yandan emperyalistlerin çıkması gerektiğini söylüyorsunuz, e bir de halklar arasında yılların getirdiği düşmanlıklar var. Tüm bu koşullarda ne olursa Suriye halkları barış ve refah içerisinde yaşayabilir?


Dünyanın her yerinde bu sorunlar şöyle çözülebilir; Suriye halkları oturacaklar, Kürtler, Sünni Araplar, Aleviler, Rum Ortadokslar, Dürziler, bir araya gelecekler ve beraber yaşama iradesi var mı yok mu bunu konuşacaklar. Önce halklarda bu irade olması lazım sonra uluslararası güvenceler olmalı."Emperyalistler çıksın gitsin" demek kolay, elbette emperyalistler her yerden çıksın, dünyanın temel sorunu bu zaten: emperyalizm ve kapitalizm. Ama bazı güvenceler de olmalı. Görece daha güçsüz olan toplulukları koruyan mekanizmalar inşa edilmeli. Bu mekanizmalar da şu veya bu ülke tarafından değil Birleşmiş Milletler tarafından, bir mutabakatla inşa edilmeli. Üç beş yöneticinin kendi arasında oturup konuştuğu bir barış süreci değil, aşağıdan barışın tesisi sağlanmalı.

Yüz yıldan fazla zamandır gelen fay hatları var, Kürtler ve Araplar, Sünniler ve Şiiler, Kürtler ve Türkler arasında. Bugünden yarına güzel, barış içinde, demokratik bir ülke inşa etmek kolay olmaz. Süreç ve irade işi. Mesela Kürtler bu konuda en fazla iradesi olan topluluk. ABD ile yakın ilişki kurdu ama her zaman Suriye yönetimine kapıyı açık tuttular. Nihai barışın çok kısa zamanda olacağını düşünmüyorum. Kurtuluş evet halkların bir araya gelmesi ve demokratik bir ülkede barış içinde yaşaması. Ama pratiği yakın zamanda mümkün değil, bu hiç mümkün olmadığı anlamına gelmiyor. ABD’nin aslında çekilmesi Suriye’nin ve Kürtlerin en önemli sorunu değil, yakın zamanda bir denge bulacaktır.

Öne Çıkanlar