Cami açılışı ile Erdoğan DİTİB'i de temize çıkaracak

Cami açılışı ile Erdoğan DİTİB'i de temize çıkaracak
Erdoğan 29 Eylül'de Köln'de DİTİB Merkez Camisinin açılışını yapacak. Polis yoğun güvenlik önlemleri alıyor, konuşması belki projeksiyonla dışarı yansıtılacak. Mesajı açık: Ben buradayım...

Ayşegül KARAKÜLHANCI DUMAN


ARTI GERÇEK - Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28-29 Eylül tarihlerinde Almanya’ya yapacağı resmi ziyaret kapsamında Köln’deki DİTİB Merkez Camisinin açılışını da yapacak. Köln’ün en merkezi yerlerinden birinde, modern mimarisiyle yükselen bu cami aynı zamanda Almanya’nın da en büyük camisi. DİTİB Merkez Camisinin yapımına 2009 yılında başlandı. 2011 yılında tamamlanması ve resmi olarak 2012 yılında açılması planlanan caminin resmi açılışı bugüne kadar yapılmadı. Çünkü DİTİB ile caminin mimarı arasında karşılıklı suçlamalar nedeniyle mahkeme süreci başladı. DİTİB camide sürekli eksiklikler saptadığını söyledi. Fakat Alman basınına yansıyan konu, DİTİB ve Ankara’nın caminin mimarisinin içerisine saklanmış Hıristiyanlık sembolleri olduğunu iddia ettikleri oldu. 2012’de açılması planlanan camide ancak 2017 yılında resmi açılışı yapılmadan ibadete başlandı. Caminin resmi açılışı DİTİB’in resmen açıkladığı üzere 29 Eylül’de Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılacak.  Alman basınına yansıyan haberlere göre resmi bir açıklama yapılmamış olsa da Erdoğan’a caminin açılışı esnasında Hristiyan Demokrat Birliği partisinden olan (CDU) Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin başbakanı Armin Laschet'in eşlik edeceği de gelen haberler arasında. Gerek Köln Belediye Başkanlığı gerek Eyalet Başbakanlığı bu ziyaret ile ilgili hiç bir soruya netlik getirmiyor. Konuyla ilgili muhataplarına sorduğum tüm sorular "Erdoğan’ın ziyareti netlik kazanmadı. Bilmiyoruz" şeklinde cevaplandı. Erdoğan’ı ve DİTİB’i bir kaç ay önce sert biçimde eleştirilen CDU’da politika yapan Türkiye kökenli politikacılar bile yorum yapmaktan imtina ediyor.

AVRUPA CAMİLERİ ANKARA'NIN PROPAGANDA ARACI OLARAK GÖRÜYOR

Özellikle 2016 darbe teşebbüsünden sonra DİTİB’e bağlı camilerin bazı imamlarının Ankara’ya bilgiler toplayıp gönderdiği, casusluk faaliyetleri yürüttükleri iddiası Almanya’nın en çok tartıştığı konu oldu. Ardından kimi DİTİB camilerinin Cuma vaazlarındaki özellikle antisemitik söylemleri içeren videolarının sosyal medyaya ve oradan da basına yansıması tekrar DİTİB’in kurumsal kimliği ile ilgili sorgulamaları başlattı. Camilerin Ankara’nın arka bahçesi ve propaganda aracı olarak kullanıldığına yönelik sert eleştiriler yapıldı. Ortadoğu’da Suriye savaşında IŞİD’le mücadele edilen sırada Paris’te, Belçika’da ve Berlin’de IŞİD’in üstlendiği saldırıların ardından camilerin radikal İslamcı yetiştiren yerler olarak eleştirildiği dönemde aynı eleştirilerden DİTİB camileri de nasibini aldı. 2017’de ‘darbe teşebbüsünün’ bertaraf  edilmesinin yıl dönümünde hem Almanya’da hem Avusturya’da Diyanet'e bağlı camilerde şehit olma ve bunun kutsallığı küçük çocuklara askeri üniforma giydirilerek tiyatral bir şekilde sahnelendi. Çocukların alet edildiği bu müsamereler de yeni ve sert bir tartışmanın fitilini ateşledi. DİTİB’in bu tarzı Avrupa’ya uyumun önünde en büyük engel olarak görüldü. Almanya muhalefeti ve demokratik sivil toplum kuruluşları DİTİB projelerine verilen maddi desteğin derhal durdurulması gerektiğini ifade ettiler.

ERDOĞAN ALMANYA'YI NAZİ POLİTİKALARI UYGULAMAKLA SUÇLAMIŞTI

Aynı dönemde Almanya ve Türkiye arasındaki ilişkiler Türkiye’de yapılacak Anayasa değişikliği referandumu nedeniyle Erdoğan’ın ve AKP’li bakanların Almanya’daki taraftarlarıyla biraraya gelme isteklerinin ard arda rededilmesiyle gerilmişti. Recep Tayyip Erdoğan hem Merkel’in tutumunu hem de Almanya’nın resmi tavrını ‘Nazi metodları’ ifadesini üst üste kullanarak sert bir biçimde eleştirince iki ülke arasında resmi ilişkileri neredeyse kopacak noktaya geldi. Ancak Suriye savaşının devam ediyor olması Erdoğan ve Merkel’in mimarları oldukları AB ile Türkiye arasında imzalanmış olan Mülteci Anlaşması’nı her iki taraf da gözden çıkaramayacağı için ilişkilerin bir biçimde normal bir seyirde devam etmesini zorunlu kılıyordu.

MERKEL, TÜRKİYE İLE İLİŞKİLERİN BOZULMASINI İSTEMEDİ

Alman basınında hemen her gün Ankara’nın kolunun Almanya’nın iç işlerine uzandığına dair haber ve yorumlar çıkmaya devam etti: Almanya’da 6000’e yakın MİT elemanının varlığı ve MİT’in Almanya’daki Türkiyeli ve Kürt muhaliflere dönük suikast planları, Osmanen Germania adlı oluşumunun çetevari faaliyetleri ve bunun arkasında yine AKP’li politikacıların olduğu, hatta bizzat Erdoğan’ın kendisinin bu çete üyeleri ile iletişime geçtiği iddiaları yazıldı. Bu gelişmeler bizzat Merkel’in kendi partisinden ve hükümette yer alan isimlerce de sert biçimde eleştirildi. Ancak Merkel bu konuları koalisyon ortağı Sosyal Demokrat Partili dönemin dışişleri bakanı Sigmar Gabriel’le birlikte soğuk kanlılıkla karşıladı. Sigmar Gabriel ilişkileri yeniden normalleştirmenin ilk adımını görevini bırakmadan Almanya seçimlerinden az bir zaman önce mevkidaşı Mevlüt Çavuşoğlu’nu Almanya’ya davet ederek kendi evinde kendi eliyle servis ettiği çayın fotoğraflarını basınla paylaşarak atmış oldu. Seçimler bittikten sonra Gabriel görevini bugünkü Dışişleri Bakanı Heiko Maas’a devretmeden önce Türkiye ve Almanya ilişkilerini konu alan uzun bir makale kaleme alarak Türkiye’nin Almanya, AB ve NATO için önemli bir partner olduğunu ve Rusya’ya kaymasına izin verilmemesi gerektiğini yazdı.

Almanya’nın Türkiye ile ilişkilerini gözden çıkarmamasının başlıca nedeni Türkiye’deki yatırımlarının riske girmesini istememesi olarak değerlendiriliyor. Bunun yanı sıra olası bir İdlib savaşı yeni bir mülteci krizine neden olacak ve Almanya bunu Türkiye üzerinden durdurmaya çalışıyor. Almanya’da yaşayan 3 milyon Türkiye kökenli vatandaş var bu sayı hem iç siyaseti, hem dış siyaseti etkileyen bir faktör. Hali hazırda verilen son rakama göre 9 Alman vatandaşı Türkiye’de siyasi sebeplerle tutuklu. Almanya Ortadoğu’daki planlarını Türkiye olmadan yapamayacağına çok emin. İki ülke arasındaki ittifakın hükümetler üstü bir devlet geleneği olduğunu da unutmamak gerekiyor.

EKONOMİK KRİZDE DE ALMANYA TÜRKİYE'NİN İMDADINA YETİŞTİ

Bu bağlamda ABD ve Türkiye arasında rahip Brunson nedeniyle çıkan krizle beraber  TL’nin hızla değer kaybetmesinin ardından  Erdoğan’ın tekrar batılı müttefiklerinin desteğine ihtiyaç duymasına ilk yeşil ışığı yine Almanya yaktı. Türkiye’ye gerekirse mali yardım yapılmalı fikrini ise SPD’nin genel başkanı Andrea Nahles tartışmaya açtı. Bu sürede Erdoğan’ın Almanya ziyareti de öncesinde karşıklı heyetler gidip gelmeye başladı. Heiko Maas Türkiye’ye giderek mevkidaşı Çavuşoğlu ve cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü. Demokratik muhalefetle ve STK temsilcileriyle görüşmemesi, Çavuşoğlu ile çektiği selfieleri paylaşması yine Alman basınında ve sosyal medyada sert eleştirildi.

Almanya’nın attığı en son adım ise Erdoğan muhaliflerinin Berlin’de yapmayı planladıkları büyük protestoyu 3 Ekim Doğu ve Batı Almanya'nın birleşmesinin yıldönümü hazırlıklarını bahane ederek yasaklaması oldu.

DİTİB CAMİSİNİN AÇILIŞI ERDOĞAN'IN ZAFERİ OLARAK LANSE EDİLECEK

Şimdi casusluk iddialarıyla, Almanya’da toplumlar arası nefreti körüklemekle ve uyuma engel olmakla suçlanan DİTİB’in 2012’den bu yana ertelenen resmi açılışı en yüksek düzeyde davetli olarak Almanya’ya gidecek olan Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılacak.  Bu açılışı yeni yakınlaşmanın bir nişanesi olarak Almanya siyasetinden tanınan isimlerle birlikte yaparsa bu da şaşırtıcı olmayacak.

Bild gazetesi Türkiyeli bir diplomata dayandırdığı haberinde, 1200 kişilik caminin büyüklüğü yeterli olmaycak diye düşünüldüğünden Erdoğan'ın camide yapacağı konuşmayı projeksiyonla dışarı yansıtılmasının ihtimaller arasında olduğunu da yazdı. 

Caminin açılışı DİTİB’e yöneltilen tüm suçlamaların ardından DİTİB’i temize çıkaracak olmasının yanı sıra Erdoğan için de büyük bir propaganda zaferi olacak. İç politikada bu durum  iki ülke arasında yaşanan tüm gelgitlerin ardından kendi gücünün AB ve Almanya için vazgeçilmezliğinin altını çizen bir fetih harekatı olarak sunulacak, hatta belki Cumhurbaşkanı kılacağı bir fetih namazı ile bu propagandasını taçlandıradabilir. İslam’ın Avrupa’nın bir parçası olduğu ve Türkiye’nin İslam dünyasındaki öneminin Batılı müttefiklere ve İslam ülkelerine yönelik olarak altı bir kez daha çizilecek. Ayrıca Almanya’da yaşayan muhaliflerine de 'Ben buradayım' mesajını da verecek.

Almanya hükümetinin emperyalist çıkarları uğruna kendi demokrasi kültürünü gözden çıkardığı ve Erdoğan’la ve hükümetiyle ilişkileri önümüzdeki süreçte daha da yakınlaşarak Almanya kamuyounun tüm itirazlarına rağmen en azından yeni bir çıkar çatışmasına kadar devam edecek.

Öne Çıkanlar