Havai fişeğin kökeni Çin'deki ölümsüzlük arayışına dayanıyor

Havai fişeğin kökeni Çin'deki ölümsüzlük arayışına dayanıyor
Bir patlama meydana getirmek için üç farklı bileşenin bir araya gelmesi gerekir.

Dünyanın ilk havai fişeği, günümüz kutlamalarından çok daha önce patladı. Ne yanıp sönen yıldızlar döküldü ne de gökyüzünün karanlığı aydınlandı. Aksine hiç beklenmedik bir anda tamamen Çinli bir kimyacının şanssızlığına patlayıvermişti.

"Barut, Patlayıcılar ve Devlet: Bir Tarih’te" (Routledge, 2016) ifade edildiğine göre bu "patlama" antik bir ölümsüzlük arayışının ürünüydü. 9. yüzyılın başlarında Çin’de revaçta olan simyanın asıl hedefi yaşam süresini uzatacak, hatta belki de ölüme meydan okuyacak bir madde bulmaktı.  Ölümü yenecek o iksir hiçbir zaman bulunamamış olsa da, simya dünya çapında önemli günleri kutlama şeklimizi değiştirecek bir patlamaya sebep oldu.

Bir patlama meydana getirmek için üç farklı bileşenin bir araya gelmesi gerekir. Bu bileşenlerden ilki güçlü bağları bulunan uzun zincirli moleküller içeren bir kimyasal olan yakıttır. İkincisi oksitleyici olarak bilinen bir kimyasaldır. Oksitleyici yakıt bağlarının kırılmasını ve bu aşamada kuvvetli bir enerjinin salınmasını sağlar. Son olarak patlama reaksiyonunun oluşması için ısı gereklidir.

Havai fişeğin kaşifi, yaşam süresini uzatacak yeni bir iksir elde etmek ümidiyle her şeyden habersiz bir şekilde ideal yakıt olan kömürü ve o dönemlerin sık kullanılan gıda koruyucusu ve oksitleyicisi potasyum nitratı karıştırdı. Bu karışıma sülfür eklenmesi kömürün tutuşma sıcaklığını düşürecekti. Reaksiyonu başlatacak olan ısı ile barut patladı. Dokuzuncu yüzyıla ait Çin kayıtlarından birinde "patlamadan sonra duman ve alevler oluştuğu, biliminsanlarının el ve yüzlerinin yandığı, hatta çalıştıkları binanın tamamen kül olduğu" anlatılıyor.

Bambu veya kağıttan bir tüp içerisine sıkıştırılmış bu yeni iksir dini törenler ve yılbaşı kutlamalarında patlatılmaya başladı. Ateşlendiğinde çıkan gürültünün kötü ruhları kovduğu düşünülüyordu. (Patlayıcı konusundaki hayret verici gelişmelerin yaşanması için daha çok zaman gerekecekti öyle ki bu ilk havai fişekler tamamen patlamadan ibaretti.)

Ancak bu kimyasal deney sadece havai fişeklerin ilk halini keşfetmekle kalmadı. Barut olarak adlandırılan bu iksir sonraları savaşlarda da kullanıldı. 13. yüzyıla gelindiğinde Moğolistan’ın kuşatılmasında kullanılan dragon şeklinde boyanmış roketleri ateşlemek için kullanılan barut, yine aynı yüzyılda Marco Polo tarafından Avrupa ile tanıştırılacaktı.

Bugün gökyüzünü ışıklandıran havai fişekler ilk örneklerinden çok da farklı değil. Bugün kullanımda olan modern, renkli kimyasallarımız ile patlama uzamanlarının 9. yüzyıl Çin’inde duyulamamış şeyler sergiledikleri bir gerçek olsa da tüm bu patlamalar için ölümsüzlük arayışımıza teşekkür edebiliriz. (Sinem Aksel/ arkeofili)
 

Öne Çıkanlar