HDP seçmeninin demokratlığı CHP’yi etkiler mi?

Demokrasi ve barış için fedakarlık yapma kararı aldığını açıklayan HDP’nin bu yaklaşımına karşı CHP’nin ne yapacağı merak konusu.

Kürt siyasi hareketini, bu hareketin kurduğu siyasi partileri ya da adaylarını destekleyen seçmen kitlesi son 15 yıldır ülke siyasetini belirleyici bir rol oynuyor.

Bu nedenle özellikle seçim süreçlerinde bu partilerin oy potansiyelleri, seçmen eğilimleri gündemin ana tartışma konusu oluyor.

Sadece seçimlerde değil referandumlarda da Kürtlerin ya da destekçilerinin ne yapacakları, nasıl oy kullanacakları karşıtların ve düşmanların bile çenesini yoracak denli ön plana çıkıyor.

Spekülasyonların ise haddi hesabı yok. Herkes bu oylar için bir adres biçiyor. Özellikle bu seçmeni karalamak, bu oyların belli bir odağın hizmetinde olduğuna işaret ederek (!) Kürtlere ve destekçilerine nefretlerini beyan etme fırsatı bulanlar için bu süreçler bulunmaz bir nimet.

Bu süreci kısaca hatırlayalım:

2007 seçimlerinde parti olarak seçime katılmayan DTP’nin (Demokratik Toplum Partisi) desteklediği 26 bağımsız milletvekili yüzde 5.2 oy alarak Meclis’e girme başarısı gösterdi.

2011 seçimlerinde ise BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) 47 ilde 64 bağımsız adayı destekleyerek Meclis'e 36 milletvekili taşırken, oy oranını yüzde 6.6’ya çıkarttı.

Asıl dönüm noktası 7 Haziran 2015 seçimleri oldu. HDP (Halkların Demokrasi Partisi) 13.2 oy oranı ile 80 milletvekili çıkartarak bütün dikkatleri üzerine çekti.

Bu başarının devlete hakim güç odaklarında yaşattığı panik nedeniyle gerçekleştirilen darbeyle bu seçim geçerli sayılmadı.

1 Kasım 2015’de yeniden seçime gidildi.

Kürtlerin ve onları destekleyen demokratik güçlerin Meclis dışına atılması amacıyla yapılan bu seçimde de her türlü baskı ve şiddet uygulamalarına rağmen HDP 10.8 oy oranı ile 59 milletvekili çıkartma başarısı gösterdi.

24 Haziran seçiminde ise bütün engellemelere, zorbalıklara ve hilelere rağmen HDP yüzde 11.7 oy oranı ile 67 milletvekili çıkararak Meclis’in üçüncü büyük partisi oldu.

Bütün bu süreçlerde Kürt partileri ve bu partilerin seçmenlerinin nasıl oy kullanacakları konusu her zaman en fazla tartışılan konuların başında geldi.

Çünkü bu yüzde 10-14’lük seçmen kitlesi Türkiye siyasetine yön verebilecek bir potansiyele sahip.

Özellikle 7 Haziran 2015 seçiminden sonra Kürtlerin ve onlarla birlikte hareket eden demokratik güçlerin Türkiye siyaseti içinde belirleyici bir rol oynayabilecekleri gerçeğini artık herkes görmüştü.

Tabii barış masasının devrilmesi ve ‘Kürtleri Çökertme Planı’nın yürürlüğe konulmasının da bu nedenle olduğunu artık iyi biliyoruz.

HDP SEÇMENİNİN OYLARI HEP MERAK KONUSU

Devleti yöneten odakların ve bu odaklarla koalisyon yapan AKP’nin HDP ve destekçilerine yönelik ayrıştırıcı, kriminalize edici ve tamamen dışlayıcı politikalarına, uygulamalarına rağmen HDP seçmeninin nasıl oy kullanacağı meselesi daima merak ediliyor.

Son dönemlerde yok sayılmak istense bile ister istemez önemseniyor.

Çünkü Kürtlerin ve destekçilerinin oyları birçok açıdan kilit öneme sahip.

İktidar koalisyonu da seçim kazanabilmek amacıyla yok saydığı, lanetlediği bu oylar için her kalıba girebiliyor. Her türlü dolambaçlı yola başvurabiliyor.

Her türlü hileye, sahteciliğe yönelebiliyor.

İktidar bunu yaparken ana muhalefet farklı mı davranıyor?

31 Mart’ta yapılacak yerel seçimlerde, özellikle büyük şehirlerde başarılı olabilmek için HDP oylarına muhtaç olduğu halde, iktidar koalisyonu gibi davranıyor.  

Daha önceki seçimlerde yaptığı gibi her türlü işbirliğine karşı çıkarak HDP ile yan yana bile durmamaya büyük özen gösteriyor.

Buna rağmen gidip, milliyetçi ve Kürt düşmanı bir parti olan İYİ Parti ile ittifak yapmakta bir sakınca görmüyor.

Ama buna rağmen HDP ve HDP’li seçmenin kimi destekleyeceği konusu tabii onları da yakından ilgilendiriyor.  

HDP seçmeninin özellikle Batı illerinde nasıl oy kullanacağı, kimi destekleyeceği meselesi yine en çok tartışılan, konuşulan konuların başında geliyor. 

CHP bu noktada hep üst perdeden konuşuyor. Tatsız bir tabir ama, ‘Burnundan kıl aldırmıyor’, ilgilenmiyormuş gibi yapıyor.

Çok sıkışırlarsa, "Sadece Kürt oylarına değil bütün oylara talibiz" gibisinden afaki laflarla meseleyi geçiştirmeye çalışıyorlar.

Seçim bölgelerindeki sayısal gerçeklere bakıldığında ise HDP oylarına ne kadar muhtaç oldukları görülüyor.

DEMOKRASİ MÜCADELESİ ADINA FEDAKARLIK  

CHP’nin bu çaresizliğine yine HDP yetişiyor.
Başta Ankara, İstanbul, İzmir ve Adana olmak üzere 7 ilde aday çıkartmayacaklarını açıklıyor. Seçmeninin kendisine yakın gördüğü adayları desteklemesi için çağrı yapıyor.

Bu konuda parti sözcüsü Saruhan Oluç’un açıklaması şöyle:

"HDP olarak, demokrasi, demokratik hak ve özgürlükler adına, Türkiye'de demokrasi mücadelesinin güçlenmesi için kimi yerlerde fedakarlıklar yapma konusunda bir karar aldık. Bu fedakarlığı şu ya da bu parti lehine yapmıyoruz, Türkiye'deki demokrasi mücadelesi için yapıyoruz."

HDP Sözcüsü devam ediyor:

"Türkiye saldırgan, savaşa, işgale ve çatışmaya dayanan AKP-MHP koalisyonu tarafından yönetiliyor. Bu koalisyonun bütün alanlardaki politikalarının sınırlanması, geriye püskürtülmesi son derece önemli. Bu nedenle AKP-MHP koalisyonunun egemenlik alanını daraltacak her türlü demokratik adım meşrudur. Biz de bu konuda adım atanlarla birlikte hareket etme kararı aldık".

Bu kararın özellikle bir partiyi desteklemek amacıyla alınmadığını söylense de burada AKP-MHP ittifakına karşı en güçlü parti olarak uygun görülecek CHP’nin adaylarının desteklemesi dolaylı da olsa istenmiş oluyor.

Zaten Oluç da bu konuya şu açıklamayı getiriyor:

"Bizden talepte bulunan demokrasi güçleri CHP adaylarının ihtiyaca cevap olacağını düşünür ve desteğimizi isterse biz de destekleriz".

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan da konuyla ilgili olarak, "Bizimkisi bir ittifak değil, güç birliği. Demokratik gördüğümüz, destek vermekte sakınca görmediğimiz adaylara güç katmak için bu yola gidiyoruz." diyor.

İlginç bir durum söz konusu.

CHP kesinlikle karşı çıktığı ve titizlikle yan yana gelmekten kaçındığı bir parti tarafından destekleniyor. Böyle bir birlikteliğin, güç birliğinin ya da desteğin siyasal tarihimizde bir örneği yok.

CHP’nin durumu burada, "İstemem ama yan cebime koy" söylemine çok uyuyor.

Tabii resmi ağızları yine devletçi yaklaşımlarına toz kondurmuyor.

CHP sözcüsü Faik Öztrak  HDP'nin kararı üzerine şunları söylüyor:

"Bizim kiminle işbirliği, kiminle ittifak yaptığımız genel başkanlarımız tarafından açıklandı. Biz kimseden bir şey gizlemiyoruz ama kimse bizden niyet okumamızı beklemesin. 'Bir yerlerden ben aday çıkarmıyorum' diyorsa bir parti, o onun kendi iç işidir. CHP ve İYİ Parti milli bir işbirliğini gerçekleştirmişlerdir. Şimdi bu işbirliğinin sandıkta çok büyük bir milli mutabakata dönmesini bekliyoruz."

HDP’nin kararı kendi iç işiymiş öyle mi?

Bu sözler CHP’nin, HDP’nin aldığı kararı çok iyi anlamadığını gösteriyor.

Bu karar her şeyden önce bir demokrasi dersi içeriyor.

Şimdi önemli olan bilinçli HDP seçmeninin, devletçi çizgisinde devam eden bu CHP’ye yönelmesini sağlamak. Bu kolay bir şey değil.

Merak edilen bir başka konu da şu:

CHP’nin Kürtleri ve destekçilerini yok sayan devletçi yaklaşımına rağmen HDP seçmeninin vereceği demokrasi dersi acaba CHP’yi, CHP seçmenini etkiler mi?

Benim pek umudum yok ama…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi