Holywood, ırkçılık ve kovboy adaleti

Holywood, ırkçılık ve kovboy adaleti
Yerlilere karşı savaş sırasında, siyahlar yani diğer azınlık öldürülmezdi. Yardımcı rollerde, figüran olarak yer alırlar, genellikle fedakar hizmetçiler olurlardı.

Taner ADAY


Amerikan Film Akademisi'nin her yıl 30 dalda verdiği ödül töreninin (Oscar) tarihi yaklaştı. 24 Şubat'taki törende bir film (Lincoln), 12 dalda aday gösterildi. Filmin baş oyuncusu Daniel Day-Lewis, ilk ödülünü İngiltere  Film Akademisi'nden (BAFTA) aldı bile! Filmin konusu, ABD'de Abraham Lincoln'ün başkan seçilmesini prostesto ederek birlikten ayrılan birçok Güney Eyaleti ile kuzeyde kalanlar arasındaki savaş. Köleciliği savunan Güney ile buna karşı olan Kuzey arasındaki savaşın değil, köleliğin kaldırılmasının tarihini ele alışı bakımından ilginç.

Diğer film ise, gene köle ticaretine karşı bir başkaldırı hikayesi. Django Unchained (Cango zincirsiz) adlı film. Biraz zorlama ile Barack Obama'nın ön hikayesi gibi de görülebilir! Holywood, bu anlamda ABD deki siyahilere, 75 yıl sonra, kendi efsanevi kahramanlarını da sunmuş oluyor. Bir nevi siyah John Wayne! Bugüne kadarki kovboy filmlerinde siyahiler, hep "kıyıda köşede" sıradan rollerde gösterilirlerdi. Öldürülen, kovulanlar hep Amerika'nın asıl yerlileri, kızılderililer olurdu.

Bu filmler adeta beyazların üstünlüğünün büyük bir gösterişle sergilendiği filmlerdi. Mutluluğu, zenginliği arayan beyaz adamların, "vahşi batıda" karşılarına çıkan yerlilere karşı kullandıkları kitle katliamı yöntemlerinin meşruiyetini anlatırlardı adeta. Zorla ele geçirilen topraklarda adalet Wisky, Cold, Winchester yardımıyla hem yerlilere; hem de bazı kurban seçilen haydutlara, az konuşan, silahı ile yatıp kalkan silahşörlerce sağlanırdı.

HOLYWOOD HER ZAMAN IRKÇIYDI

Yerlilere karşı savaş sırasında, siyahlar yani diğer azınlık öldürülmezdi. Yardımcı rollerde, figüran olarak yer alırlar, genellikle fedakar hizmetçiler olurlardı. Adeta beyaz adama hizmet etmekten, onun mutfağındaki artıklardan başka bir şey arzu etmeyen sadık uşak, dadı, bahçıvan olurlardı. Hatta en tanınmışları, "Rüzgar gibi geçti" filminde, Miss Scarlet'in dadısı rolünü oynayan, gözlerini hayretle çevirmekten başka bir marifet sergilemeyen dadı idi.Bu rol için de bir Oscar bile almıştı.

Amerika'da köleliğin kaldırılmasından yarım yüzyıl sonra, bir siyah başkan seçildi. Bununla birlikte, eski "Güney-Kuzey" tartışması da alevlendi. Holywood, böylece Beyaz Saray'a taşınmış oldu. Irkçılar, Obama'ya karşı aynı Lincoln'e karşı yaptıkları gibi savaş açtılar. Onlara göre Obama, ABD düşmanı bir yabancı, Müslüman; hatta eski bir Maocu çünkü genel Hastalık Sigortası getirmek istemektedir(!). İşte Django, bu anlamda bu ırkçılara sözüm ona bir cevaptır. Kısaca Obama  bu "özgürlük savaşçısı" Django'nun soyundandır!

Bir Western ne kadar politik olabilir? Kahramanlar her zaman tek başlarınadırlar. Bu yalnız kahramanlar her zaman haydutların hedefidirler.  Aynı zamanda da tehlikeyi sezen tek kişi olurlar. Yani yalnız kahraman, bütün (korkak) topluma karşı, onların bilincinde olmadıkları haklarını savunacaktır. Hem de, bu işi yapabilecek tek kişi olarak!

"Django Zincirsiz" filmi, bir bakıma Holywood'un doğal ırkçılığını da sona erdiriyor. Siyah-beyaz iki kelle avcısı "arkadaş", güneyin ırkçılığına son darbeyi indiriyorlar. Yan yana! Film güneydeki ırkçılığı öyle çıplak gösteriyor ki, izlemek isteyenlere "Ön sıralarda oturmayın, üzerinize kan sıçrar." diyesim geliyor. Bu sahneleri anlatmayayım. Sadece ırkçıların nasıl barbar oldukları aşırı gerçekçi sahnelerle sergilenmiş diyelim.

İDEALİST SUÇ İŞLEMEK ZORUNDADIR!

Obama'nın ikinci başkanlık dönemine rastlayan film Lincoln ise, izleyenlere adeta bir idealistin, nasıl suç işlemek zorunda olduğunu empoze etmek istiyor gibi. İnsan hedeflediği yere ulaşmak, ideallerini yerleştirmek istiyorsa, Lincoln gibi yapmalıdır! Filmin verdiği mesaj bu.

Her ne kadar Django'nun arkadaşı Dr. Schulz, pamuk tarlasında çalışan binlerce zenci işçinin gözü önünde köleci Brittel kardeşlerden birini öldürüyor, pamuk tarlasını kana buluyorsa da (Sembolik olarak iç savaşın kanı), Amerikan iç savaşını okuyan herkes, köleliğin asıl sonunun iki yıl sonra1863 te Lincoln tarafından getirildiğini bilir. Üstelik bu sadece köleliğin sonu değil, bir savaşta ilk defa sanayinin de kullanılmış olmasıdır. Çok kan dökülmesinin tek nedeni salt ırkçılık değil, "modern" silah üretimi ile bunların kullanılmış olmasıdır.

Tekrar Obama'ya dönecek olursak: Adaylığını Lincoln'ün inciline el koyarak, onun avukatlık yaptığı Springfield Kapitolü merdivenlerinde açıklaması, silah lobisi diye bilinen ırkçılığa karşı bir gösteri olması açısından önemlidir.

Lincoln bir kovboy filmi değil. Kızılderililerin çevirdikleri göçmenlerin yardımına son anda askerler gelmiyor. Bir hukukçunun yasal manevraları, yasaları istediği gibi yorumlayan (Hille-i şerriye), rüşvet teklif eden, dolaylı yoldan tehdit eden, kısaca amacına ulaşmak için her yolu mübah gören bir siyasetçiyi anlatıyor. Film Obama'ya adeta dayanmasını, uygun gördüğü her aracı her taktiği kullanmasını öneriyor.

Gene aynı atalar sözü: " Rendelenen yerde kıymık olur! " Bütün insanlığın kurtuluşu için çalışanlar bazı genel doğruları görmemezlikten gelebilirler. Önemli olan tüm uğraşılarının insanlığın yararına olduğunu kabul etmeleridir!

TC USULÜ WESTERN

ABD western filmleri bir süre krize girince, bilindiği gibi İtalo Western modası sarmıştı. Şimdi onların basitlikleri tartışılmıyor bile. Türkiye'de çevrilmekte olan "siyasi film", Lincol'ü aratmıyor. Recep T. Erdoğan, Orta-doğu ve ülkemize, tüm milletimiz için hayırlı gördüğü sistemi getirebilmek için, marangozluğa soyundu bile. Ha bire rendeliyor. Oscar'ı bilmem ama Başkanlığı illa da istiyor. Oraya giden yolda, barış, eşitlik, özgürlük nutukları atarak, tüm bunları isteyenleri de hapse atarak bir yol tutturdu. Şimdi "Lincoln'ü mutlaka izleyin, ne demek istediğimi anlarsınız." derse şaşmayın!

Öne Çıkanlar