İmkansızı isteyelim ama gerçekçi olalım!

Sanki Erdoğan ve AKP’nin kaybetme olasılığı güçlenince, birden devrim yapma olasılığı belirdi. Gençlerin tabiriyle sahi siz neyin peşindesiniz?

Bir haftadır "Gül" muhabbeti ile yatıp kalkıyoruz.

Çatı aday olacak mı olmayacak mı? Olursa kim destekler, kim desteklemez? Proje mi değil mi?

Projeydi tabii ki. Batı sermayesiyle uyumlu, AKP’den vaz geçmeden ama Erdoğan’ı tasfiye ederek kurulacak bir iktidar için ön hazırlıktı.

Üstelik bu proje yeniden eskidi ama hiç yeni de olmadı.

En az 6 yıl önceden beri, yani Erdoğan’ın Batı’dan Doğu’ya doğru yol aldığının kanıtları ortaya dökülmeye başladığından beri konuşulan bir senaryo vardı.

Benim gibi ‘Ankara’dan oldukça uzak bir gazetecinin bile kulağına gelen bu senaryoya göre, AKP parçalanacak, merkez sağda muhafazakar, solcu, demokrat ( her kesimden) isimlerle yeni bir parti kurulacak ve Abdullah Gül de cumhurbaşkanı olacaktı.

Defalarca ismi gündeme geldi, defalarca yoklama yapıldı aslında ama Gül’de ne bu cesaret, ne kararlılık ne de güç vardı. Hatta belki de Genelkurmay Başkanı ve MİT’in başındaki isimlerin devreye sokulmasıyla geri adım atmak zorunda kalacağı önemli bir ‘ayakbağı’ vardı.

Gerçi bir ülkenin en önemli iki şahsiyetinin; biri silahlı kuvvetlerin başı diğeri istihbaratın başı olan iki ismin siyaset tarihine geçen müdahalesine herkesin direnemeyebileceği de bir gerçek.

Bu demokrasi ayıbı olmasaydı da Gül’ün cumhurbaşkanlığı baştan bitmiş bir projeydi.

Hepsi bir yana, bağımsız araştırma kuruluşlarının, ismi geçen Gül olmasa bile "çatı aday" formülünün Erdoğan’a yarayacağına ilişkin rakamlar açıklamasına, biraz aklını doğru kullanan herkesin bu formülün yanlış olduğunu söylemesine rağmen CHP ve Saadet Partisi’nin bunda neden ısrar ettiği önemli ve yanıtlanması gereken bir soru.

CHP içinde Selin Sayek Böke ve İlhan Cihaner’in ‘sol aday’ talep ederek ön alma çabasının, Özgür Özel gibi bazı CHP’lilerin, Gül’ün adaylığına sert tepki vererek, bu olasılığın önünü kesmeye çalışmalarının arka planı, adaylığını geri çekmemekte direnen Meral Akşener’e kimlerin baskı yaptığı henüz karanlıkta olan noktalardan.

Zaman aşımına uğramış gibi görünse de, Gül’ün adaylığı etrafında yapılan tartışmalara değinmek gerekir. İsimlerden bağımsız olarak, tartışmaların niteliği ve evrildiği boyut, yakında açıklanacak olan CHP ve SP adaylarıyla birlikte belli ki yeniden ateşlenecek.

Bir kısım solcu, "ikinci tura Gül kalırsa sandığa gitmem" ya da "Gül karşısında Erdoğan’a oy veririm" diyecek kadar radikalleşti birden bire! "Gül" konusu bitti ama "solcu" olmayan, "muhafazakar" herhangi bir adayla ilgili olarak da aynı tavrı göstereceklerini ilan etmeleri düşündürücü gerçekten.

Sanki Erdoğan ve AKP’nin kaybetme olasılığı güçlenince, birden devrim yapma olasılığı belirdi.

Gençlerin tabiriyle sahi siz neyin peşindesiniz?

Sanki şu andaki meselemiz, 24 Haziran’da son adımı atılmaya hazırlanılan bir dikta rejimini tamamen gündemin dışına atmak ve yeniden parlamenter rejime dönmek değil.

Sanki halk ayaklanmış da "sosyalizm sosyalizm" diye bağırıyor.

AKP’nin en düşük oy tahmini yüzde 37-38 bandında. Erdoğan ismine verilen oy oranı yüzde 49.

Hiç çalınma çırpılma olmadığını varsaysak bile, bıçak sırtında bir seçim olacak.

Ve o "sandığa gitmem" diyenler, Erdoğan yeniden kazanırsa Gül’e bile razı olacaklar.

Zaten olmadılar mı?

Hadi muhafazakar kesimi bir yana koyalım, kendini sol ve sosyal demokrat gören halk kitlesi "razı değiliz" diye sokağa mı döküldü?

Gezi direnişi bir daha tekrarlandı mı?

OHAL koşullarının kalıcılaştığı, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün olmadığı bir ülkede kitlelerin sokağa çıkmasının koşulları zaten çok farklıdır. Henüz ve ‘çok şükür’ bu koşullar oluşmadı.

Ortadoğu’da benzerlerini gördüğümüz süreçleri yaşamamak için de bu seçimler kritik önemde.

AKP’nin kafası karışık, memnuniyetsiz seçmeninin eski korkularını depreştirmeyecek, tercih değiştirmeye ikna edecek kadar güven verecek, öte yandan solda duran kitlenin ve başta Kürtler olmak üzere tüm ötekileştirilenlerin oyunu alabilecek demokrat bir isme ihtiyaç var.

CHP’nin adı geçen adaylarından hangisi bu özellikleri taşıyor?

CHP’nin böyle bir ismi çıkaracağına ilişkin hiç umudum yok. Oysa CHP içinde olmasa da CHP geleneğinden gelen değerli isimler var. Mesela Rıza Türmen muhafazakarların da, Kürtlerin de, solcuların da oyunu alabilecek bir isim ama aday göstermez CHP. Fazla ‘demokrat’ gelebilir.

Aynı kesimlerin oyunu alabilecek Mehmet Bekaroğlu neden olmasın?

Mesela AKP içinden gelen ama AKP’yi anti demokratik uygulamaları nedeniyle ilk terk eden Abdüllatif Şener de bana göre aynı özellikleri taşıyan bir isim.

Merak edenlere söyleyeyim, elbette ki benim tercihim Selahattin Demirtaş ama rakipleriyle eşit koşullarda siyasi mücadele şansı verilmediği için ikinci tura kalma olasılığı düşük. Dolayısıyla dikta rejimi yerine parlamenter demokrasiyi öneren kim olursa olsun ona oy vereceğim. Buna bağımsız aday Levent Gültekin de dahil. Bütün adayların, seçilmeleri halinde yapacaklarını halka açıklamaları ve teminat vermeleri kaydıyla.

İtiraz edenlere sorayım, ulusalcı bir adayın ya da hatta yalnızca CHP kimliği ile tanınan bir adayın ikinci tura kalma şansı var mı?

Anketler "hayır" diyor.

En son HDP’nin yaptırdığı anket yansıdı basına. Katılımcıların yarısı koşulsuz HDP'nin işaret ettiği adayı destekleyeceğini söylüyor. Milliyet’in haberine göre, ankette Abdüllatif Şener'in aday olarak ikinci tura kalması durumunda her 100 HDP'liden 17'si Şener'e oy veriyor.

Buna karşın Muharrem İnce yüzde 5.9, İlhan Kesici yüzde 7.3, Meral Akşener yüzde 7.1 oranında oy alabiliyor.

Muhtemelen, muhafazakar kesim içinde de Akşener dışındaki isimler açısından bu oranlar pek farklılık göstermeyecektir.

Hoşa gitmese de durum bu.

Yani imkansızı isteyelim ama gerçekçi olalım!

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi