Kara listede olmayı dert etmeyen ülke

Bilançoya bakılırsa, iktidar emperyali gösterip ‘yerli ve milli’yi vuruyor. Ya da  'yüz binlerce hain'in yaşadığı bir ülkede, Reis hâlâ iktidarını koruyor.

Avrupa Konseyi (AK), geçen hafta bir liste yayınladı. Türkiye 2017 yılında AİHM kararlarını uygulamayan ülkeler arasında Rusya’dan sonra ikinci sırayı aldı. AİHM mahkumiyetleri nedeniyle 11 milyon 600 bin Euro tazminat ödemek zorunda kalan Türkiye, bu klasmanda da üçüncülüğü elde etti.   

Kara listede birinciliği elinde tutan Rusya 2 binden fazla AİHM kararını uygulamaya koymazken, Türkiye de bin 500 mahkeme kararını, altına imza attığı uluslararası sözleşmelere, AİHM kararlarının iç hukukun üstünde olduğunu kabul etmesine rağmen beklemede tutuyor.

Hem iç hukuk hem de uluslararası hukuk çiğnenerek, rafa kaldırılmış kararlar arasında AİHM’nin "AİHS’nin özgürlük ve güvenlik hakkını koruyan 5. Maddesi'nin 1 paragrafı ile ifade özgürlüğünü koruyan 10. Maddesi'ni ihlal ettiğine" hükmettiği Mehmet Altan kararı da var.

Türkiye’nin Rusya’dan sonra hak ihlalleri nedeniyle AİHM’de aleyhinde en fazla karar çıkan iki ülkeden biri olması gündeme gelmedi. AB raporları veya AİHM kararları 90’lı yıllarda bile çok daha fazla gündem oluşturur, iktidar en azından zevahiri kurtarmak için açıklamalar yapmak zorunda kalırdı. 

Tabii arada fark var. O ‘28 Şubat Darbesi’ydi, bugün ki ise Tek Adam yönetiminde "yerli-milli ileri demokrasi".

Zaten Türkiye’yi yerden yere vuran AB raporları da, AİHM kararları da, RSF (Sınır Tanımayan Gazeteciler) Basın Özgürlüğü Endeksi de hep "Türkiye’yi kıskanan Batı’nın emperyal oyunları".

‘Yerli milli’ iktidarımız Suriye meselesi nedeniyle her ne kadar, Rusya ve ABD arasında kalıp, dış politikada zikzak çizme rekorunu egale etmişse de ABD’de de karar kılmış görünüyor. Ama ara vermeden ‘emperyalizme karşı’ savaş vermeye devam ediyor!

İşte Türkiye’nin kara listeye girmesine neden olan ‘emperyalizme karşı mücadelenin’ kanıtları: 

  • Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin çalışmasına göre 172 basın çalışanı şu anda cezaevinde. Yeni tutuklanan iki Özgürlükçü Demokrasi çalışanıyla bu sayı 174’e çıktı.
  • Basın özgürlüğünün güçlendirilmesi için dünya çapında çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşu Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), 2017 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre, Türkiye, geçen yıla göre 4 sıra daha gerileyerek, 180 ülke arasında 155'inci sırada yer aldı. Türkiye, son 12 yılda 56 basamak geriye düştü.
  • 2017 yılında ‘Gülen cemaati’ ile irtibatlı olduğu gerekçesiyle tutuklananların sayısı 50 bin 510. Hakkında işlem yapılanların sayısı 168 bin 896. Bu rakamlara 2018 yılı dahil değil.
  • Sadece bir yıllık OHAL döneminde yaklaşık 25 bin akademisyen işinden edildi.
  • Son tutuklanan Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri ile halen cezaevinde bulunan öğrenci sayısı 70 bine ulaştı ama tutuksuz yargılanan ve yargılaması devam eden öğrencilerle birlikte bu sayı 100 binin üzerine çıktı.
  • Eğitim-Sen 15 Temmuz’dan sonra eğitim kurumlarından ihraç edilen eğitimcilerin sayısının 41 bin olduğunu açıkladı. Bu rakama sonraki ihraçlar dahil değil.
  • İHD cezaevlerinde hak ihlalleri ve kötü muamelenin arttığını duyurdu. İddialardan bazıları şunlar: "Siyasi koğuşlardaki mahpuslara ayakta ve askeri düzende sayım yapılmasının dayatıldığı, itiraz edenlerin tartaklanıp, darp edildiği, işkenceye maruz kaldığı, bazılarının vücutlarında darp izlerinin gözlemlendiği, hakaretlere maruz kaldığı aktarıldı. Bu uygulamalara verilen insani tepkiler sonucunda, mahpuslara haksız ve hukuka aykırı olarak hücre cezası, aileleriyle görüşme yasağı, telefon yasağı ve mektup yasağı gibi disiplin cezalarının verildiği, bu cezalara karşı itirazların ise hiç dikkate alınmadan İnfaz Hakimliklerince reddedildiğinin tespit edildiğini, bu cezalar ile şartlı tahliyelerinin ötelendiği".
  • CHP’nin OHAL’de intiharlar raporuna göre, bugüne kadar FETÖ üyeliği kapsamında ihraç edilen veya tutuklananlardan ve yakınlarından en az 35 kişi intihar etti. İntiharların 13’ü evde, 7’si cezaevinde, 1’i nezarette gerçekleşirken, 8'i de işyerinde gerçekleşti. İntihar edenlerden biri, babası Bank Asya hesabı nedeniyle tutuklanan bir öğrenci. Üç polis ise göreve iade edilmelerinin ardından yaşamına son verdi.
  • Bylock kullandığı gerekçesiyle açığa alınan Doktor Hasan Orhan Çetin’in intiharından sonra savcılık, takipsizlik istedi. İntihar eden hekim Hasan Orhan hakkında ‘Bylock tespit edilmediği’ kararı verildi.
  • Gökhan Açıkkolu ise 23 Temmuz 2016’da gözaltına alındı. İşkencede yaşamını yitirdiği iddia edilen Açıkkolu’nun cenazesi İstanbul’da defnedilmedi, hainler mezarlığı gösterildi. Konya’daki cenazesine imam gönderilmedi. Gökhan Öğretmen’in, vefatından 1,5 yıl sonra suçsuz olduğu ve göreve iadesinin istendiği ortaya çıktı.
  • Sadece 2017 yılında 600’e yakın avukat tutuklandı, 2 bine yakın avukat gözaltına alındı. Soma, Berkin Elvan, Gülmen ve Özakça’nın davalarına bakan Halkın Hukuk Bürosu’nun tüm avukatları ise tutuklandı.
  • Meşru ve yasal siyasi partilerin liderleri; HDP ile DBP’nin neredeyse tüm il, ilçe ve belde örgütlerinin üye ve yöneticileri, seçilmiş belediye başkanları ve milletvekilleri defalarca gözaltına alındı. Tutuklandı, görevlerinden alındı, bazılarına ağır cezalar verildi.
  • Avrupa Konseyi ile Lozan Üniversitesi tarafından ortaklaşa hazırlanan ve 2016 yılında Avrupa cezaevlerinin durumunu gösteren istatistiklere göre, 2006-2016 döneminde tutukluluk oranının en çok arttığı ülke Türkiye oldu. Bu dönemde Türkiye’de tutukluluk oranı yüzde 161,7 artış gösterdi.

Bilançoya bakılırsa, iktidar emperyali gösterip ‘yerli ve milli’yi vuruyor. Ya da  "yüz binlerce hain"in yaşadığı bir ülkede, Reis hâlâ iktidarını koruyor.

Açıklamayı Nazım’a bırakalım: "vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan, vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa, vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan, ben vatan hainiyim.
"

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi