Kayserilinin boyalı eşeği

1930 'Serbest'… 1945 'Demokrat'… 1961 'Adalet'  1984 'Anavatan'… 1989 'Doğru Yol'... 2001 'Adalet ve Kalkınma'… Ve nihayet alkışlarla karşınızda 'İyi Parti!”… Vallahi, iyi pazarlama!

Yeni bir "sopalı seçime" doğru gidiyoruz. 1912 seçimlerine İttihat Terakki Partisi'nin uyguladığı  şiddet damgasını vurmuş, bundan dolayı böyle anılmıştır.

OHAL altında yürütülecek bir seçim de, aslında "sopalı seçim"in bir tekrarından ibaret olacaktır.

Seçmeni yıldırıp, biat etmeye zorlamanın yollarından biri de, bu erken seçim taktiğidir.

Almanya’da Weimar Anayasası dönemi denen çok partili dönemden Nazi tek parti rejimine geçişin yöntemlerinden biri olmuştur, birbirini izleyen erken seçimler.

Bu seçimlerde her zaman "sopa" el altında tutulmuştur.

TC, aslında öğünebilir, "öncülük" misyonu ile.

Öyle ya, yakında 24 Nisan anmaları olacak dünyanın dört bir yanında. Holkosttan önce Medz Yegern vardı.

Örneğin, tek parti rejimi diyoruz. İtalyan faşizmi ile Türk Kemalizmi, aynı yıl yani 1925 yılında tek parti rejimine geçti. Kürt isyanı bahanesi ile, Kemalist erki tehdit eden Terakkiperver Cumhuriyet Partisi'nin kapatılması ile. Daha en baştan sosyalistler bir "tehdit" olarak algılandı. İlk kapatılma "şerefi" Halk İştirakiyun Partisi'ne aittir Yeni Türkiye’de. Komünist Parti önderliği ise daha 1921 Ocağında yok edilmiştir onndan önce.

Aslında dönem dönem "çok partili" olsa da, sistemin ruhu, devletin özü hiçbir zaman "tek parti rejimi" kafa yapısından çıkmadı.

Her şeye karşın, TBMM 1925 "Takrir-i Sükun" dönemine kadar çok sesliliği içinde barındırıyordu.

Biraz da devletin İstanbul/Ankara çift hükümetli yapısından dolayı…

Cumhuriyet Halk Fırkası'ndan önce "Halk İştirakiyun Fırkası" kurulmuştu Meclis içinde. Birinci ve İkinci grup vardı esas olarak.

Her biçimsel demokrasiye geçiş çabasını, parti kapatmalar izledi. 1930 Serbest Parti deneyimi böyle sonlandı.

1945-46’da yine solun üstünden geçildi. DP’ye, CHP’nin sözde liberal kopyası olma koşuluyla izin verildi.

Seçim kaybetme riski ufukta görününce, "erken seçime" gitme taktiği de ilk 1957 yılında uygulandı.

Sistem, kendi içinde "Birinci" ve "İkinci" gruba sahip olma hoşgörüsünü bile yitirdi zaman zaman.

DP otokratlaşırken, liberalleri kendisinde transfer eden CHP, 1958 seçimlerini almasın diye seçimleri 1957 yılına aldı. "Kazandı" da ne oldu? Batı tarzı, ABD’deki gibi "Demokratlarla", "Cumhuriyetçiler" arasında siyasal iktidarın el değiştirdiği model, belki oturacaktı 1958 seçimleri yapılabilseydi.

Sonuç: 27 Mayıs darbesi!

2001 yılında DSP/MHP koalisyonu fiilen çökmüştü. Devlet Bahçeli, kendisine karşı komplo paranoyası içinde erken seçim istedi. Oysa komplo gariban Ecevit’e karşıydı. Bir yandan da Devlet Bahçeli, birinci parti olma, "artık sıra bende" havalarındaydı. (Ne oldu? Meclise bile giremediler bütün koalisyon partileri.)   

Eco da, şimdi RTE’nin yaptığı gibi yasal Kürt Partisine operasyon üstüne operasyon düzenlemeye doyamıyordu. Alma Kürdün ahını! "Karaoğlan" artık hapishanelerde solcuları katletme modundaydı. Alma sosyalistlerin ahını!

MHP, seçimler düzeyinde küçük bir parti olmasına karşın, bir anlamda "devletin" partisi olarak, milliyetçi cephe hükümetlerinde önemli bir yere sahip olmuştur. Bunun ötesinde "felsefesini" benimsetebilmiştir.

Bu nedenle, Ermenistan bile, ilk diyalog girişimini "devletin" partisi olarak, MHP lideri Türkeş ile başlatmıştı 90’lı yıllarda da, ikinci buluşma olmadan ansızın ölüvermişti Türkeş bey.

12 Eylül döneminde MHP, biz hapiste fikrimiz başta diyecekti.

Şimdi ise maşallah ne hapsi, "Devlet" bey yine "komplo" irkilmesi ile, erken seçim tetiklemekte.

RTE ise, 7 Kocalı Hürmüz müzikalindeki gibi, 26 Ağustoslar yetmez, ille de Haziran diye name tutturmakta.

Fiili koalisyonun Ergenekon ayağı ise, "yahu bu seçim değil, darbe" diye mırıldanmakta.

Öte yanda ise, koalisyonun asıl tabanı ise yeni meta pazarlaması içinde.

Dikkat edin isimlere seçmenlere alternatif diye sunulan, elbette hepsi İslam/Türk sentezi mamülü.

1924 "Terakkiperver" (elbette ilerici diye okumayında İslam/Türk sentezinin mucidi İttihatçıları sevenler" diye okuyun.

1930 "Serbest"…1945 "Demokrat"…1961 "Adalet"  1984 "Anavatan"…1989 "Doğru Yol"... 2001 "Adalet ve Kalkınma"… Ve nihayet alkışlarla karşınızda "İyi Parti!"… Vallahi, iyi pazarlama!

Bu isimleri ancak Orwel’in 1984 söylemi ile çözebilirsiniz, erki aldıklarında ne yapacaklarına dair: demokrat değil, otokrat, adalet değil adaletsizlik, kalkınma değil cebini doldurma, doğru değil kötü yol… buradan İyi Parti, bu erken seçim baskınını yırtıp, 2002 sürprizini yapmayı başarırsa, Kötü Parti olması konusunda bahse girebilirim.

Sistemin sözde alternatif partileri… Kayserili gibi, eşşeği boyayıp boyayıp yeni mal diye satmak gibi bir şey.

Bakalım, Devlet Beyin, yeni paronayasından ne "sürpriz" sonuçlar çıkacak?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi