Kesin olan tek sonuç: Zorbalar kaybetti

Rakamlar ne derse desin, seçim sonuçlarını nasıl ilan ederlerse etsinler  zorbalar kaybetmiştir.

İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ünlü sözüdür: "Namuslular da namussuzlar kadar cesur olmalı"

Zamana ve zemine hiç bu kadar cuk oturmamıştı.

Seçim yapmadık, hırsızlara karşı, "cihatta hile haram değildir" türünden fetvalar veren ahlaksızların "milletin" yarıdan fazlasına açtığı savaşta basbayağı can siparene yurttaşlık haklarımızı korumaya çalıştık.

Anayasayla güvence altına alınmış olan seçme seçilme hakkının bu dönemdeki kadar açıktan sınırlandığı bir dönemi hiç yaşamadık, diyeceğim de diyemiyorum. Ama şunu söyleyebilirim ki, bu denli, gözü kara, pişkin ve arsızca engellendiği, tehdit edildiği bir dönemi gerçekten yaşamadık.

90’lı yıllarda, OHAL dönemlerinde de benzer uygulamalar yapılır, silah zoruyla sandıklara el konup, kışlalarda, emniyet birimlerinde askeri vesayetin istediği gibi değiştirilirdi. İtiraz eden Kürt politikacılar ve Kürt halkı ‘terörist’ ilan edilir, bir de tutuklanıp cezaevine atılırdı. 

İktidardakiler en azından yaptıkları ihlalleri saklama, kamufle etme gereği duyarlardı.

Merkez medya dedikleri askeri vesayet emrindeki gazeteler ve ünlü kalemleri olup bitenleri, ya yazmaz ya da ‘terör’ ve ‘terörist’ kavramlarıyla çarpıtarak aktarırdı. 

Dolayısıyla Fırat’ın batısındaki halklar gerçeği asla öğrenemediği gibi, Kürt halkına karşı da müthiş bir öfke ve kinle bilenirdi, medya ve askeri vesayete teslim olan siyasetçiler sayesinde.

Bugünle kıyaslandığında o dönemki güç odaklarının en azından yasalara uygun ve meşru görünmeye  daha önem verdiklerini söyleyebiliriz.  

Oysa bugün en ağır insan hakları ihlalleri, seçme seçilme hakkının gasp edilmesi, hırsızlık, yolsuzluk ve bin bir türlü usulsüzlük  gözümüzün içine baka baka yapılıyor. En ufak bir hicap, arlanma duymadıkları gibi,  hadi bunları da geçin, meşruiyet kaygısı bile taşımıyorlar.  

Bu seçimlerin belki de en önemli katkısı, bu iktidarın çırılçıplak teşhir olması oldu.

Doğrusu Erdoğan ve müttefikleri bu topluma çok şey öğretti. Mesela,

-Herkes her an ‘terörist’ olabilir. Hak hukuk peşindeki herkes ‘terörist’ ilan edilebilir.

-Eskinin askeri vesayet kalemlerinin bile Kürtlerden medet umar hale gelmesi önemli bir göstergeydi.

-Devlete ve devleti temsil edenlere güvenme, sadece kendine güven.

-Kürtler olmadan demokratik hukuk devleti korunamaz, kurulamaz.

-Savaşlar ve çatışmalar her zaman gücü elinde tutanların işine yaradığı için kullanılır ama halklar zarar görür.

-Hukuk ve demokrasi olmazsa para da olmaz.

-Medya iktidarın elindeyse asla tarafız değildir.

-Bağımsız medya doğru haber, adil seçim için de vaz geçilmezdir.

-Örgütlenmek halkların tek güvencesidir.

- Bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik ancak halkların dayanışması ile mümkündür.

- Darbeler yalnız postal ile değil mestle de gelebilir.

Dolayısıyla AKP/Erdoğan iktidarı boyunca  öğrenilmiş bunca önemli ders, yaşanmış bunca deneyimin yanında seçim sonuçlarının önemi ikincil kalır.

Zaten meşru olmayan koşullarda yapılan bir seçimin sonuçları ne olursa olsun meşru olmayacağını defalarca yazmış biri olarak, her koşulda iktidardaki güçlerin kaybettiğini söyleyebilirim.

Binlerce üyesi tutuklanmış, son üç günde yüzlerce sandık görevlisi ve müşahidi gözaltına alınmış, liderleri ve vekilleri hapse atılmış, cumhurbaşkanı adayı hücreden propaganda yapmak zorunda kalmış bir partinin barajı geçmesi tek başına kanıtıdır, kaybettiklerinin.

Rakamlar ne derse desin, seçim sonuçlarını nasıl ilan ederlerse etsinler zorbalar kaybetmiştir.

Şimdi asıl mesele, bundan böyle nasıl bir mücadele çizgisi izleneceği, sivil örgütlenmenin ve halklar arasındaki dayanışmanın sürekliliğinin nasıl sağlanacağıdır.

Yani bu daha başlangıç, mücadeleye devam!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi