‘AİHM kendi değerlerini çiğniyor’

‘AİHM kendi değerlerini çiğniyor’
Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, AİHM'e yönelik eleştirilerini iletmek üzere 13 Haziran'da Strasbourg'da Avrupa Konseyi temsilcileri ile bir araya geldi.

ARTI GERÇEK - Türkiye'de son dönemde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne dönük eleştiriler üzerine Avrupa Konseyi Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği'ni (MLSA) Strasbourg'a davet etti.

Toplantıya Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Hukuk Devleti Genel Direktörü Christos Giakoumopoulos, Avrupa Konseyi Sözcüsü Daniel Höltgen, MLSA Direktörü Barış Altıntaş ile MLSA Genel Koordinatörü ve avukat Veysel Ok katıldı.

MLSA, Türkiye'de darbe girişimi sonrasında özellikle basına, siyasetçilere, sivil topluma ve diğer kesimlere yönelik baskının benzeri görülmemiş bir şekilde arttığı bir dönemde Türkiye'de etkinliği tartışılan AİHM'nin Türkiye ile ilgili tutumuna ilişkin eleştirileri aktardı.

Höltgen, "Türkiye’de sivil toplumdan giderek artan eleştirilerin ve mahkemenin elinden geleni yapmadığı algısı oluştuğunun farkındayız" diyerek, Türkiye'deki insan hakları savunucularının endişelerini dinlemek istediklerini belirtti. Avrupa Konseyi temsilcileri ayrıca mahkemenin duruşuna açıklık getirdi.

MLSA, AİHM’nin çok önemli olduğunu kabul etmekle beraber, mahkemeye yönelik eleştirileri bulunduğunu belirtti.

Toplantıda konuşan Veysel Ok "AİHM, bugüne kadar hiç olmadığı bir şekilde kamuoyunda tartışılıyor. Bu durum içinde bir tehlike barındırıyor. AİHM’in Türk devleti nezdinde meşruiyeti koruma niyetinin farkındayız ancak Mahkeme'nin Türkiye toplumunun nezdinde de itibarı ve meşruiyetini muhafaza etmesinin çok daha önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi.

UZUN TUTUKLULUK SÜRELERİ

Altıntaş ve Ok, AİHM'i Türkiye'den gelen başvurularla ilgili olarak üç temel noktada eleştirdi. Ok, AİHM’in öncelik tanıdığı başvurularda bile karar çıkmasının 1,5 yıl sürdüğünü; çok sayıda dosyanın tüm işlemler bitmesine rağmen hala karar beklediğini ancak buna karşılık Türk mahkemelerinin davaları hızla sonlandırarak AİHM’den karar çıkmadan hüküm verdiklerinin altını çizdi.

Ok "Cumhuriyet, Murat Aksoy, Mehmet Altan ve birçok gazeteci ve siyasetçinin davasındaki durum da böyle oldu. Her zaman Türk yargısının yavaşlığından şikayet eden bizler, 15 Temmuz sonrası sanki sihirli değnek değmiş gibi mahkemelerin hüküm vermek için birbirleriyle yarıştığını görüyoruz. Bu hükümlerde de tek bir beraat kararı görmüyoruz" dedi.

OLAĞANÜSTÜ HAL KOMİSYONU

MLSA ayrıca, AİHM’in KHK’lerle ihraç edilen kamu görevlilerinden gelen başvuruları, Türk hükümeti tarafından kurulan komisyona yönlendirme kararını eleştirdi.

Komisyon, önünde bekleyen yaklaşık 95.000 başvurudan yaklaşık 600 tanesini karar bağladı. Ok, AİHM’e başvuru yapabilmek için başvuranların önce Komisyon kararını, sonrasında da tüm iç hukuk yollarının tüketilmesini beklemeleri gerektiğini belirtti. "Bu da en az 5-6 yıl alacaktır. Bunun anlamı da ihraç edilenlerin sivil ölüme mahkum edilmesidir."

Genel Direktör Giakoumopoulos Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) kapsamında, kamu sektöründe çalışmanın Sözleşme'de temel bir hak olarak tanımlanmadığı için AİHM’in göreve iade kararı veremeyeceğini söyledi. Adalete erişimin temel bir hak olduğunu söyleyen Giakoumopoulos "Mahkeme bu davaları geçici komisyonuna göndermeden kabul etmiş olsaydı, sonuç muhtemelen benzer bir inceleme yolunun kurulması olacaktı. Bu da süreci uzatacaktı. Göreve iade edilen başvuranlar için bu durumun AİHM'den bir karar almaktan çok daha etkili olduğunu dikkate almalıyız" dedi.

AYM’NİN ETKİLİ HUKUK YOLU OLARAK GÖRÜLMESİ

MLSA, Türk Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) geçmişte AİHM içtihatlarına uygun birçok karar vermiş olmasına rağmen, darbe girişimin ardından bağımsızlığını yitirdiği konusunda kuvvetler işaretler bulunduğunu söyledi.

MLSA, Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş'ın AYM’ye yaptığı bireysel başvuru hakkındaki kararı eleştirerek, bu kararın AYM’nin artık etkin bir hukuk yolu olarak değerlendirilemeyeceğinin göstergelerinden biri olduğunu söyledi. Ok, "Demirtaş kararı, Anayasa Mahkemesinin Balbay kararında ve diğer milletvekili kararlarında oluşturduğu kendi içtihatlarına aykırıdır" dedi.

AYM’nin iki yargıcının cezaevinde olduğunu, yüksek mahkemenin başvurularda esas numarası dahi veremediğini ve AYM’nin 15 Temmuz sonrasında çıkan KHK’lerle ilgili verdiği kararları hatırlatan MLSA, önünde on binlerce dosya bekleyen ve kararları uygulanmayan bir mahkemenin hala etkin bir hukuk yolu olarak nasıl değerlendirilebileceğini anlamakta zorlandıklarını belirtti.

Mahkemenin bu konudaki tutumunu açıklayan Christos Giakoumopoulos, AİHS'in 35. maddesinin, AİHM'nin yalnızca tüm için hukuk yollarının tüketilmesinden sonra davalarla ilgilenebileceğini öngördüğünü belirtti. Ancak Genel Direktör, AİHM’in AYM konusunda değerlendirme sürecinin devam ettiğini ve bir süre sonra Mahkeme'nin iç hukuk yollarının Türkiye'deki etkililiğine ilişkin görüşünü değiştirebileceğini sözlerine ekledi.

PİLOT DAVALAR ÖNERİSİ

AİHM'in 90'lı yıllarda Türkiye'den gelen başvuruların çözüme kavuşturulmasına yardımcı olmak için çeşitli davalarda "pilot kararlar" çıkardığını hatırlatan Ok, bu yöntemin darbe girişimi sonrasında Türkiye'den yapılan başvurularla ilgili durumu iyileştirmenin bir yolu olabileceğini söyledi.

Giakoumopoulos şunları ifade etti: "Pilot davanın mantığı, yine bu davalarla başa çıkmak için bir iç hukuk yolu oluşturmaya yönelik. Bu bir seçim. Mahkeme böyle yapabilir ve elbette sizler de bunu talep edebilirsiniz."

18. MADDE

Avukat Ok ayrıca, AİHM'in gazeteciler ve Altan ve Alpay davalarında verdiği kararda Mahkeme'nin başvuruları AİHS'in politik tutuklamalara yönelik 18. maddesi yönünden incelemeye gerek duymadığını hatırlattı.

Ok, Demirtaş başvurusunda ve Die Welt muhabiri Deniz Yücel’in bir yıllık tutukluluk sonrasında hukuki olmaktan ziyade siyasi bir karar sonucu gerçekleşmiş izlenimi veren tahliyesinde bu duruma ilişkin maddi kanıtı bulunduğunu söyledi.

AİHM henüz her iki başvuruda da karar vermiş değil.

Buna karşılık konsey temsilcileri 18. madde ihlallerinin somut delillerin ortaya konulmasının avukatlar açısından zor olmasına rağmen, özellikle de Deniz Yücel davasının buna uygun bir örnek teşkil edebileceğini söyledi.

ROBOSKİ KARARI

MLSA, 2011 yılında Türk ordusuna ait uçaklar tarafından 34 sivilin katledilmesi ilgili AİHM’in önüne gelen davada mahkemenin kabul edilemezlik kararı vermesini eleştirdi.

Ok, mağdurların ailelerinden gelen tüm belgelerin eksik olmadığını hatırlatarak AİHM’nin belgeleri tam olanlar yönünden davayı kabul edebileceğini belirterek, en temel hak olan yaşam hakkı konusunda AİHM’in kendi değerlerini çiğnediğini ifade etti.

Konsey temsilcileri kararı henüz inceleyemediklerini ve inceleyip eleştirilere cevap vereceklerini ifade ettiler.

TOPLANTIDAN ÇIKAN SONUÇLAR

Konsey temsilcileri ve MLSA, toplantının "önemli ve verimli" olduğu konusunda hem fikir olduklarını açıklayarak bu toplantının daha sonra benzer görüşmeler için bir başlangıç teşkil edebileceğini belirttiler.

MLSA Direktörü Altıntaş şunları söyledi: "Mahkemeyi bir müttefik olarak görüyoruz ve Sözleşme kapsamında korunan hakların garantörü olarak itibarını koruyan güçlü bir Mahkeme olarak işlevini sürdürmesini önemsiyoruz. AİHM’in verdiği kararlar, özellikle uzun süreli tutukluluk durumunda bulunanlar için, gerçek hayatta ciddi sonuçlar doğuruyor. Bugün ülkemizde tanık olduğumuz büyük insan hakları ihlallerine karşı hukuk yollarının oluşturulmasını kolaylaştırmasını sağlamak için Mahkemeyi desteklemek de bizim için önemli."

MLSA Koordinatörü Ok, "Mahkemenin çok fazla eleştirilecek yönü olsa da, Türkiye'nin içinde bulunduğu zorlu koşullarda hala haklarımızın korunması için önemli bir rol oynuyor. Mahkemenin geçmişteki kararları Türkiye'de önemli dönüşümlere yol açtı. Türkiyeli sivil toplumun, hukukçuların ve kendi eleştirilerimizi ilettik. Bu eleştirilerin karşılığı olduğunu ve bu diyaloğun devam etmesinin önemli olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Öne Çıkanlar