31 Mart Seçimleri ve yeni siyasal iklim: 'Karşı bloktan oy toplamanın tek yolu sağcı müttefikler değil

31 Mart Seçimleri ve yeni siyasal iklim: 'Karşı bloktan oy toplamanın tek yolu sağcı müttefikler değil
31 Mart seçimleri sonrası, "Sonuçlar CHP’nin zaferi mi yoksa AKP seçmeninin partisine bir uyarısı mıydı?" tartışması çıktı. Prof. Dr. Pınar Bedirhanoğlu ve Kemal Can, bu tartışmayı ve ortaya çıkan tabloyu Artı Gerçek'e değerlendirdi.

Kemal Taylan ABATAN


İSTANBUL - 31 Mart Yerel Seçimleri’nin ardından üç haftayı aşkın bir süre geçti. Seçimlerde CHP başarı sağlarken, AKP’de yaşanan gerileme tartışmalara sebep oldu. CHP kanadından gelen açıklamalar sandıktan çıkan sonuçların kendileri açısından bir görev yarattığına işaret etti. AKP’den gelen öz eleştiri çıkışları ve iç tartışmalar, buna karşılık Erdoğan’ın başarılı oldukları iddiası ise tartışmalara sebep oldu.

Seçim sonuçları iktidar cephesinde daha çok, sandığa gitmeyen seçmenler üzerinden yorumlandı. "Seçim sonuçları CHP’nin zaferi mi, AKP seçmeninin partisine bir uyarısı mı?" tartışması yaşandı.

Peki iddia edildiği gibi AKP seçmeni sandığa gitmeyerek partisini uyardı mı? CHP, 31 Mart 2024 Yerel Seçimleri’nde elde ettiği başarıyla, erken seçim kararı alınmadığı takdirde 2028’de gerçekleşecek cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdiden iddialı konuma geldi mi?

Seçimlerin üzerinden geçen üç haftanın ardından ortaya çıkan tabloyu gazeteci ve siyaset bilimciler Artı Gerçek'e değerlendirdi.

Yazı dizisinin ilk bölümünde ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Pınar Bedirhanoğlu ve Gazeteci Kemal Can'ın değerlendirmelerine yer veriyoruz. Bedirhanoğlu, seçimlerde oylarını arttıran iki partinin CHP ve DEM Parti olduğuna dikkat çekerken, 14 Mayıs Seçimleri öncesi atmosfere dikkat çeken Kemal Can 'karşı bloktan oy toplamanın tek yolu sağcı müttefikler değil" dedi.

'AKP-MHP-İYİ PARTİ OYLARINDA 7 MİLYONLUK DÜŞÜŞ SÖZ KONUSU'

Seçim sonuçlarını iktidar cephesindeki oy kaybı üzerinden değerlendiren ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Prof. Dr. Pınar Bedirhanoğlu, şu bilgileri verdi:

“2019’dan 2024’e değişimi yuvarlanmış rakamlarla incelersek, oy vermeyen ve geçersiz oy veren seçmenlerde 4.8 milyonluk bir artış olmuş. Yine aynı dönemde 4.3 milyonluk yeni seçmen var. İki seçim arasında milliyetçi-muhafazakar oyları temsilen AKP-MHP-İYİ Parti’nin oylarında toplam 7 milyonluk bir düşüş söz konusu ki AKP bu düşüşe 4.3 milyonla en yüksek katkıyı yapıyor."

31 Mart Yerel Seçimleri’nde Yeniden Refah Partisi’nin aldığı 2.8 milyonluk oyun, AKP’den bu partiye kayan oylar olarak yorumlanabileceğini belirten Bedirhanoğlu, “Bu rakam AKP-MHP-İYİ Parti’nin toplam oy kaybından düşüldüğünde, AKP-MHP-İYİ Parti’nin YRP etkisinden arındırılmış oy kaybı 4.2 milyon oluyor. Bu rakamın içinde AKP’nin YRP hariç oy kaybı 1.4 milyon” dedi.

'OYLARINI ARTTIRAN İKİ PARTİ VAR: CHP VE DEM PARTİ'

Bedirhanoğlu, 2019 ve 2024 seçimlerini karşılaştırmalı olarak ele aldıktan sonra, kazandıkları il sayısının ötesinde oylarını artırmayı başaran iki partinin CHP ve DEM Parti olduğunu söyledi. Bedirhanoğlu, DEM Parti seçmenlerinin bir kısmının sandıkta CHP’ye yönelmesine rağmen oylarını 639 bin arttırdığını belirttikten sonra CHP’nin oy artışının 3.3 milyon olduğunu vurguladı.

Ayrıca Bedirhanoğlu, CHP ve DEM Parti’nin seçim başarısının sadece sandığa gitmeyenlerle açıklanmasının mümkün görünmediğini söyledi. Bedirhanoğlu, “İktidarın iddia ettiği gibi, oy vermeyen ya da geçersiz oy verenlerin tümünün AKP’yi uyarmak isteyenler olduğunu kabul etsek dahi, CHP ve DEM Parti’nin yeni seçmenlerin tamamına yakınını kazanmış olmaları gerekir ki, bu da kendi başına büyük ve gelecek vadeden bir başarıdır. Muhtemelen bu sayı yine de daha düşük, zira ben muhalefetten ümidini kesen muhalif gençler arasında da sandığa gitmeyenler olduğunu bizzat gözlemledim” değerlendirmesinde bulundu.

'SEÇİM SONUCUNU BELİRLEYEN ESAS DİNAMİK İKTİDARIN OY DESTEĞİNDEKİ GERİLEME'

Seçim sonuçlarının sandığa gitmeyen seçmen ve katılım oranı üzerinden değerlendirmenin isabetli olamayacağını belirten Gazeteci Kemal Can, “Özellikle iktidar çevreleri, sonuçların geçici olduğu iddiasını beslemek için, meseleyi böyle daraltmak istiyorlar" dedi. Can şöyle devam etti:

"Ancak sayısal veriler ve sonradan yapılan araştırmalar, iktidarın oy kayıpları ve muhalefetin başarısının, katılımla sınırlı olmayan daha genel oy hareketleriyle ilişkisini gösteriyor. Bu pencereden bakınca da, seçim sonucunu belirleyen esas dinamiğin iktidarın oy desteğindeki gerileme olduğunu söylemek mümkün. 2019’la kıyaslandığında iktidar ittifakının 7-8 milyona varan bir destek erimesi var. Sandığa gitmeyen seçmen bunun ancak (galiba yaklaşık üçte biri) bir kısmı."

'KARŞI BLOKTAN OY TOPLAMANIN TEK YOLU SAĞCI MÜTTEFİKLER DEĞİL'

Can, muhalefet partilerinin oy artışının iktidarının tüm kaybını kendi hanesine taşıma anlamına gelmeyeceğini söylemekle birlikte, muhalefetin ciddi bir yükseliş yakaladığını belirtti. Can, “Özellikle CHP’nin oy coğrafyasını daha önce hiç varlık gösteremediği alanlara yaymış olması ve iktidar partilerinden de ciddi miktarda oy alması çok önemli. Oy haritasının desenini tamamen değiştiren bu niteliksel kayma, iktidar için niceliksel erimeden daha tedirgin edici” dedi.

Kemal Can, 2023 Genel Seçimleri’ndeki Altılı Masa tecrübesinden hareketle CHP’nin 'karşı blok'tan oy toplamasının tek yolunun “sağcı” müttefikler ve aracılar olacağına dair ezberin bozulduğunu vurguladı.

31 Mart Yerel Seçimleri’nde ortaya çıkan tablonun geçici bir uyarı mı yoksa kalıcı bir 'dip dalga' mı olacağının sandık sonuçlarından kestirilemeyeceğini söyleyen Can, “İktidarın ve muhalefetin bu sonuçları nasıl yorumlayacağı, nasıl bir muamele yapacağı, kendileri ve rakipleri için nasıl stratejiler geliştirecekleri önemli. Eğer bu sonuçlar siyasetin içerik kazanması ve alan genişletmesi biçiminde etki yaratırsa muhalefetin -özellikle CHP’nin- lehine olacaktır” dedi.

Yerel seçimlerden çıkan sonucun özellikle CHP tarafından doğru değerlendirilmediği takdirde bunun iktidara toparlanma imkanı sunacağını belirten Kemal Can, “Sonuçların asıl belirleyici etkisi, tek tek aktörler kadar siyasetin bütününe dair olacak” tespitinde bulundu.

'İKTİDAR İÇERİSİNDEKİ 'DEVLETLU KANAT' SAĞLAM DURMA ARZUSUNDA'

Seçim sonuçlarının iktidar çevresinde dağınıklık yarattığını belirten Can, dağınıklığın sandık şoku yanı sıra henüz Erdoğan tarafından açık bir istikamet belirlenememiş olmasından ve yoğun spekülasyonların devam etmesinden kaynaklandığını söyledi.

Can, “Erdoğan, yıllardır sık sık tekrarlanan yoğun manipülasyon ve spekülasyonlara rağmen, aceleci bir ‘değişiklik’ işareti vermiş değil. İktidar içindeki ‘devletlu’ kanat ise ‘sağlam durma’ arzusunda çok ısrarlı. Ancak iktidar, senelerdir devam eden ve şimdiye kadar ertelenen yapısal krizi idrak etmiş gibi ve hele böyle yüzleşmeye yakın görünmüyor. Konuyu, tamiri gereken geçici bir arıza gibi görmek, göstermek niyetinde” dedi.

Ayrıca Kemal Can, DEM Parti’nin hem kazandıran hem de toparlanan bir görüntü verdiğini belirterek, başarılı bir manevra yaptıklarını ve haklarının teslim edilmesi gerektiğini vurguladı.

'İMAMOĞLU VE YAVAŞ CHP’Yİ İKTİDARA TAŞIYABİLİR'

Yerel seçim sonuçlarından hareketle, normal koşullarda 2028’de düzenlenecek olan genel seçimlerde CHP’nin iktidar olup olamayacağına dair sorumuza, 'bir sonraki genel seçimlerde Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın da katkılarıyla CHP’nin iktidara gelebileceği' cevabını veren Prof. Dr. Pınar Bedirhanoğlu, CHP’nin, kazandığı belediyelerin faaliyetlerini merkezden yönlendirme ve performanslarını düzenli izlemeye dönük geliştirdiği yeni strateji ile, bulduğu şansı iyi kullanmayı hedefleyen bir parti görüntüsü verdiğini söyledi.

Ayrıca Bedirhanoğlu, CHP ve DEM Parti’nin devraldıkları belediyelerde ortaya çıkan büyük borçları ifşa etmelerinin önemli olduğunu belirtti ve şöyle dedi:

“CHP belediyeleri, hemen yerel seçimlerden önce, uluslararası sermayeyi ülkeye çekebilmek için ortodoks ekonomi politikalarına dönülmüş olmasının genel olarak emekçi kesimler üzerinde yaratacağı tahribatı belediye sınırları içinde hafifletecek politikaları, partizanlık yapmadan hayata geçirebildikleri ölçüde, CHP’nin gelecekteki başarısına katkıda bulunacaklardır.”

'CHP’NİN İKTİDARA GELMESİNİN TEK YOLU BELEDİYELER DEĞİL'

Buna mukabil, CHP’nin iktidara gelebilmesinin tek yolunun belediyelerden geçmediğini belirten Bedirhanoğlu, “Mehmet Şimşek’in ekonomi yönetiminin başına getirilmesinden önce CHP tarafından muhalif bir söylem olarak dillendirilen ‘rasyonel politikalara dönülmesi gerektiği’ savı, Şimşek politikalarıyla zeminini zaten kaybetmiş olması bir yana, sermaye yanlısı ve bağımlılık koşullarını derinleştiren politikaları imleyen bir sav. CHP’nin hızla bu politikalarla arasına mesafe koyması, ama aynı zamanda gerçekçi ve uygulanabilir olduğu konusunda halkı inandıran yeni ve emekçi politikalarla anılmaya başlaması gerekiyor” belirlemesinde bulundu.

AKP’ye oy veren emekçilerin irrasyonel biçimde hareket etmediklerini söyleyen Bedirhanoğlu, bu kesimin enflasyonun yükselmeye başladığı 2021 yılından sonra dahi AKP’den ümidini kesmediğini, bunda AKP’nin çok eleştirilen düşük faiz politikasının etkili olduğunu söyledi.

Bedirhanoğlu, bu politika için “ama bu, iktidarı boyunca ülke ekonomisinin sıcak para girişlerine bağımlılığını olağanüstü arttırmış olan bir parti için çok çaresiz ve ilerde daha ağır bedellere mal olacak bir politikaydı, ki öyle de oldu” dedi.

'İKTİDARA TALİP OLACAK PARTİ ORTODOKS POLİTİKALARDAN VAZGEÇMELİ'

Ortodoks politikalara dönülmesinin AKP için pes etmek anlamına geldiğini söyleyen Bedirhanoğlu, “AKP’nin yerel seçimlerdeki başarısızlığının ve YRP’nin kısa sürede sağladığı başarının ardında doğrudan bu politika değişiminin olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, Türkiye’de bundan sonra iktidara talip olacak partinin, Şimşek’in temsil ettiği ortodoks politikalarla bugünden yarına sürekli kaybedecek emekçi kesimlere, bu politikalara alternatif olarak ne vadettiğini çok temiz bir şekilde anlatabilmesi gerekecek. CHP eliyle bu tür bir çıkışın yolunun bulunabilmesi, muhalefetin göçmen karşıtı faşizan bir çizgiye yerleşmemesi için de çok önemli” dedi.

'CHP’NİN ASIL BAŞARISI SOSYOLOJİK BARAJIN AŞILMASI'

Gazeteci Kemal Can, CHP’nin seçim başarısını ve bunun gelecek genel seçimlere etkisini değerlendirirken, 'sosyolojik baraj'ın aşılmasına dikkat çekti. Kıyılara sıkışmış bir parti görünümünde olan CHP’nin, son yerel seçimlerde asla yüzde 25 barajını geçemeyecek olmak ve karşı taraftan oy alamamak gibi 'kader' olarak görülen sınırları aştığını belirtti.

Can, CHP’nin birinci parti olduğunu söyledikten sonra “Bunu da oy coğrafyasını genişleterek yaptı. Daha önemlisi, yerli-milli siyaset iddiasıyla garantili çoğunluk saydığı taşra dinamiklerini hakim kılmak isteyen iktidarı, çok dar ve verimsiz bir alana sıkıştırdı. Üstelik bunu ittifak desteğiyle yapmadığı gibi, eski müttefiklerinin düşmanca kampanyalarına rağmen başardı” dedi.

'2023 YENİLGİSİNE RAĞMEN SEÇMENİN KURUMSAL SİYASETTEN BEKLENTİSİ VAR'

Can, iktidarın ve muhalefetin bir kısmının 2023 yenilgisi dolayısıyla yaşadığı yaşanan dağınıklık yüzünden CHP’nin seçmen tepkisine maruz kalacağı beklentisinin gerçekleşmediğini söyledi. Can, “Aksine duygusal, stratejik, ideolojik ve hatta pragmatik muhalefet seçmeni, CHP’nin şemsiyesi altına toplanmayı gerekli ve yararlı gördü. Hatta iktidarın tabanındaki çözülmenin bir kısmı da, kendini bu dalganın içinde görebildi. Ayrıca yine seçmen, 2023 sonrasındaki yaygın iddiaların aksine, kurumsal siyasetten hala beklentisi olduğunu gösterdi. CHP’yi birinci parti ve muhalefetin belirleyici adresi olarak konumlayan bu teveccüh, aynı zamanda siyasi yükünü de artıracaktır” dedi.

'ALTERNATİF OLMA İDDİASI GÜÇLENDİRİLMELİ'

“CHP’nin öncelikli meselesi, bazı talep ve beklentilerle kuracağı ilişkiyle, kendisine yönelen desteği kalıcı hale getirmek” diyen Kemal Can, “alternatif olma” iddiasının güçlendirilmesinin ve içeriklendirilmesinin zorunluluğuna dikkat çekti. Bunun sağlanabilmesi için de siyaset yapılmasının, siyasete alan açılmasının, siyaset yapma biçiminin değişmesi gerekliliğine işaret etti. Ayrıca Can, “Bunu yaparken Cumhur İttifakı’ndan çözülen desteğin, kutuplaştırma enstrümanlarının tazelenmesi ve kimlik siyaseti araçlarıyla ‘geri’ dönmesini de engellemeli. Yani iktidarın, 31 Mart seçiminde işlemeyen silahlarının etkisiz kalmasını sağlaması gerek. Bütün bunları yaparken taşınması zorlaşan siyasi yükü de iyi yönetmesi gerekiyor. Yükü yönetebilmek için de kurumsal kapasitesini artırma, yenileme, belki de değiştirme ihtiyacı var” dedi.

'İMAMOĞLU VE YAVAŞ'IN İCRAAT PERFORMANSLAR ÖNEMLİ FAKTÖRLER'

Son olarak, 31 Mart Yerel Seçimleri sonrasında iktidarın kayıplarının ve CHP’nin başarısının birçok nedene dayandığını söyleyen Kemal Can, “2019 yerel seçim sonuçlarıyla, İstanbul ve Ankara belediyelerinde İmamoğlu ve Yavaş’ın icraat performansları önemli faktörler. Bu isimlerin etraflarında örülen ‘sonuç alabilme potansiyeli’ de önemli motivasyon kaynaklarından. Yine bu isimlerin, taktik ittifaklara ihtiyaç duymadan farklı kesimlerle temas kurabilme kabiliyetleri, kabul gören siyasi yetenekleri olduğu açık. İmamoğlu ve Yavaş’ın, Özgür Özel’in söylediği veya umduğu gibi ‘ikili santrafor’ olarak oynayıp oynamayacaklarını, kurumsal yapıyla nasıl ilişki kuracaklarını, kendilerini 'ikili' görüp görmediklerini ise henüz bilmiyoruz” dedi.

Kemal Can, CHP’nin önünde belirleyici aktör olabilme fırsatının açıldığını ve bunun, adı üstünde şimdilik halen 'fırsat' olarak durduğunu vurguladı.

YARIN: Ülkü Doğanay ve Can Selçuki’den seçim değerlendirmeleri

Öne Çıkanlar