Tutuklu gazeteci Sayılğan: İddianame değil yalanname
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri İdris Sayılğan’ın 3’üncü duruşması, 23 Mayıs’ta Muş 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmüş ve Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) arızası gerekçesiyle savunma yapamamıştı. Sayılğan, katılmadığı mahkemeye yazılı savunma göndererek bir gazetecinin 2 yıla yakındır özgürlüğünden mahrum edildiğine dikkat çekti.
SAYILĞAN: İDDİANAME DEĞİL YALANNAME
Hakkındaki iddianameyi 'Yalanname' olarak tanımlayan gazeteci İdris Sayılğan, "Biz özgür basın çalışanları olarak zindanda olabiliriz; ama dünyamız geleceğimiz apaydınlıktır, ışık doludur. Karanlığa inat yaşasın ışık diyarım" dedi.
Sayılğan, Trabzon E Tipi Kapalı Cezaevi aracılığıyla Muş 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yolladığı 10 sayfalık yazılı savunmasında; tutuklu bulunduğu süre zarfında duruşmalarda yaptığı bütün savunmaların tutanaklara eksik, bozuk veya hiç birinin kayıt altına alınmadığını belirtti.
Savunmasında; yargılanan değil, yargılayan konumunda olduğunu belirten Sayılğan, yargılandığı davanın baştan aşağıya siyasi olduğunun altını çizdi. Hazırlanan iddianameyi, "Yalanname" olarak adlandıran Sayılğan, gözaltı ve tutuklama sırasında maruz kaldığı ağır işkenceyi de yazdı.
Trabzon E Tipi Kapalı Cezaevi’ne sevk edildiği günden bu yana tecrit altında tutulduğunu belirten Sayılğan, "Bu kadar insanlık dışı uygulama ancak düşman ceza hukukuna sığmaktadır. Hakkımda hazırlanan 67 sayfalık iddianamenin 57 sayfası, TAPE kayıtlarından oluşuyor. TAPE kayıtları, benim Muş’ta çalıştığım tarihlerden oluşuyor. Öncelikle TAPE’lerin keyfi ve yetki aşımı ile yapıldığını görüyoruz. Diğer önemli bir husus ise; Muş’ta ifade verdiğim savcı, ifademin ardından ‘TAPE’lerinde suç unsuru yok’ dedi. Haber kaynakları ve bazı gazeteci arkadaşlarımla yaptığım telefon görüşmeleri nasıl oluyor da örgüt üyeliğinin delili olarak 67 sayfalık iddianamenin 57 sayfasını oluşturuyor?" ifadelerini kullandı.
‘HABERLERİM ALNIMIN TERİDİR’
TAPE kayıtlarında "suç unsuru" olarak gösterilen konuşmaların içeriğini ve bunları yorumlayan emniyet ve savcılığın nasıl çarpıttığını tek tek açıklayan Sayılğan, "Tüm TAPE’lerin ortak noktası, bu görüşmelerin haber kaynaklı olmasıdır. Bu görüşmeler, sadece benim gazeteci olduğumu kanıtlar. Üzerinde ‘suç unsuru bulunmamaktadır’ diye yorumlanan TAPE’lerin iddianamede ne işi var?" diye sordu.
Yaptığı haberlere ilişkin savunma yapan Sayılğan, şu noktalara vurgu yaptı: "Ben bir gazeteciyim ve görevim haber yapmaktır. Muhalif bir gazeteci olarak, halkın acılarını, sevinçlerini paylaştım ve toplumu ilgilendiren her konuda haber yaptım. Hiçbir haberimde şiddeti övücü ve meşrulaştırıcı bir ifadem bulunmamaktadır. Bu haberler benim anlımın teridir. Bu zindan da bile insanlık dışı uygulamaları haberleştirdim. Yani susturmak isteyenler çok yanıldı, ne ben ne de hiçbir özgür basın ferdi susmadı. Tabi ifade özgürlüğü ve basın hürriyeti ile tanışmamış bir ülke için muhalif gazetecilik büyük bir suç sayılır" dedi.
'KARANLIĞA İNAT YAŞASIN IŞIK DİYARIM’
Haberlerinde ve TAPE kayıtlarında yer almayan ifadelerinin polisler tarafından masa başında yazılarak iddianamesine eklendiğini kaydeden Sayılğan, savunmasını şöyle sürdürdü: "Hiçbir haberimde devlet güçlerini ‘işgalci güç’ şeklinde tanımlayan bir ifadem yoktur. Talimatla hareket ettiğim söyleniyor, bu iddia keşke kanıtlansaydı. 'Gerilla anıları' denen köşede yazı yazdığım söylenmiş. Bu düpedüz uydurmadır. ‘Gerilla köşe’ neyin nesidir? Şimdiye kadar karşı karşıya kaldığım şey; işkence, sürgün, baskı, küfür ve yalandır. Her harfi nefret duygularıyla yazılmış bir yalanname ile 20 aydır tutuklu bulunuyorum. Çünkü ben Kürt ve muhalif bir gazeteciyim. 15 yıla kadar hapsim isteniyor. Biz özgür basın çalışanları olarak zindanda olabiliriz; ama dünyamız geleceğimiz apaydınlıktır, ışık doludur. Karanlığa inat yaşasın ışık diyarım." (MEZOPOTAMYA AJANSI)
