NATO’yu Türkiye mi dağıtacak?

Eğer 1966’daki Fransa krizi NATO’yu dağıtmadıysa, bugünkü ‘Türkiye krizi’ fazlaca bir etki yaratmaz.

NATO’nun Londra Zirvesi öncesinde, bu uluslararası savaş örgütünün içinde ‘Erdoğan’ krizi yaşanıyor. Türk Dışişlerinin, NATO’daki temsilcisine, YPG’yi "terör örgütü" sayan bir ifade sonuç metninde yer almazsa, Polonya ve Baltık ülkelerine dair ‘kolektif savunma planını’ veto etmesi talimatı verdiği yönlü haberler, bu krizin sebebini oluşturuyor. Erdoğan ve Macron arasındaki "beyin ölümü" polemiği de NATO’nun geleceği bakımından krizli işaretler veriyor. Acaba NATO’yu, Erdoğan ve Türkiye mi dağıtacak?

NATO, ABD emperyalizminin şemsiyesi altında, onun çıkarlarının bir ifadesi olarak kurulmuştur. Eğer 1966’daki Fransa krizi NATO’yu dağıtmadıysa, bugünkü ‘Türkiye krizi’ fazlaca bir etki yaratmaz. NATO’yu bugün sarsmakta olan esas etken, ABD lideri Donald Trump’ın, Çin’e karşı Rusya’yı ABD’nin yanına çekmeyi esas alan tavizkar politikalarının bu örgütün kuruluş ve şekilleniş biçimini boşa düşürmesidir. Keza Trump Avrupa ülkelerinin silahlanmaya daha çok para ayırmasını ve tabii ki ABD silahları satın almalarını istiyor.

NATO’NUN BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞTİ Mİ?

Macron’un ‘beyin ölümü’ açıklaması belki Charles De Gaulle’ün 1960’larda NATO’nun işleyişine dair itirazlarına benzetilebilir. Macron, bu açıklamasında ‘ABD’nin Suriye’den Fransa dahil diğer ortaklarına danışmaksızın çekilmesini’ ve ‘Türkiye’nin tekyanlı harekatını’ eleştirmişti.

SSCB’nin Boris Yeltsin önderliğindeki yeniyetme Rus kapitalist kliği tarafından zorla dağıtılmasından sonra düşmansız kalan NATO, 1990’lı yıllarda, Rusya Federasyonu karşıtı bir eksende yeniden yapılandırılmıştı. Ama eğer Suriye’de ve belki giderek başka sıcak noktalarda ABD’nin yakın çalışma müttefiki Rusya olacaksa, NATO’nun ne anlamı kalacaktır?

Erdoğan ise oluşmuş bu çatlaklardan yararlanmaya çalışıyor, hepsi bu. NATO kararları oybirliği ile alındığı için, AKP iktidarının olası bir vetosu, bu planların yürürlüğe girmemesi anlamına gelecek. Bu, Polonya ve Baltık ülkelerini Rusya karşısında ‘savunmasız’ mı bırakır? Kuşkusuz ki, hayır. Oybirliği prensibinin tartışmaya açılması da dahil, yeni yol ve yöntemler gündeme gelir. Ama böyle bir hamle AKP iktidarı için ters tepebilir, yeni hasımlar edinmekle sonuçlanabilir.

‘ANKARA, BALTIK ÜLKELERİ VE POLONYA’YI RUSYA’DAN KORUMAKLA İLGİLENMİYOR’

Bulunduğu her uluslararası platformu, Suriye politikalarına destek için bir dayatma zeminine dönüştürmeye çalışırken, Türk dışişleri bu kez, sanki NATO’nun içinde Rusya’nın truva atı imiş görüntüsü veriyor. Özellikle Almanya bakımından çok kritik olan Baltık ülkeleri ve Polonya başlığında kriz çıkartması, Rusya’nın bu ülkeleri yutmaya yönelik politikalarının bir devamı olarak görülebilir. Örneğin, Rus Vzglyad gazetesine görüş veren yandaş akademisyen Prof. Toğrul İsmayıl’a göre, "Ankara, Baltık ülkelerini ve Polonya’yı Rusya’dan korumakla ilgilenmiyor." İsmayıl, bunları "kurmaca senaryolar" olarak nitelendirerek, Türkiye’nin Ukrayna meselesinde de Rusya’ya yönelik yaptırımları desteklemediğini anımsattı.

Dahası, daha şimdiden kimi nüfuzlu dergilerde Donald Trump’ın, tıpkı Suriye Kürtleri gibi, Baltık ülkeleri ve Polonya’yı da Rusya’nın insafına terk edeceği yazılmaya başlandı bile. Örneğin Foreign Policy dergisinde yayımlanan "Bugün Kobani, yarın Krakow" başlıklı makalede, tam da bu öne sürüldü.

BALTIK ÜLKELERİ MESELEYİ NASIL GÖRÜYOR?

Medya Türkiye’nin Baltık devletleriyle ilgili ‘savunma’ planlarını bloke edeceğine dair haberleri yayınladığında, Litvanya’da internet sitelerinin yorum bölümleri Türk mallarının ve turizmin boykot edilmesine yönelik çağrılarla dolmuştu. Litvanya Dışişleri Bakanı Linas Linkiviçyus ise "Türkiye’nin Kürt gruplarla mücadelesinin belgelere girmesini istediğini, ancak bu ihtilaf ve blokajın (bahse konu savunma planıyla ilgili, bn.) son noktayı koyabileceğinin doğru olmadığını" belirterek, "süreç devam ediyor" dedi.

Letonya Dışişleri Bakanı Edgars Pinkeviç de gizli iç tartışmalarla ilgili bilgi vermeyi reddetse de NATO’nun Baltık bölgesindeki riskler üzerine çalışmaya halihazırda başladığını ve bu risklere denk düşen adımları atacağını belirtti. "Bir anlaşmaya varılacağına eminim" dedi.

Estonya Milli Güvenlik Komitesi üyesi, emekli Genelkurmay Başkanı Ants Laaneots ise Türkiye’nin NATO’ya şantaj yaptığını söyledi. Laaneots, NATO’nun 29 üyesi bulunduğunu, her karar için oybirliği aramanın yanlış olduğunu, bunun NATO’yu zayıflattığını, bu olayın da bunu bir kez daha ispatladığını belirtti.

Estonya Uluslararası Savunma ve Güvenlik Merkezi Direktörü Sven Sakkov ise Türkiye’nin Baltık ülkeleri ve Polonya’yı ‘alakasız bir mesele için rehine olarak tuttuğunubelirterek, Baltık ülkelerinin ve Polonya’nın diplomatlarının Türkiye’den alakasız iki sorunu neden ilintilendirdiğini sorması gerektiğini belirtti. Sakkov, "Bu dostça değil" ifadesini kullandı. Sakkov, meselenin çok da büyütülmemesi gerektiğini, nihayetinde zaten var olan planların güncellemesinin yapılacağını da ekledi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi