'Kaos Mühendisleri'

Teknoloji kaderimiz değil ama ortam uygunsa, geniş kitleleri kızgın, çaresiz, korkak hissettirip algoritmalar aracılığıyla kutuplaştırmak ve iç savaş tohumlarını serpmek çok da zor değil…

Dünyada, toplumda, mahallede hiçbir şey kendiliğinden gerçekleşmiyor. Kadere inanmak çare değil. "Her şeyi CIA planlayıp uyguluyor" önermesi de tabi ki yanlış. 

Egemenler, iktidara gelmek, iktidarda iseler güçlerini artırmak için siyasi hamlelerini artık büyük ölçüde toplum mühendisliği kurallarına uygun bir şekilde hayata geçirmeye çalışıyor. 

80’lerden itibaren filizlenmeye başlayıp Berlin Duvarının yıkılması, yani tek kutuplu dünyanın oluşmasıyla yükselişe geçen neo-liberal sistem artık iflas etmeye başladı. Irak’tan Şili’ye, Venezuela’dan Suriye’ye… Arap Baharı’ndan Occupy Wall Street’e, Gezi’den Podemos’a kadar dünyanın dört bir köşesinde insanlar mevcut rejime itiraz ediyor, sokaklara dökülüyor, protesto ediyor.

Bu durum, egemenlerde panik yaratmış durumda. İktidarlarını sürdürmek/yitirmemek için binbir şeytani plan hazırlayıp, yüzbir girişimde bulunuyorlar.
2000’den bu yana bütün dünyada sağ popülizmin yükseldiğini görüyoruz. (Trump, Putin, Erdoğan, Bolsonaro, Duterte, Orban, Le Pen…vs…) Bu liderlerin ve yarattıkları rejimlerin birçok ortak noktası var: Bir kere mevcut kuralları hatta liberal yerleşik düzeni bile kaale almıyorlar. Kendilerini toplumun bir kesiminin değil bütün milletin temsilcisi, hatta tek temsilcisi olarak görüyorlar. Hepsinde olağanüstü bir Parlamento, çoğulculuk, demokrasi ve tabi ki sol düşmanlığı var.

Haliyle, emeğe karşı sermayeyi delicesine savunuyorlar. Söylemlerinde genelde halktan yana, yolsuzluğa, haksızlığa karşı mücadele vaadinde bulunarak iktidara geldikten sonra bizzat kendileri devasa yolsuzlukların, haksızlıkların baş aktörü oldular. 

Bu akımın iktidara gelmesinin ve yükselmesinin kuşkusuz çeşitli nedenleri var: Memleketin genel durumu, kendilerinden önceki hükümetlerin zaafı, seçmenlerin gözü kapalı desteği, alternatifsizlik…vs…

Ne var ki bu faktörlerin yanı sıra bu liderleri iktidara getiren önemli bir güç de, Big Data uzmanları, toplum mühendisliğine soyunan sosyologlar, politik psikologlar, bilgisayar programcıları ve yalan haber uzmanları ile kampanya direktörleri…

İnternet’i, bildiğiniz üzere, yurttaşın dertlerine çare üretmek için Marko Paşa keşfetmedi. İnternet’i ilk devreye sokan 1972 yılında Pentagon oldu. Ve esas olarak askeri iletişim, askeri alanda inceleme-araştırma-koordinasyon ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla yaratıldı. Kısa sürede tüm yurttaşların günlük yaşantısına giren İnternet tabi ki başlı başına olumsuz bir mekanizma değil. İnternet sonuç olarak bir araç. Herkes, her kesim, her sınıf, İnternet’i kendi amaçları için kullanıyor, geliştiriyor, yaygınlaştırıyor.

İnternette, algoritmalar, yapay zeka uygulamaları, kuşkusuz tek başına, tayin edici bir araç, bir silah değil. Ama toplumda, cehalet, milliyetçilik, akültürasyon, sürü ideolojisi, başarıya açlık, dogmatizm gibi olumsuzluklar yaygın ve güçlü ise İnternet aracılığıyla bu ortamı aşırı sağın hayallerine alet etmek nispeten kolaylaşıyor. 

"Kaos Mühendisliği" (Lattès yayınevi), Giuliano de Empoli’nin son kitabının başlığı. Yazar, kamuoyunun nasıl manipüle edildiğini somut örneklerden yola çıkıp açıklarken, özel olarak "Spin Doctor" denilen döngü uzmanları yani yalan haber üreticileri ya da haber yönlendirme/tahrif etme ustalarının marifetlerini tahlil ediyor. Bu uzmanlık alanına Rusça’da "Siyaset Teknologları" deniyormuş. Toplum psikolojisi ile yakından ilgili bir faaliyet.

Aşırı sağcı üç karakter Steve Bannon, Milo Yannopoulos ve Arthur Finkelstein’in siyasi faaliyetlerini irdeleyen Empoli, özellikle seçim kampanyaları döneminde, hangi temaların nasıl işleneceği, seçmenlerin hangi konulara ağırlık vermesi gerektiğinin nasıl saptandığını araştırıyor.

İnternet sitelerinde kendi oluşturdukları algoritmalar, veri olarak girilen çoğunluğun tutkularını komplo teorilerine dönüştürüp yaygınlaştırıyor. Bu tekniğin özü şu: Kızgınlıkları ve korkuları bir potada eritip, güneşli günler vaadiyle bir kamuoyu yaratmak. Daha doğrusu buradan yeni faşizmi üretmek. 

Empoli’nin, ABD ve İtalya’da yayın yapan aşırı sağcı İnternet sitelerini incelediğinde vardığı sonuçlar önemli: Kullanılan dil ve uslup son derece basit ama bir o kadar da adi. Sürekli bir istihza ve şaklabanlık gösterisi var. Bir de son dönemde Macron’la yeniden filizlenen "Ne sağcıyız ne solcu" muhabbeti. Apolitizm ve depolitizm önemli caydırıcı araçlar. 

Mevcut siyasi rejimin baskıları karşısında, eğitim ve kültür düzeyi yüksek olmayan, politikaya ilgi duymayan yurttaşları mümkün olduğunca güçsüz ve çaresiz göstermeye/kılmaya yönelik bir yaklaşım da aşırı sağ akımların ortak özelliği. "Yalnız ve güçsüzsün ama seni düşünen, senin için çalışan bir Führer, Bir Duçe, Bir Başkan, bir Reis var, müthiş bir adam" ve onun narsizmini seninle paylaştırmak istiyor asri faşistler. 

Kızgınlık, hiddet ve öfke, kökeni, nedeni araştırılmadan, genel olarak siyasi/ekonomik bir sisteme değil ya da iktidara değil, bir gruba yönlendiriliyor. Bu, hükümet üyeleri olabilir, bütün siyasiler olabilir, Yahudiler olabilir, Siyahlar olabilir ya da Müslümanlar… Hatta kimi zaman zenginler olabilir. Maksat, toplumda güçlü bir kutuplaşma yaratmak. Biz ve onlar. Abartılı ve yıkıcı bir dille, kimi zaman muhatabını incitmeyi bile göze alarak, neredeyse eşantiyon olarak, laboratuvar faresi gibi kullanılan buruk yurttaş, şoke edilecek, skandallarla karşılaşacak, tehdit altında olduğu zannı yaratılacak. Sonra da tüm bu olumsuzluklardan kurtulma olanağı verilecek. Radikal sağ ideoloji, kızgınlık salgınlarını işte böyle işliyor ve kendi lehine dönüştürüyor. ABD’de Trump, Fransa’da Le Pen, İtalya’da 5 Yıldız Hareketi tam da bu taktik ve stratejileri uyguluyor. 

Daha iyi bildiğiniz bir ülkeye hiç değinmiyorum bile… Çünkü söz konusu ülkede, troller, maaşları ödendiği süre, Reis’in açıklamalarını papağan gibi tekrar etmek ve muhaliflere hakaret etmekten başka bir şey yapmıyor. Herhangi bir fikir, herhangi bir incelik ya da bir uyanıklık filan hak getire…Paralı askerin İnternet versiyonu bunlar. Para kesilince asker de terhis oluyor otomatikman. Yine de istibdat rejiminin övgüsünü yapan hesaplarla Kürt ve Suriyeli düşmanlığını körükleyen İnternet hesaplarının çoğu zaman çakışması tesadüf olmasa gerek. Çakışmayınca da iki ayrı kanaldan iki ayrı olumsuz mesaj yaygınlaştırılıyor. 

Teknik olarak her ülkede yüzlerce hatta binlerce İnternet sitesinde, dış görünüme göre, bağımsız, özgür kurumlar, platformlar tartışma sürdürüyor. Gelen her mesaj hem içerik hem teknolojik olarak ince elenip sık dokunuyor ve aşırı sağa en uygun görüşler popüler hale getiriliyor. Her yurttaş kamuya açık sosyal medya mecralarında siyasi, felsefi, hukuki, kültürel, toplumsal konularda görüşlerini yazıyor. Tüm bu veriler titizlikle derleniyor, kategorilendiriliyor ve sözcük sözcük inceleniyor. Bu alanın İtalya’daki uzmanı, bir bilgisayar mühendisi, Gianroberto Casaleggio. Adamın formülü çok basit: "Bir karıncanın, karınca yuvasının nasıl işlediğini/döndüğünü bilmemesi gerekir." Tayin edici bir konu, çünkü karınca mekanizmanın nasıl çalıştığını anlarsa, Kraliçe karıncaya (?) karşı isyan başlatabilir. Bu nedenle aşırı sağın İnternet sitelerinde genel olarak "Politika yapma!" susturucusu kullanılarak, tartışmacıların temel konulara girmesi engellenir. 

Kitap önemli çünkü Goebbels’den önce Büyük Britanya İmparatorluğunun 1. Dünya Savaşı sırasında kullandığı propaganda tekniklerinin çağdaş versiyonunu ve İnternet üzerinden uygulamalarını teşhir ediyor. 

İnternet kullanıcısı her yurttaş da bu durumda, ekrandaki her mesajı mutlaka eleştirel gözlüklerle okumalı. En fazla tıklanan, en popüler gibi reklam sloganlarını kaale almayıp, "Bence ve kamu çıkarı açısından en önemli, en doğru, en iyi bilgi, görüş nedir?" sorusuna yanıt aramalı. 

Demokrasiden yana ve solcu siyasetçilerin konuşma ve yazılarında seçmene, yurttaşa "Siz aslında güçlüsünüz, bu iktidar sandıkta 3 oyla gidecek, çare var, çare sizsiniz, karamsarlık yok umut var" mealinde mesajlar vermesi herhalde en iyi panzehir. 

  • Bu yazıda France Culture radyosunun 1 Ocak 2020 tarihinde yayınlanan Quand les "ingénieurs du chaos", sèment les germes de la guerre civile et tentent de fusionner extrême droite et extrême gauche ("Kaos Mühendisleri" iç savaş tohumlarını serpip aşırı sağ ile aşırı solu kaynaştırmaya çalışırken) başlıklı programından yararlandım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi