'AB liderlerinin bir Türkiye stratejisi yok'

'AB liderlerinin bir Türkiye stratejisi yok'
Avrupa Birliği Türkiye Raportörü Kati Piri, geçtiğimiz hafta hazırladığı raporun Brüksel'deki parlamentoda onaylanmasının ardından Artı TV'ye konuştu.

Aris NALCI


2014 yılından bu yana Avrupa Birliği'nin Türkiye raportörlüğünü yapan Hollandalı Kati Piri geçtiğimiz hafta hazırladığı raporun Brüksel'deki parlamentoda onaylanmasının ardından Artı TV'ye konuştu. Artı Avrupa programında Aris Nalcı’nın sorularını yanıtlayan Piri, 29 Haziran'da parlamentoda yapılacak "Basın ve ifade özgürlüğü ve Türkiye ve uluslararası alanda sansür" başlıklı panelde konuşmacı olarak adının geçmesinden sonra Türkiye'deki basının kendisine "Terörist parlamenter" sıfatıyla saldırılara uğramıştı.

Piri konferansa katılımını netleştirmediği halde bu yöndeki bilgilerin basına sızdırılmasını ve bu şekilde saldırılar için kullanılmasını Türkiye'nin Temmuz ayının ilk haftasında Strasbourg'da tekrar onaylanacak raporu değersizleştirmek amacıyla yaptığını düşünüyor: "Korkarım bu benim adımı kirletmek için yaratılmış bir taktik."

ARİS NALCI Bu raporun bize verdiği mesaj nedir?

KATİ PİRİ Bu bir parlamento ve 751 üyemiz var. Şu anda Piri raporu olarak adlandırılan bu rapor aslında parlamentonun çoğunluğunun desteklediği ve onayından geçen raporlar. Soldaki Yeşillerden en sağdaki partiye kadar parlamento analizimiz üzerinde hemfikir.

Raporumuz diyor ki 'Eğer hükümet bunların hiçbirini görmemiş olsa da bu anayasa ile Türkiye hiçbir zaman bir Avrupa Birliği ülkesi olamaz. Buna bağlı olarak da anayasa eğer değiştirilmeden, aynen uygulamaya konursa, bu Türkiye’nin resmi olarak Avrupa Birliğine entegrasyonundan uzaklaştırılacak'

"HÜKÜMETLER ÜLKEYİ AB'YE YAKLAŞTIRIR VEYA UZAKLAŞTIRIRLAR"

ARİS NALCI Türkiye iki yıl içerisinde anayasa değişikliğini de tamamlamak istiyor, şimdi bir de AB’nin iki yıllık süreci var üstüne. Buradan pozitif bir bakış açısı yakalamak isterseniz Türkiye’dekilere nasıl bir şey söyleyebilirsiniz?

KATİ PİRİ Bakın. Avrupa Parlamentosu için Türkiye halkı bir AB adayı olarak duruyor. Ancak Bir ülkenin hükümeti o ülkeyi bu süreçte AB’ye yaklaştırabilir ya da uzaklaştırabilir. Bizim eleştirilerimiz de hükümetin uyguladığı politika. Birdenbire Türkiye AB’ye giremez demiyoruz.

Bu tür politikalar yürütmenin, Avrupa Birliği adayı, entegrasyon yolundaki bir ülke üzerinde sonuçları olur. Önümüzdeki iki yıl boyunca referandumla oylanan 18 anayasal değişiklik maddesinin, ki bunları seçip oylama imkanı verilmedi, hepsine "evet" ya da "hayır" deme şansınız var sadece, bunların bazıları çok zarar verici değil, bazılarında sorun da yok. Ancak Cumhurbaşkanının yetkilerinin güçlendirilmesi veya anayasa mahkemelerine dair değişiklikler. Anayasa Mahkemesinin büyük çoğunluğu Cumhurbaşkanı tarafından atanan kişiler olacak. Bunlar liberal bir demokrasi için gerekli olan temeller. Kuvvetler ayrımı denen birşey var.

"TÜRKİYE'YE VERİLEN FONLAR KESİLMEYECEK AMA..."

ARİS NALCI Sadece yolun sonu demek belki yeterli değil. Konuyu derinlemesine anlatabilmek için. Bunun ötesinde işbirlikleri, fonlar, ekonomik etkiler de olacaktır tahminen değil mi?

KATİ PİRİ Somut olan şu. Her yıl Avrupa Türkiye’ye yüzlerce milyon Avro veriyor. Bunu ülkeyi Avrupa Birliği’ne yakınlaştırmak için veriyor. Aynı zamanda Avrupa ile aynı değerleri paylaşan Sivil Toplum Örgütleri, dernekler, vakıflar ki bazıları kapatıldılar ve kendilerini mahkemelerde savunmak durumunda kaldılar. Bunlarla ilgili gerçekten sorunlar yaşamaya başlayacağız. Fonların sadece Türkiye Hükümeti tarafından belirlenen projelere harcanması gibi bir durum kabul edilemez. Hükümet tarafından seçilen projeler de belki Avrupa değerlerine uygun olmayabilir. Müzakere süreci durdurulduğunda, Bu yüzlerce milyon Avro’luk bütçe de durdurulmuş olması gerekir.

Parlamento şuna karar verdi: "Biz bu paranın Avrupa bütçesine geri dönüp , başka şeylere harcanmasını istemiyoruz. Biz bu bütçenin her zaman orada olması gerektiğine ve Türkiye halkının Avrupa konusunda ilhamına güç katmak için kalması gerektiğini düşünüyoruz". Bizim parlamentoda yaptığımız oylamada çağrımız oydu ki, bu birkaç yüz milyon Avro’nun Türkiye’deki her türlü demokratik kurumun güçlendirilmesi ve halkı Avrupa’ya yaklaştırmak amacıyla, sivil toplumda, üniversitelerde, çevre örgütlerinde, ekonomik örgütlenmelerde kullanılmasını istiyoruz.

Yani parlamento tüm bağları koparma çağrısı yapmıyor. Şu anda zor durumda olduğunu düşündüğüm Türk kamuoyuna Avrupa Birliği’nin onlarla ilgilendiğini ve aynı değerler mücadele ederken yanlarında olduklarını göstermek istiyor.

"KOMİSYON YETERİNCE AKTİF DAVRANMADI"

ARİS NALCI Komisyonun yeterince aktif davranmadığını eleştiriyordunuz. Bununla ne demek istediniz?

KATİ PİRİ Genel olarak Avrupa diyeceğim ben bunun için. Belki de Brüksel’de Türkiye’nin adaylık sürecine inanan son naif kişi benim ve eğer bir şeye inanıyorsanız adil olmanız gerekir. Reformlar doğru yapıldığında adil olmalısınız. Türkiye’de yine aynı Ak Parti hükümeti zamanında büyük reformların gerçekleştirildiği bir sürecimiz oldu. Ölüm cezasının kaldırılması, hapishanelerde işkence yapılmayacağı konusunda atılan adımlar, Türkiye’de yaşayan Kürtlerin hakları konusunda da birçok reform yapıldı.

Ne yazık ki Avrupa o dönemde çok da teşvik edici değildi. Müzakere sürecini 2004’te başlattık. Aynı yıl Kıbrıs da AB’ye katıldı. Kıbrıs’la birlikte AB içerisinde adadaki durumla ilgili bugüne kadar bir çözüm bulunamadığı için, bir blokaj oldu.

Bu Türkiye’nin müzakere sürecini engelledi. Bunun AB tarafından çok da adil olmadığını düşünüyorum. Müzakere sürecinde birçok aracınız var. Bir hükümeti reform yapması için teşvik edici araçlar bunlar. Bunlar 23 ve 24. başlıklar. Yargının bağımsızlığı, temel hak ve özgürlükler. Bu parlamento konseyde bu başlıkları 10 yıl boyunca tuttu. Açın bu başlıkları. Türkiye üzerinde eleştirileriniz olsa da açın bu başlıkları. En azından hükümete bu reformları yapmak isteyip istemediğini göstermesi için şans verin. Ne yazık ki orada her zaman bir engel oldu.

Avrupa ne yazık ki, Türk hükümetinin AB’ye yakınlaşmak için gerekli reformları yapması açısından kendi elindeki araçları teşvik edici olarak kullanmadı. Bu Avrupa Birliği’nin bir başarısızlığıdır.

KIBRIS'TA BAŞARI TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİNİ DE İVMELER Mİ?

ARİS NALCI Bugünlerde Kıbrıs’ta tekrar görüşmeler başladı. Bazı Avrupalı basın organlarında da bu diyeceğim yönde yorumlar çıktı. Kıbrıs belki de Avrupa Birliği ve Türkiye arasındaki sorunların çözümünde de rol oynayabilir mi?

KATİ PİRİ Onlarca yıllık çatışmadan sonra şu anda Türk ve Yunan tarafından gelen ve bazen ülkelerindeki popüler siyasete karşı durmak adına görüşmelere destek veren iki lider var. Şu anda artık son aşamadayız. Son aşama her zaman en zor aşamadır. Çünkü bunun için çok uzun bir yol vermişsinizdir. İki lider de buradan çıkan sonuçları referandumda toplumlarına kabul ettirmek zorundalar.

Umutlu olup olmamak değil ama bu adadaki iki toplum için onlarca yıllık ayrılıktan sonra sükûnetin sağlanması için en iyi şans.

Bu Türkiye ile Avrupa Birliği arasında bir yol olabilir. Öte yandan dürüst olmak zorundayım. Eğer Türkiye içerisinde işler daha iyiye gitmez ise herhangi bir diyalog kurmak oldukça güçleşecek. Ancak ilk ve öncelikli olarak Kıbrıs’ın bölünmüş iki toplumu ve hatta Avrupa içerisinde yer alan tek bölünmüş toplumu olarak onların iyiliği için sonuçlanmasını umuyorum bu görüşmelerin.

"AVRUPA SESSİZ, LİDERLERİN STRATEJİLERİ YOK!"

KATİ PİRİ Milletvekilileri, Muhalefet liderlerinden biri hapiste. Eğer sadece son birkaç haftaya sadece bakarsanız , Sözcü gazetesine saldırı, Uluslararası Af Örgütü temsilcisinin tutuklanması, ki kendisi sadece bir sivil toplum örgütü çalışanı değil, kendisi ülkedeki en büyük ve bilinen insan hakları örgütünün başkanı, CHP Milletvekili Berberoğlu’nun tutuklanması ve 25 yıl ceza alması…

Ve Tüm bunlar olurken Avrupa sessiz… Şu konuda çok endişeliyim. AB liderleri Türkiye’ye bakıyorlar ve bir stratejiler yok. Tek yapabildikleri Türkiye’de birşeyler iyileşecek diye beklemek, umutlu olmak ve bazıları için dua etmek. Bence bu şekilde Türkiye’de kimseye yardım etmiyorsunuz üstüne Türkiye’de olan biteni çok iyi okuyabilecen Avrupa kamuoyunda güvenilirliğinizi de kaybediyorsunuz.

"TÜRKİYE HALKININ BASKIYA MÜCADELESİ UMUT VERİYOR"

"Türkiye’de her şeyin önümüzdeki birkaç haftada kendiliğinden düzeleceğini düşünmüyorum. Umarım yanılıyorumdur. Türkiye kamuoyuna bakıyorum, ne kadar baskı altındalar. Düşünün nüfusun yarısı anayasa referandumunda hayır oyu verdi. Bu milyonlarca insan ediyor. Ülkedeki sivil toplumun mücadelesini, üniversitelerdeki öğrencilerin antidemokratik kararlar karşısındaki mücadelesini görmek Bana umut veriyor. Biliyorsunuz son gelişmelerle artık üniversiteler kendi yönetim kuruları ile rektör seçemiyorlar.

Benim umudum Türkiye’deki sivil topluma dayanıyor. Daha iyi günleri oldu, Ak Parti zamanında da. Özgürlüğün ne olduğunu ve ne kadar değerli olduğunu biliyorlar. Açık bir toplum olmanın ne demek olduğunu ekonomik olarak refahın ne olduğunu biliyorlar. Özellikle Ak Parti içerisinde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı pragmatik bir insan olarak biliyoruz. Umarım pragmatizm sonunda hakim olacak.

"GÜMRÜK BİRLİĞİ ANLAŞMASINA İNSAN HAKLARI MADDELERİ EKLENEBİLİR"

ARİS NALCI Biraz umut verici bir konuyla bitirmek istiyorum. Ekonomik ilişkilerden söz ettik. Gümrük birliği anlaşmasının da yenilenme zamanı geliyor ve sizin parlamentodaki öneriniz gibi bu anlaşmada da bazı maddelerin değişmesi yönünde görüşünüz var. Buradan ne beklememiz gerekiyor?

KATİ PİRİ AB ve Türkiye arasında zaten 20 yıldır süren bir gümrük birliği anlaşması var ancak güncel değil. Modernize edilmesi gerek. Özellikle dahil edilmesi gereken sektörler. Bu sadece Türkiye ekonomisi için değil Avrupa ekonomisi için de gerekli. Bu iki tarafın da kazanımının olacağı bir durum. Tabii ki Türkiye Avrupa’ya Avrupa’nın Türkiye’ye bağlı olduğundan daha çok bağlı. 28 ülkeyiz 500 milyonluk bir market. Ama bu aynı zamanda çok olumlu ve Avrupa’daki iş insanlarının da desteklediği bir anlaşma.

Avrupa sadece Macron’un dediği gibi bir süpermarket değil. Sadece bir market değil. Bir ortak değerler topluluğu. Ticari değerler de var. Çevre konularında, sosyal haklarda standartlar var. Ve bunlar gibi insan hakları standartları.

Uzun yıllar Kolombiya ile madenlerde çalışan küçük yaştaki insanların güvenliği ve hakları konusunda tartışmalar yaşadığımızı hatırlıyorum. Bu her modern ticaret anlaşmasının bir parçası. Bu parlamentoda büyük bir çoğunluk şu anda Türkiye’yi entegre edemiyorsak da bir şekilde işbirliği yapılmasını destekliyor. Bizim ve Türkiye vatandaşlarının faydası için.

Şu anda ekonomik alan işbirliği yapmaya en açık alan. Parlamentoda bu müzakerelerin başlaması için destek veren büyük bir çoğunluk var. Tabii ki Türk hükümetinden de bu konuda ilgileri olduğuna dair bir işaret bekliyoruz. Bazı gazetecileri veya siyasetçilerin serbest bırakılması gibi. Bunu "evet biz de ileriye gitmenin yolunun bu olduğuna inanıyoruz. AB ile yakınlaşmak istiyoruz " diyebilmek için yapmalılar.

Bu iki veya daha uzun birkaç yıla yayılacak bir süreç. Bu sırada bazı standartları yerine getirmeniz gerekiyor. Fikrim bu görüşmelere şu anda başlanmalı. Bunu yapmak sadece Türkiyeli tüketici için iyi değil aynı zamanda bununla adalet sisteminde de Avrupai değerler inşa edebilirsiniz.

Şirketlerin herhangi bir sorun yaşadıklarına bağımsız yargıya başvurabileceklerine inanmalı. Bu şu anda Türkiye içerisinde de demokrasinin gelişebilmesi için atılabilecek ilk en uygun yol gibi gözüküyor.

Öne Çıkanlar