Barış Atay neden HDP'yi seçtiğini anlattı

Barış Atay neden HDP'yi seçtiğini anlattı
Oyuncu Barış Atay barajın sadece HDP'ye uygulandığını hatırlatarak 'tüm demokratlar'a çağrıda bulundu.

HDP milltevekili adayı oyuncu Barış Atay, neden HDP'den aday olduğunu anlattı. Atay, "Seyirci olmanın etik olmadığına karar verdim" ifadesini kullandı. 

HDP’nin ittifakın içerisinde olmamasından kaynaklı bir baraj problemi olduğunu söyleyen Atay, "Barajın sadece HDP’ye uygulandığı bir durum var. Bu yüzden Türkiye’deki bütün demokrat insanların bu durumu görerek özellikle milletvekili seçimlerinde HDP’ye oy vermesi gerektiğini düşünüyorum" şeklinde konuştu. 

Serkan Alan'ın sorularını yanıtlayan Barış Atay'ın Gazete Duvar'da yer alan söyleşisinin bir bölümü şöyle: 

‘DİĞER PARTİLERİN GERİCİ DÜZENİ KIRMA DERDİ YOK’

- Neden HDP’yi seçtiniz?

Toplumun farklı farklı kesimlerinden temsil kabiliyeti olan bir parti olmasının getirdiği o enerji bizlerin onlarla ittifak kurmasını kolaylaştırdı. Türkiye’de gerici bir düzen olduğundan bahsettik. Görünen o ki diğer partilerin bu gerici düzeni kırmak gibi bir derdi yok. O açıdan Türkiye İşçi Partisi kadroları olarak ittifak yapmamız gereken partinin HDP olduğuna karar verdik.

7 Haziran’dan sonra başlayan süreçte HDP’nin doğal tabanının, özelilikle Kürt halkının yoğun yaşadığı bölgelerin AKP tarafından yaşadığı zulmü gördüğünüz zaman bırakın siyasetle ilgilenen bir insan olarak, siyasetle ilgilenmese dahi bir yurttaş olarak vicdanen sessiz kalmak mümkün değildir. Bu zulmün getirdiği dönemin sonucunda 6 milyon insanın bilfiil oy verip seçtiği temsilcilerin Meclis’te Anayasaya aykırı bir şekilde dokunulmazlıklarının kaldırılması kendini sosyalist olarak tanımlayan insanlar için de dayanışmayı zorunlu kılmıştır. Bu süreç, HDP’nin üzerindeki bu baskı ve TİP’in işçi sınıfı hareketleriyle, sınıf mücadelesiyle ilgili tavrı ortaklaşmayı, faşizme karşı beraber mücadeleyi gerektirdi.

‘DEMOKRATLAR HDP’YE OY VERMELİ’

CHP’nin aday belirlemesi elbette kendi iç işleriyle ilgili aldığı bir karardır. Çok müdahil olmanın bir anlamı yok fakat şaşırttı desek yalan olur. CHP’nin var olan az sayıdaki milletvekilini ne kadar zorlanarak aday gösterdiğini ilk seçimlerden de biliyoruz. CHP’nin kadrolarının belli bir kesiminin sağa açıldıkça Türkiye’deki muhafazakâr tabanı daha kolay yakalayabileceğine dair bir yanlış öngörü var.

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik, sosyolojik ve siyasal şartlar açıkçası bütün kesimler için sınıf mücadelesini ve sol değerlerin yükselmesini şart koşuyor. Kendisine sosyal demokrat diyen bir partinin esasında bunu baz alarak yüzünü sola dönmesi ve mücadelesini o eksenli yürütmesi beklenir ama bazı kronikleşmiş sorunlar CHP’nin her döneminde kendisini tekrar ediyor.

O sorunlar bu dönemde de ortaya çıktı ve sol tabandan gelen milletvekillerini tasfiye ettiler. CHP’ye oy vermeyi düşünen, kendisini solda ve demokrat olarak tanımlayan birçok insanın tercihini bu durumda HDP’den yana kullanacağını düşünüyorum. Etkisi olacaktır ama yine de HDP’nin ittifakın içerisinde olmamasından kaynaklı bir baraj problemi var. Barajın sadece HDP’ye uygulandığı bir durum var. Bu yüzden Türkiye’deki bütün demokrat insanların bu durumu görerek özellikle milletvekili seçimlerinde HDP’ye oy vermesi gerektiğini düşünüyorum.

‘GÜCÜMÜZÜN ÇOK ÜZERİNDE ÇABA SARF EDECEĞİZ’

- Milletvekili olduğunuz takdirde ilk yapacağınız icraatlar neler olacak?

Ben milletvekili olmayı bile iki gün öncesine kadar düşünmediğim için ilk yapacağım işi de doğal olarak henüz düşünmedim. Fakat Türkiye’de yapılacak birçok iş var. Bunu da hep beraber yapacağız. Genel olarak eğilim açısından söylemek gerekirse özellikle kendimin de içerisinde bulunduğu kültür sanat alanında iktidarın son yıllarda arttırarak hissettirdiği bir baskı söz konusu.

Bu baskıyı, devlet ve şehir tiyatrolarına müdahil olmaktan işleyişini değiştirip kadrolarını belirlemeye, özel tiyatroların oyunlarını yasaklamaktan, Sinema Telif Hakları Genel Müdürlüğü’nün verdiği destek fonlarının hakkaniyetli aktarım sorununa, festivallere direkt Kültür Bakanlığı’nın ve AKP’ye bağlı belediyelerin müdahale etmesine kadar birçok örnekle sıralayabiliriz. Gücümüz yettiğince Türkiye’deki bütün emekçi kesimin, öğrencilerin, kadınların, bu sömürü düzeni içerisinde mağdur edilen ve hakları gasp edilen bütün insanların yanında olunması bir görevdir. İnsanın fiziki olarak gücünün yettiğince bunlar gerçekleşebilir ama gücümüzün çok üzerinde çaba sarf edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın.

‘HER GÜN DOLAR, EURO TAKİP EDER OLDUK’

- Türkiye’nin en büyük sorunları nelerdir?

Türkiye’nin en büyük sorunu ekonomik problemlerdir. Çok ciddi bir çöküş yaşanıyor ve hepimiz her gün dolar, euro takip eder olduk. Ekonominin yaşadığı sorunlar halkın çok çok geniş bir kesimini birinci elden ilgilendiren bir problem. AKP’nin son KHK’lar ile yıllardır işini yapmaya çalışan birçok devrimciyi, sosyalisti yerinden ettiğini biliyoruz. Tutuklu gazeteciler, öğrenciler, milletvekilleri sadece sözünü söylemeye, en ufak bir tepkisini dillendirmeye çalışan halktan her kesimin bir korku iklimi içerisinde yaşatılmaya çalışıldığını görüyoruz.

Bunlar bir ülke için çok büyük sorunlar. Şu an açlık sınırı 2 bin liranın üstünde yoksulluk sınırı ise 5 bin lira civarında. Asgari ücretin bin 603 lira olduğu bir ülkede bu insanların açlık hissetmemesi mümkün değildir. İnsanlar ucu ucuna yaşamaya çalışıyor. Bunu sokağa indiğinizde görebiliyorsunuz.

AKP’nin çok uzun zamandır Türkiye halkları üzerinde yapmaya çalıştığı ve bir nebze başarılı olduğu şey elinde olana şükretme meselesidir. İnsanlar gerçekten AKP’nin gittiği zaman elindekilerden olmaktan da korktukları bir düzende yaşıyorlar. Bizim öncelikli görevimiz insanlara güzel günleri hep beraber, omuz omuza dayanışarak getirebileceğimizi göstermek. Ne bu düzen AKP ile kuruldu ne de AKP’den önce bunları yaşamamışlığımız var. Halkla beraber, söylediklerimizi doğru bir şekilde aktarabilirsek bu süreci atlatabileceğimizi düşünüyorum.

Öne Çıkanlar