Seçim sandığına ekonomik kriz el koydu: O yaz bir türlü gelmedi!

Seçim sandığına ekonomik kriz el koydu: O yaz bir türlü gelmedi!
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son yıllarda sürekli bahsettiği 'bu yaz enflasyon düşecek, hayat pahalılığı bitecek' dediği yaz bir türlü gelmeyince seçmen yerel seçimde faturayı kesti. Seçim vaatleri yerine getirilmeyen emekliler de öfkesini sandığa taşıdı.

Artı Gerçek - AKP ve Recep Tayyip Erdoğan'ın yaklaşık 22 yıllık iktidarına en büyük fatura 31 Mart 2024 yerel seçiminde kesildi. Seçime damgasını vuran ise özellikle son 6 yıldır sürekli daha da derinleşen ekonomik kriz oldu.

Seçim sonucuna bakmadan önce, AKP iktadarları dönemindeki ekonomik tabloyu ikiye ayırmak gerekiyor.

AKP, iktidara geldiği 2002 yılının hemen öncesinde yaşanan ağır ekonomik krizin üzerine oturarak seçim kazanmıştı. Ekonomik krizin faturasını ağır bir şekilde ödeyen ANAP ve DSP tarih olurken, seçimlerin hemen öncesinde Recep Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül liderliğinde kurulan AKP açık ara farkla iktidara geldi.

1 MİLYON TL, 1 LİRAYA EŞİTLENDİ

AKP hükümet olduğu ilk dönemde ise krizin etkilerinin artık geçmeye başlamasıyla ekonomik açıdan nispeten daha rahat bir dönem geçirdi. Niyahetinde Merkez Bankası, 1 Ocak 2005 tarihi itibariyle paradan altı sıfırın atıldığını, 1 milyon TL'nin 1 liraya eşitlendiğini duyurdu.

2008 KRİZİ DÖNÜM NOKTASI OLDU: TAŞIMA SUYLA DEĞİRMEN DÖNEMİ

Derken küresel ekonomi, 2008 yılında yeni bir küresel krize girdi. Ancak bu kriz, ilerleyen yıllarda AKP iktidarı eliyle sanal bir refah dönemine girilmesine yol açtı.

2008 küresel krizi sonrası küresel çapta bol miktarda para basıldı, ucuz para dönemi başladı. ABD Merkez Bankası'nın (FED), Avrupa ve Japon merkez bankalarının bastığı paralar, o dönem için de dünya genelinde faizin yüksek olduğu Türkiye gibi ülkelere geldi. Türkiye'ye akan sıcak para, ekonomide geçici bir rahatlama yaratırken, ağırlıklı olarak özel sektör açısından olağanüstü derecede borçlanma yarattı. Böylelikle taşıma suyla değirmen döndürüldü ancak bunun da nihayetinde bir sonu vardı. Taşıma suyla değirmen 2013'lü yıllara kadar döndürüldü. Yurt içinde de bol kredi ve nispeten düşük enflasyonla sanal bir memnuniyet ortamı yaratıldı. Ancak sonuçta, siz eğer borcunuzu ödeyebilecek bir hasılat yaratamazsanız, ekonomiyi döndüremezseniz prensibi kaçınılmaz son olarak ortaya çıktı

OHAL ETKİSİ VE NAS İNADI

15 Temmuz 2015 darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL ve OHAL'in bitiminde de hukukun askıda kalmaya devam etmesi, uluslararası yatırımları da hızlı bir şekilde aşağı çekince ekonomik krizin yeniden kendini gösterdi. Özellikle 2018 sonrası ekonomi tepetaklak aşağı gitmeye devam ederken, damat Berat Albayrak döneminde başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yüksek enflasyona karşın 'nas (faiz)' inadı ve 'Ben ekonomistim... Faiz sebeptir, enflasyon sonuçtur' şeklindeki, iktisatın temel kuralını tersyüz eden 'ekonomi politikası' durumu uçuruma sürükledi.

Sıcak para döneminin bitmesi, OHAL ve sonrası dönemde artan otokratikleşme adımlarının üzerine 2020 Şubat ayından itibaren dünyayı pençesine alan korona virüsü salgını derken enflasyon tamamen kontrolden çıktı

ENFLASYON DÖNEMİ

TÜİK'in resmi verilerine göre; 2021'de yıllık enflasyon yüzde 36, 2022'de yüzde 64,27, 2023'te yüzde 64,77 oldu. Ekonomistlerin oluşturduğu ENAG'a göreyse 2023'te yıllık enflasyon yüzde 127 oldu.

PEYNİR, ZEYTİN DAHİ LÜKS OLDU, VERİLEN SÖZLER YERİNE GETİRİLMEDİ

Enflasyon yoksulun üzerinden buldozer gibi geçerken, orta geliri grubu da yok oldu adeta. Enflasyon hızlı bir yoksullaşmayı beraberinde getirirken, et, zeytin, peynir gibi temel gıda maddeleri dahi lüks oldu.

O YAZ BİR TÜRLÜ GELMEDİ

Erdoğan son 5-6 yıl boyunca hep, 'bu yaz enflasyon düşecek, hayat pahalılığı sona erecek' dedi ancak o yaz bir türlü gelmedi. Enflasyon düşmek bir yana, yaz aylarındaki baz etkisi haricinde sürekli yükselen bir grafik izledi. Erdoğan da bu nedenle daha önceki yıllardaki yapılan ancak son dönemde rafa kaldırılan asgari ücrete yılda iki kez zam uygulamasını yeniden başlattı. Ancak aşağıdak temel başlıklardan görülüceği üzere, asgari ücrete yılda iki zam uygulamasını da daha da derinleşen ekonomik buhrana rağmen terk etti. Ekonomide ise şöyle bir tablo oluştu:

DENİZ KURUDU, VAATLER GÖRMEZDEN GELİNDİ

- Merkez Bankası'nın swap (başka ülkelerden vade sonunda faiziyle ödenmek üzere alınan döviz) hariç net rezervleri mart ayı itibariyle eksi 65 milyar dolar.

- Ocak 2024 itibariyle orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış dış borç 225,4 milyar dolar.

- Ocak 2024 itibariyle cari açık 45,4 milyar dolar.

- TÜİK verilerine göre ocak ayı itibariyle geniş tanımlı işsizlik yüzde 26,5'e yükseldi.

HAYATA GEÇMEYEN VAATLER: YOK, YOK, YOK...

Ekonomide uçurumun ucuna gelindiğini gösteren bu veriler nedeniyle, Erdoğan kendisine mayıs ayında seçimi kazandıran bir çok vaadini hayat geçirmediği gibi, tamamen rafa kaldırdığını söylemek zorunda kaldı.

Peki neydi hayata geçmeyen vaatler?

- Emeklilelere seyyanen zam

- Bağ-Kurluların emeklilik için prim gün sayısının SGK'lılarla eşitlenerek, 7 bin 200 güne çekilmesi

- Ev kadınlarına sigorta pirim desteği ve erken emeklilik

- Memurlara 3600 ek gösterge

- Taşeron işçilerine kadro

- Mülakatsız öğretmen ataması

- Maraş merkezli depremde ağır hasarlı olan depremzedelere kredi desteği

- Gençlere ve kadınlara maddi destek vs...

Bu tablo da en çok emekliler ezildi. Asgari ücret 17 bin lira iken, emeklilerin üçte ikisi 10 bin lira ücrete mahkum edildi. Emekli maaşı büyükşehirlerde kirayı dahi karşılamaya yetmezken, Erdoğan temmuz ayında rutin enflasyon farkı oranında zam yapacaklarını söylemekten öteye gidemedi, çünkü artık deniz de kurudu ve yok, yok, yok dönemi tüm ağırlığıyla ekonomiye hakim oldu.

SEÇİM SONRASI DAHA AĞIR BİR EKONOMİK TABLO GELİYOR

Üstelik bu ağır tablonun, nisan ayından sonra çok daha ağırlaşması bekleniyor. Enflasyonu kontrol altına almak ve bu doğrultuda yabancı yatırımcılara verilen sözleri yerine getirmek için kemerler çok daha fazla sıkılacak. Kaçınılmaz olarak büyük bir işsizlik dalgası da kapıda.

Sonuçta, ekonomik tablo açısından söylenecek daha çok söz var, ancak 31 Mart özetle şunu ortaya koydu: Yerel seçime ekonomik kriz damga vurdu, iktidara ağır bir şamar indirdi. Erdoğan'ın özellikle son 5-6 yıldır sürekli 'bu yaz fiyatlar inecek, enflasyon kontrol altına alınacak' demesi ancak o yazın bir türlü gelmemesi, seçmen nezdinde de kredisini hızla tüketmeye başladı. Önümüzdeki günler için ekonomide daha da ağırlaşacak tabloyla birlikte, iktidarın yönetmekte zorlanması, daha da baskıcısı bir hükümet ve erken seçim tartışmaları bizleri bekliyor...

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar