'Taksiciler artık yasal muhbir'

'Taksiciler artık yasal muhbir'
Toplumu kameralarla denetlemenin en son örneği 'iTaksi' uygulaması hayata geçti. Gözetim Toplumu uzmanı Behlül Çalışkan, uygulamayı 'mahrem alanlara bir saldırı' olarak değerlendiriyor

ilknur YILMAZ


Toplumun yaşam alanlarını iktidarın kameralarla gözetim altına almasının son örneklerinden bir de ‘iTaksi’ uygulaması. İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün birlikte hayata geçirdiği ‘iTaksi’ uygulamasıyla taksiyle yolculuk eden İstanbulluların ses ve görüntüleri izinleri olmadan kaydediliyor.

Toplumun ‘mahrem alanlarına’ yeni bir müdahale olarak görülen iTaksi uygulamasını, ‘gözetim toplumu’ alanında akademik çalışmalar yapan Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Görevlisi Behlül Çalışkan’a sorduk.

İTAKSİ UYGULAMASI HANGİ İHTİYAÇTAN DOĞDU?

Bu ve ilgili meseleleri toplumun hassasiyetlerini kullanarak hayatımıza sokuyorlar. Toplu taşımalarda artan şiddetin devamında, son olarak dolmuşta şortlu kadına saldırma olayından sonra dolmuş ve minibüslere kameralar yerleştirildi. Toplumsal bir direnç görülmedi ve devamında bu taksilerde de başladı. Eskiden bu durumlara, toplumun kamusal düzeni için gibi kılıflar uyduruluyordu, artık terörle mücadele gibi bahaneler de var. Bu korkunç bir şey, gizli kayıt gibi bir şey söz konusu.

TAKSİ KAMUSAL ALAN MIDIR?

Taksi özel alandır, toplu taşıma değildir, lüks tüketim olarak görülür. Taksiciyle ticari bir ilişki kurulur, özel bir alandır.

Türkiye’de son yıllardaki uygulamaların genelinde toplumun geleneksel alanlarına "mahrem alanlarına" girilmiş durumda. Muhtarlar meselesi var, muhtarlar ve taksicilerle kurulan bağ benzer, hem meslek dalı olarak bir ilgi hem de bir ağ kurulması için bir ilgi var. Muhtarların geleneksel olarak Türkiye toplumunda bir yeri vardır, köylerde daha ayrı, büyük şehirlerde daha farklı olarak, ailelerin çetelesini tutmak, özellikle siyasi anlamda çetelesini tutmak gibi bir işleri yoktu, artık son zamanlarda var. Taksiciler için de böyle bir durum var. Muhtarların, köyünden, mahallesinden çıkan oya kadar, hangi oy hangi parti öğrenebilmek için üzerlerinde bir baskı söz konusu, buna karşı duran, bir toplantıya gitmeyen muhtarlara yaptırım uygulanması gibi. Buna benzer görüyorum taksi olayını.

İTAKSİ UYGULAMASININ ÖZEL YAŞAM İHLALİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYOR MUSUNUZ?

Şüphesiz, orada yanınızdakiyle, telefonda bir başkası ile konuşuyorsunuz. Bazı yazılı olmayan kurallar vardır, tanımadığınız bir şoförle yolculuk yapıyorsunuz, toplumun geleneklerindendir, taksiciyle sohbet toplumun nabzını tutma, siyaset konuşma gibi, ama bunlar bir saygı çerçevesinde olurdu. Son zamanlarda bu aşılıyor, bir muhbirlik başladı. Taksiciler daha önce gizli olarak ses kaydı alarak ihbarda bulunabiliyordu. Şimdi bu olay yerleşik ve yasal hale geldi. Bu durumu da taksiler kamusal alandır yasal olarak bir sorun yok diyerek açıklıyorlar.

İTAKSİ UYGULAMASIYLA KAYDEDİLEN VERİLER NE OLACAK?

İstanbul’daki taksi sayısına bakarsak muazzam boyutlarda verilerin toplanması söz konusu. Taksicilerin bu verilere erişemeyeceğini, şifreli olacağını, sadece ihbar ve şikayet durumlarında değerlendirileceği söyleniyor. Bu durumda birini ihbar etmek isteyen taksici kendisi kayıt almasına gerek kalmadan sadece ihbar ederek bu verilerin değerlendirilmesini sağlayacak ve bu veriler her zaman ulaşılır durumda olacak.

BU BÜYÜK MİKTARDAKİ VERİ NE AMAÇLA KULLANILACAK?

Hem siyasi hem tüketim açısından baktığımızda, toplanan veriler her zaman işlenir. Devletin muhalif vatandaşa ulaşması dışında bu büyük verilerin kullanılabileceği yerler açısından da bir tehlike görüyorum. Tam bir distopya örneği aslında. Uygulama yarı gizli şekilde yapılıyor. Herhangi bir yerde sistemle kayıt yapılıp yapılmadığını görürken burada böyle bir uyarı yok. Bu toplumun her alanında bir güvensizlik yaratacaktır, yanındakine karşı, devlete karşı. Bir şey konuşurken çekince duymak, yeri geldiğinde telefonu açamamak, tam bir distopya örneğidir. Kusursuz bir baskı ortamı yaratmaktır.

Öne Çıkanlar