'Türkiye'de en az 1 milyon Suriyeli kayıtsız çalışıyor'

'Türkiye'de en az 1 milyon Suriyeli kayıtsız çalışıyor'
'Açlık ve istismar tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar.'

Yeni Emek Çalışmaları Ofisi’nin düzenlediği panelde konuşan Sosyolog Didem Danış, "Bugün Türkiye'de en az 1 milyon Suriyeli kayıtsız çalışıyor. Çalışma iznine sahip kişi sayısı ise 30 bin" derken, Psikolog Baran Gürsel de,  göçmen işçide her zaman bir sınırın ötesine itilme duygusunun olduğunu söyledi.

Yeni Emek Çalışmaları Ofisi, Eğitim Sen 6 No’lu Şube'de "Sınıf perspektifinden göçmenliğe bakmak" başlıklı panel düzenledi. Göçmen emeği üzerinden işçi sınıfı dayanışmasının tartışıldığı panele Akademisyen Didem Danış, Pedriye Mutlu, Baran Gürsel ve Şebnem Oğuz’un yanı sıra çok sayıda kamu emekçisi ve yurttaş katıldı.

Göçmenlerin tarihsel gelişiminin ele alındığı panelde başta Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin durumuna dikkat çekilirken, ilk olarak sosyolog ve akademisyen Didem Danış söz aldı.

'1 MİLYON SURİYELİ KAYITSIZ İŞÇİ BULUNUYOR'

20'nci yüzyıldan beri göçün emekle ilişkisi olduğunu söyleyen Danış, "Bugün Türkiye'de en az 1 milyon Suriyeli kayıtsız çalışıyor. Çalışma iznine sahip kişi sayısı ise 30 bin. 2019 yılında Türkiye ekonomisi uluslararası ekonomiye bu kadar entegreyken niye böyle, nasıl böyle?" sorusunun sorulması gerektiğini ifade etti.

'AVRUPA'DA HER 7 İŞÇİDEN BİRİ YABANCI İŞÇİ'

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Almanya'ya göç eden Türkiye vatandaşlarına da değinen Danış, "Bir tarafın iş gücü var, bir tarafın iş potansiyeli var. O dönemde Avrupa'da her 7 kişiden biri yabancı işçi. Türkiye'de şu anlık bu istatistiği bilemiyoruz. Emek piyasasında yabancıların payı nedir sorusuna cevap veremediğimiz için bilemiyoruz. Kayıtsız ve enformel çalışmaları önem arz ediyor" ifadelerini kullandı. İş gücü piyasasındaki eşitsizliği hatırlatan Danış, "Yerliler daha yüksek ücretle çalışırlar. Göçmen ve azınlıklar ise daha düşük ücretle çalışırlar. Sanayi piyasalarında bu ağırlığı net gözlemliyoruz" şeklinde konuştu.

'AÇLIK VE İSTİSMAR TEHLİKESİ İLE KARŞI KARŞIYALAR'

Göçmenlik sorununun devlet ilişkisi çerçevesinde değerlendirilmesinden yakınan Akademisyen Pedriye Mutlu da, "Devlet aktörlüğünün bir gerçekliği var. Bunun olumsuz tarafı, alternatif araştırma konularının olmamasına sebep oluyor" dedi.

Mutlu, Suriyelilerin yasal haklarından mahrum bırakıldığını belirterek konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"Geçici koruma statüleri var. Türkiye ile AB arasında geri dönüş süreci çerçevesinde ön alıcı bir mekanizma söz konusu. Mültecilerin Akdeniz’e inmelerini engelleme süreçleri ile benzerlik göstermektedir. Açlık ve istismar tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorlar. Kontrol etme ve düzenleme, aynı zamanda emek gücünü kendi lehlerine kullanmak amaçları da vardır. Yaptığımız araştırmalara göre küçük işletmeler, Suriyelerinin ülkeye gelmesini can simidi olarak görüyorlar. Suriyeliler ya mağdur, ya tehdit ya da fırsat olarak görülüyor."

'SERMAYE BİRİKİM YAKLAŞIMINI İRDELEMEK GEREKİR'

Sorunun kapitalist rejiminin kendisinde olduğunu ifade eden Akademisyen Şebnem Oğuz da, "Ana akım medya, bireyden yola çıkarak işçilerin göç ettiğini iddia ediyor. Bireyden yola çıktığı için esas olarak sermaye birikim yaklaşımını irdelemek gerekir. Göçmenler proletaryaya dahil edilemez, çünkü proletarya düzenli iş gücüne sahiptir. Yerli ve göçmen işçiler arasında ortak davranma eğilimlerine bakmak gerekir. Göçmenleri durgun nüfus kategorisinde ele almak lazım" diye belirtti.

'BİRÇOK ALANDA MÜLKSÜZLEŞME YAŞANMAKTADIR'

Marx ve Engels'in göçmen ve proletarya tanımlarına da vurgu yaparak konuşmasına devem eden Mutlu, "En gürültülü kesim göçmenlerdir. Hazır iş gücüne girmek için bekleyen durgun kesim olarak tanımlanıyor. Yedek iş gücü ordusunda, durgun kesim istihdam edilmektedir. Sadece tarımda değil, birçok alanda mülksüzleşme yaşanmaktadır" şeklinde konuştu.

'YENİYİ TASARLAMA İHTİYACI VAR'

Çok zor şartlara maruz kalındığında insanların göç ettiğini söyleyen Psikolog Baran Gürsel ise, "Yeniyi tasarlama ihtiyacımız var. Kayıp ve ruhsal anlamda ya da güçlü bir şiddete maruz kalma hissiyatı sonucu göçmenlik yaşanabilir. Bunun yanında şiddet veya yıkımın faili de olabiliriz. Sömürü ilişkileri vahşileştikçe, daha da radikal düşünceleri savunabilir duruma gelebiliriz. O yüzden göçmenliğin ruh sağlığının kayıp dinamiklerini düşünmek gerekiyor. ‘Kendi ülkelerinde savaşmadılar, işimizi çaldılar’ söylemi; göçmenleri çok yüceltme mantığıdır. İşçiler güçsüzlük hissi ile bu cevabı verebilirler" diye konuştu.

Panel soru cevap bölümü ile son buldu. (Mezopotamya Ajansı)

Öne Çıkanlar