Anna Lindh ve Eren Keskin

Anna Lindh Ödülü'nü alan Eren Keskin, yıllarca DGM’lerde yargılandı. Şimdi hakkında açılan davaların sayısı dünya rekorlar kitabında.

Stockholm. Bence Nobel’den sonra İsveç’in en önemli ödüllerinden biri olan Anna Lindh Ödülü'nü Eren Keskin’in alması beni çok sevindirdi. Eren Keskin, Ayşe Nur’un en yakın dostlarından biri idi. Onun ne kadar seçici olduğunu bilirdim. Kısa zamanda adamın notunu verirdi. Onun arkadaşı olmak bence bir ayrıcalık idi. Tıpkı Eren’in arkadaşı olmanın bir ayrıcalık olması gibi.

Küçükyalı’da komşu idik. Endişe ile Ayşe ile Eren’in geç vakit İHD toplantılarından dönmesini beklerdim evde. Bazen birlikte dönerdik. Eren taksiden indikten sonra, apartmanın dış kapısı açılana kadar beklerdik, içeri girdiğine emin olmak için.

Onu, ilk 1990 yılında Ayşe ve İsmail Beşikçi birlikte yargılanırken, İsmail Beşikçi’nin cesur avukatı olarak tanıdık.

İsveç 200 yıldır bir savaşa girmemeyi başarmış bir ülke. Ama bu onun dolaylı başka tür örtülü savaşlardan azade olduğu anlamına gelmiyor. Pek dışa vurulmamakla birlikte Trump ABD’si  ile Putin Rusya'sı arasında tırmanan, bazılarınca yeni soğuk savaşın öncüsü olarak yorumlanan tırmanan gerginlik İsveç’te endişe yaratıyor.

Tam bu sıralarda, İsveç basınına, hala açık olan Olaf Palme cinayeti dosyasında yen bir gelişme olduğu haberi düştü. Cinayetin görgü tanıklarından biri olan Stig Engström'ün, 1986 yılında öldürülen eski İsveç Başbakanı Palme'nin katili olma olasılığının yüksek olduğu belirtiliyordu bu yeni haberde. Daha sonra silah eğitimi aldığı ortaya çıkan Stig Engström, Palme'nin vurulduğu yerin bitişiğindeki Skandia finans şirketinde çalışıyordu ve cinayet gecesi binayı 23.19'da terk etmiş, 2 dakika sonra da Palme, magnum marka bir tabanca ile vurulmuştu. Stig Engström’ün Amerikan ordusunda eğitim görmüş arkadaşları vardı.

Stig Engström, 2004 yılında esrarengiz biçimde intihar etti. Ve aradan onca yıl geçmesinden sonra, şimdi Stig Engström’ün çevresindekiler soruşturuluyor! Nereden nasıl jeton düştüyse, hep bu tür cinayetlerde olduğu gibi.
Palme, Gorbaçov’un yaptığı açılımlara sıcak bakıyordu, Sovyetlerle daha yakın ilişkiler gelişmeye başlamıştı. Ancak Reagan ile Gorbaçov arasındaki silahsızlanma görüşmelerinde ilerleme sağlanamamıştı ve Palme’nin öldürülmesinden 8 ay sonra 1986 ekim ayında Reykjavik’te düzenlenen zirvede nükleer silahların sınırlanması görüşmeleri, Reagan’ın Yıldız Savaşları projesinden ödün vermediği için çökmüştü. Kısacası Palme cinayeti tam böylesi bir döneme denk düşüyordu.

Cinayeti soruşturan komiser inatla cinayeti PKK’nin işlediğini savunuyordu. Bir sürü Kürt, hatta Süryani şüpheli olarak gözaltına alındı, sonra cinayet bir uyuşturucu bağımlısına yıkılmaya çalışıldı. Hatta mahkum oldu. Ama delil yetersizliğinden beraat etti. Dikkatler tamamen başka yönlere çekilmiş, olay iyice karmaşıklaşmıştı.

Palme cinayetinden sonra Sosyal Demokratların toparlanması kolay olmadı. Sonunda Palme ayarında genç bir lider yükselmeye başladı. O da Göran Persson hükümetinde Dışişleri bakanı Anna Lindh idi. 

Palme, eşiyle sinemadan çıktıktan sonra vurulmuştu. Anna Lindh ise, 11 eylül 2003 tarihinde, bir mağazada alışveriş yaparken sözde psikolojik sorunları olan Sırp Mihail Mihailoviç tarafından vuruldu. Nedense Sırplar suikasti sever! Bu yüzden dünya savaşı bile çıktı!
Anna Lindh’in Stockholm Katarina Kilisesindeki mezarı

Ancak Anna Lindh’in vurulduğu dönem yine dünyanın ilginç bir dönemine denk geliyor. Anna Lindh İsveç Sosyal Demokrat Gençlik Birliği'nin ilk kadın başkanı idi. Başkan olduğu sırada Nikaragua, Vietnam, Güney Afrika ve Filistin konularıyla yakından ilgiliydi, soğuk savaşın ana karakteri olan silahlanma yarışına karşıydı. Çevre bakanı olduğu sırada yine çok önemli işler becerdi. 2001 yılında Avrupa Birliği Konsey Başkanı oldu.
Lindh 2003 yılında Irak’ın işgalini eleştirdi. Filistin sorununun barışçıl çözümünü savundu. 
İsveç Ulusal Savunma Koleji’nin bugünkü adı Försvarshögskolan, yani Savunma Yüksek Okulu. İsveçliler, Üniversite adını her yerde kullanmayı sevmiyorlar. (Bizde ise dağ taş her yer "Üniversite" oldu!)
İşte bu Savunma Yüksek Okulunun Kütüphanesi bugün Anna Lindh’in adını taşıyor. Buraya biz sivillerin de üye olup yararlanması mümkün. Dünya politikası ve gelişmelere ilişkin çok iyi konferans ve seminerlerin düzenlendiği, yayınların yapıldığı Dış Politika Enstitüsü de bünye içinde yer almakta.

Anna Lindh Ödülü'nü alan Eren Keskin, yıllarca DGM’lerde yargılandı. Şimdi hakkında açılan davaların sayısı dünya rekorlar kitabında.

Sadece insan hakları değil, azınlık hakları, Kürt hakları, kadın hakları, LBGT hakları üstünde de yoğunlaştığı için çok daha fazla haksız tepki ile karşılaştı. Ama yılmadı. 

1995 yılında, DOZ yayınlarının yasal sorumluluğunu üstlendiği için "yayıncı" olarak hapse girdi. Ayşe’den bir yıl sonra. Özgür Gündem gazetesi ile dayanışarak yayın yönetmenliğini üstlendi uzun dönem. Şimdi onunla aynı davada sanık olduğum için gurur duyuyorum. 

Seni Stockholm’de sabırsızlıkla bekliyoruz Sevgili Eren Keskin.

Ülkeden çıkma yasağı ayıbının kaldırılacağına inanıyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi