Bitmez tükenmez bir neşe ve gelecek pınarı: Mayıs 68

50 yıl önce, Paris’te ve dünyanın dört bir köşesinde gençler gerçekçi olup imkansızı istediler. İhtiyar, muhafazakâr, devletçi düzen ağır darbe yedi.

Bu yıl Mayıs 68’in 50. yılı. Başta Fransa olmak üzere dünyanın dört bir yanında bu muhteşem siyasal/ideolojik/kültürel/toplumsal ayaklanmanın yaş günü kutlanırken, tarihin diğer kırılma noktaları diyebileceğimiz 1789, 1871, 1917 ve 1949 da kaçınılmaz olarak gündeme geliyor.

1988 ve 1998’de yani 20. ve 30. yıldönümü kutlamalarına baktığımızda, 68’in öğrenci liderleri, ideologları ve teorisyenleri ön plana çıkıyordu. 2008 yani 40. yıl kutlamalarından bu yana ise Mayıs 68 artık daha çok anonim kitlelerin hareketi olarak değerlendiriliyor. 40. yıldan itibaren hareketin öğrenci hatta işçi ayağı bile ikinci plana düşerken, 68’i hazırlayan siyasi/ideolojik/toplumsal/kültürel unsur ve boyutlar üzerinde yoğunlaşıyor son çalışmalar.

Yeni kitaplar, sergiler, seminer ve festivallerde hem 68 yad ediliyor hem de bugün ve yarın açısından ele alınıyor, tartışılıyor. Bu konuda Express dergisinin Mayıs sayısı için ‘’Elli yıl Sonra Dimdik Ayakta’’ başlıklı bir yazı yazdım.*

İçinde bulunduğumuz dönemde Mayıs 68’e bu kadar önem ve değer atfetmenin tabi ki bir dizi nedeni var: Neo-liberalizme karşı Dünya Sosyal Forumu ile başlayan kitlesel hareketlilik, Arap Baharı, OWS, Podemos, Gezi, MeToo ve son olarak Ermenistan’da Başbakan’ın istifasıyla sona eren direnişler, yeni yani güncel 68 Mayıslarının peşinde. Duvar’ın yıkılmasıyla tek kutuplu hale gelen dünyada ABD, eskisi kadar güçlü değil, her istediğini artık yapamıyor, ama eskiden olduğu gibi bir SSCB ya da bir Bloksuz Ülkeler olmadığı için de boşluk ve dengesizlik var siyaset sahnesinde. Sonra, 68 Mayıs’ına bugünden bakınca, yeni sandığımız ‘’Bir Başka Dünya Mümkün’’ sloganının aslında bir 68 ürünü olduğunu görüyoruz. Atalete belki de umutsuzluk ve çaresizliğe karşı özellikle gençler yeni bir 68 istiyor. Baby Boom’dan esinlenen Y kuşağı çocukları…

Siz oy atmaya hep devam edin, geri kalanını ben yapacağım

Fransa açısından bakarsak, 68 Mayıs’ı, en az 20 yıllık sağcı muhafazakar iktidara karşı bir başkaldırı idi. Bugün yine ve hala bir 68 talebi varsa nedeni de belli: Fransa, 1789’a, 1848’e ve 1871’e rağmen hala burjuvazi tarafından yönetilen bir ülke. Mitterrand ve ardıllarının ‘’sosyalist’’ iktidar dönemleri Fransa’da en çok özelleştirmelerin olduğu dönemler.

68’in en önemli özelliklerinden biri, sıradan bir öğrenci ayaklanması olmayıp, Fransa tarihinin en büyük grevini gerçekleştirebilecek kadar işçi sınıfı bağlantılı bir hareket. O günkü işçi sınıfının yani mavi yakalıların yerini bugün çoğunlukla beyaz yakalılar aldı ama ittifaklar mantığı hala geçerli.

Bugün de, tıpkı 68’de olduğu gibi, eskiye, statükoya, yerleşik düzene karşı bir alerji/antipati var. Üstelik bu talep bütün dünya için geçerli. Zaten dikkat edin demokrasisi gelişmiş ülkelerde devlet yöneticileri, demokratik olmayan ülkelere kıyasla çok daha genç. Keza kadınların iktidardaki konumu, rolü ve payı da yine demokrasiyle ilgili bir kriter. Bu da 68’in bir kazanımı. Neşe, mizah, yaratıcı grafik ve grafittiler de aslında çok eski devrimci arkadaşlardır, fırsat buldukça yeryüzü ile gökyüzü arasında gezi’ye çıkarlar.

Bugün çeşitli kesimlerde Marx’a, Paris Komünü’ne, Sovyet Devrimine, Çin Devrimine, 68 Mayıs’ına ısrar ve inatla, üstelik yenilikçi-yaratıcı-geliştirici bir şekilde hala ilgi varsa bunun da nedeni belli: 68 Mayıs’ını doğuran nedenlerin bir kısmı bugün yine zuhur etti: İnsanlarda yabancılaşma var; Tüketim toplumu hiçbir sorunu çözemedi; Kapitalizm, çağdaş adıyla neo-liberalizm, ne bireyin ne de toplumların önünü açabildi; yerleşik değerler ve mevcut iktidarlar, savaşları, açılığı, işsizliği çözemedi; ve daha bir çok benzerlik var Mayıs 68 öncesi ile bugün arasında.

68 öncesinde ve sonrasında üniversitelerde genel olarak eğitim sistemlerinde huzursuzluk vardı. O zaman Martin Luther King ve Robert Kennedy suikastları olmuştu. Arap-İsrail savaşı tüm şiddetiyle sürüyordu. Keza Vietnam savaşı da… SSCB, Çekoslovakya’yı işgal etmişti o yıl.

Meksika Olimpiyatlarında ise Amerikalı siyah atletler şampiyonluk kürsüsünde sol yumruklarını sıkıp göğe kaldırmışlardı.

Bugün de benzeri gelişmeler yaşanıyor.

1968 kâfir bir yıldı. Çünkü olmayacak şeyler oldu. Pek muhteşem görünen iktidarlar affaldı, şaştı kaldı, kıpırdayamadı yerinden.  Çelimsiz, güçsüz gibi görünen uslu giyimli öğrenciler altüst etti bütün toplumu.

Aradan 50 yıl geçmiş. 68 Mayıs’ının önemini kavramak için şu son 50 yılda olup bitenleri 68 gözlükleriyle inceleyince güzel gelişmeler çıkıyor ortaya.

Uzatmayayım. Le Monde Diplomatique’in uzun yıllardır Genel Yayın Yönetmeni olan İgnacio Ramonet, Mayıs 1988’deki başyazısına ‘’Militanlık yapmak için bin fikir’’ başlığını atmış. 10 yıl sonraki başyazının başlığı, ‘’Ütopya İhtiyacı’’. Derginin şimdiki Genel Yayın Yönetmeni Serge Halimi’nin 2018 Mayıs sayısındaki yazısının başlığı da çok şey anlatıyor: Mayıs, Okyanus bir Umut.

Hayır demek, düşünmektir

* Yazı Mayıs ortasında www.apoletlimedyablogspot.de sitesinde de yayınlanacak

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi