Travma sonrası psikolojik desteğin önemi

Travma sonrası psikolojik desteğin önemi
Çocukluk travmalarını trafik kazalarına benzetirim. Çocuksunuz, yaya olarak karşıdan karşıya geçiyorsunuz, hiç beklemediğiniz bir anda bir araba gelip size çarpıyor. Tedavi görmezseniz o yaralar nasıl iyileşir?

Komşum, cinsel istismar konusundaki çalışmalarımı bildiği için sanırım, yeğenin yaşadıklarıyla ilgili bana açıldı. Yoksa bu konuyu mümkün olduğunca saklamaya çalıştıklarına eminim. Çocuk üvey babası tarafından cinsel istismara uğramıştı. Anne, çocuğun tarafında Yer almamıştı. Çocuk kız kardeşiyle birlikte geçici olarak yetiştirme yurduna yerleştirilmişti. Teyzesi çocuğu yetiştirme yurdundan aldı.

İlk sorum “Çocuk psikolojik destek alıyor mu?” oldu. Çocuk için yapılması gereken en acil destek, psikolojik tedavi. Komşum “Gerek yok, kız iyi görünüyor, günlük yaşantısına normal devam ediyor…”dedi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Yaralı bir çocuk yol ortasında bırakılmış gibi hissettim. Ne dediysem ikna edemedim psikolojik desteğin gerekli olduğu konusunda. Onlara göre iyileşmenin en iyi yolu konunun üstünü kapatılıp, unutulmasıydı…

Travma sonrası çocuğun psikolojik destek alabilmesi için ne olması gerekiyordu? Hayatına bir şekilde devam ediyorsa sorun yok muydu? Hayatın bir şekilde devam etmediğini nasıl anlatmak gerekiyordu insanlara?...

Psikolojik travmanın etkisini anlatabilmek için trafik kazalarını örnek veririm. Çocuksunuz, yaya olarak karşıdan karşıya geçiyorsunuz, hiç beklemediğiniz bir anda bir araba gelip size çarpıyor. Ağır yaralanma sonrası – özellikle çocukluk dönemi travmaları ağır yaralıdır- mesela kemikleriniz kırılabilir, vücudunuzda kesikler ve ezikler oluşabilir, beyniniz hasar görebilir, iç organlarınız zarar görebilir, omuriliğiniz yaralanabilir… Bu yaralanmalar sonrası tedavi görmediğinizde ne olur? Ölmezsiniz belki, bir şekilde hayatınıza devam edersiniz, peki nasıl devam edersiniz? Tedavi görmezseniz o kemikler nasıl kaynar, yaralar nasıl iyileşir?...

En iyi ihtimalle diyelim sadece kırılan konulunuzda hasar kaldı. Ama kolunuzu eskisi gibi kullanamıyorsunuz. Yaşanan kazayı yok saydığınız, size ne olduğunu anlamadığınız için. O kolu, eskisi gibi işlevini yerine getirmesi için sürekli zorlarsınız. Yapamadığınızda da kendinizi suçlarsınız, herkesin kolu gibi olmadığı için... İnsanlarla birlikte olduğunuz alanlarda da insanlar sizi suçlar, kolunuzu herkes gibi kullanamadığınız için. Neden yapamadığınızı anlamadığınız bir kısır döngüye girersiniz. Sakatlanmış olmak bir sorundur, herkes gibi olamamak ayrı bir sorundur…

İlerleyen yaşlarda bir sorun olduğunu hissettiğinizde ve bunu çözmek istediğinizde, bu sefer başka sorunlar çıkar. Bizim kültürümüzde psikolojik destek almak hala utanılacak bir şeydir. Psikolojik destek alanlara deli gözüyle bakılır.

Psikolojik sorunlarının olduğunu kabul etmek ve destem almak bir zayıflık olarak görülür. Halbuki bir ruh uzmanına başvurmak bir insanın zayıf değil güçlü olduğunun işaretidir. Çünkü ruhsal problemlerle yüzleşmek güç ve cesaret ister. Ruh uzmanına gitmiyor olmakta insanların ruhsal problemleri olmadığının göstergesi değildir.

Dünya Sağlık Örgütü her 4 kişiden 1’nin hayatının bir noktasında zihinsel ve nörolojik bir rahatsızlıktan etkileneceği belirtiliyor. Yine DSÖ bu insanların üçte ikisinin herhangi bir sağlık uzmanına başvurmadığını açıklıyor.

Psikolojik destek almanın önündeki bir diğer engel ise travmayla yüzleşme korkusu. Travmanın yaratacağı bunaltıcı duygulardan, özellikle acıdan kaçınma davranışı.

Peki sonuç?

Geçmişe dönüşler, kabuslar, anksiyete, depresyon, aşırı uyarılma, duygusal uyuşukluk gibi problemler, insanlarla ilişkilerde zorlanma

özdeğerin ve benlik algısının bozulması, kendini suçlama, üretken bir yaşamın sürdürülememesi

Yeniden mağduriyetlere açık hale gelme, sağlıksız başa çıkma mekanizmaları sonucu kendine zarar verme, fiziksel hastalıkların artması, travmanın olumsuz sonuçlarını aile içinde gelecek kuşaklara aktarma.

Ağır travmalara maruz kalmış ve bunun sonucundan destek almış biri olarak söyleyebileceğim, destek sürecinde karşılaşılacak hiçbir sorun travmanın yarattığı ağır sonuçlarla karşılaştırılamaz. Kendiniz ve sevdikleriniz için iyi bir şey yapın, destek almayı kabul edin.


Meliha Yıldız: "1975’te, cinsel istismar da dâhil birçok ihmal ve olumsuzluğun yaşandığı bir evde doğdu. Kırk dört yaşına geldiğinde, bir video-röportajla yaşadığı cinsel istismarı anlattı. Bu, onun için mağdurluktan aktivistliğe giden yolculuğun başlangıcı oldu. Türkiye’de, aile içi cinsel istismarın “mağdur” tarafından anlatıldığı ilk kitap olan "Kutsal Tecrit"i 2021 yılında yazdı. İkinci kitabı Uçurum Kenarındaki Salıncaklar 2023 yılında yayınlandı. Çocuğun cinsel istismarıyla ilgili yaptığı çalışmaları https://melihayildiz.org/ sitesinde paylaşmaya devam ediyor"

Öne Çıkanlar