Veli Saçılık davasında karar: Kepçe ile cezaevine müdahale edilemez

Veli Saçılık davasında karar: Kepçe ile cezaevine müdahale edilemez
Cezaevi'ne düzenlenen operasyonda sağ kolu kepçe ile koparılan Veli Saçılık'ın yıllardır süren davasında tüm cezaevi operasyonları için emsal olacak bir karar alındı.

Burdur Cezaevi'nde 2000 yılındaki operasyonda duvarı yıkan dozerin kepçe darbesiyle sağ kolu kopan Veli Saçılık'ın ikinci mağduriyetini, 'cezaevinde oluşan hasarı karşılamaları' için açılan dava ile yaşamış, mahkeme toplam 25 bin 369 TL tazminat ödemesine hükmetmişti.

Veli Saçılık'ın 19 yıldır devam eden davasında tüm cezaevi operasyonları için emsal olacak tarihi bir karara imza atıldı. Saçılık’ın, kazandığı 150 bin TL’lik tazminatı, 'İsyana katıldığı ve kolunun kendi kusuruyla koptuğu' gerekçesiyle iadesine karar veren yargı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 'Kusurlu olan devlet, tazminatı geri alamazsın' kararından sonra Isparta İdare Mahkemesi daha önceki kararın tam aksi bir akarar verdi.

'İSYANA KATILAN BEDELİNİ ÖDER' GEREKÇESİNE 'DOZER KEPÇESİYLE CEZAEVİNE MÜDAHALE EDİLMEZ' YANITI

AİHM kararına uyan idare mahkemesi, devletin cezaevlerinde isyan çıkmamasına yönelik önlemleri alması gerektiğine, tüm önlemlere rağmen isyan çıksa bile kanunlarda gösterilen ölçülerle müdahale edebileceğine hükmetti. Daha önce 'isyana katılan bedelini öder' anlamına gelen karara imza atan yargı, Saçılık’ın kolunun kopmasına neden olan dozer kepçesi ile cezaevine müdahale etmenin kanuni olmadığına hükmetti ve yargılamanın yenilenmesine hükmetti.

T24'ten Gökçer Tahincioğlu'nun haberine göre, AİHM kararından sonra Adalet ve İçişleri bakanlıkları, icra sürecini durdurdu. Ancak davalardan feragat edildiğine yönelik bir yazı Saçılık’a gönderilmedi. Saçılık da tazminatın iadesine yönelik davanın yenilenmesi için yeni dava açtı.

Davayı Isparta İdare Mahkemesi karara bağladı. Kararda, AİHM'nce verilen ihlal kararlarının Türkiye yargı makamları tarafından tanınmasının hukuk devletinin gereği olduğu vurgulandı.


Kararda, Burdur Cezaevi’ndeki mahkumların 5 Temmuz 2000’de duruşmalara çıkmayı reddederek idareye karşı fiili direnişte bulundukları, davalı idarelerin ise cezaevinde kontrolü sağlamak amacıyla yaptığı müdahale çerçevesinde cezaevi duvarını iş makinesi ile yıkımı sırasında Saçılık’ın sağ kolunun kopacak derecede yaralandığı ve sonradan hastanede yapılan ameliyatla sağ kolun dirsek üstünden ampute edildiği anlatıldı.

Kararda, yargılama süreci ve AİHM kararı anımsatıldıktan sonra, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında davacının zarar görmesine sebebiyet veren olaylarda davalı idarelerin kusurunun bulunduğuna ilişkin hususların yer alması nedeniyle yeniden yargılama yapılarak mahkememizce dava konusu olayın bu çerçevede yeniden değerlendirilmesi gerektiği açıktır" denildi.

'DEVLETİN TEMEL GÖREVİ'

Anayasanın "kişi dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı" başlıklı 17. maddesinde; herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu, kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağının yer aldığının anımsatıldığı kararda, "Anayasamızın teminatı altında bulunan yaşama hakkının bir parçası olarak her vatandaşının vücut bütünlüğünü korumak devletin temel görevleri arasındadır" denildi.

'ÖNLEM ALSAYDIN'

Kararda, devletin, cezaevindeki kişilerin vücut bütünlüğüne üçüncü kişilerin ya da kamu görevlilerinin zarar vermesini engelleyecek eğitimler vermesinin zorunlu olduğu anımsatıldı. İdarenin cezaevi iç ve dış güvenliğini sağlaması, önleyici güvenlik önlemlerini baştan alması, cezaevi donanımını buna göre gerçekleştirmesi, etkili yönetim ve denetim sistemi geliştirmesi gerektiğinin anlatıldığı kararda, isyan halinde kullanılabilecek kesici, delici, patlayıcı silahların cezaevine sokulmasının engellenmesinin de devletin görevi olduğu vurgulandı.

'ORANTILI MÜDAHALE ŞARTI'

Kararda, "buna rağmen herhangi bir toplu isyan ya da kalkışma olması halinde güvenliği sağlama konusunda her zaman dışarıdan kolluk kuvvetleri vasıtasıyla müdahale etmek hakkı var ise de yapılan müdahalenin yürüttükleri hizmetin gereklerine ve mevzuatında öngörülen yöntemlerle, kişilerin can güvenliğini mümkün olduğunca riske atmadan orantılı bir güç kullanmak suretiyle yapılması gerekmektedir" denildi.

'KEPÇEYLE MÜDAHALE OLMAZ'

Kararda, somut olayda Saçılık’ın, mahkumların isyan çıkardığı koğuşa girebilmek için başlatılan operasyon çerçevesinde iş makinesi tarafından dışarıdan cezaevi duvarında açılan delikten hava almak için çıktığı sırada iş makinesi tarafından kolundan yaralandığının altı çizildi. Cezaevindeki mahkumların koğuşuna girebilmek için müdahale etmede kullanılan iş makinesinin cezaevlerinin iç dış güvenliğinin korunmasında olağan ve mevzuatında öngörülen bir yöntem olmadığı vurgulandı. Kararda, şöyle devam edildi:

"Zorunluluktan dolayı bu yöntemin kullanılmış olduğu kabul edilse bile cezaevinde hürriyeti kısıtlı olan kişinin can ve vücut bütünlüğünün korunmasında idarelerin sorumluluğu bulunduğundan davacının sağ kolunun dirsek üstünden kopacak derecede yaralanmasında ve daha sonra da zorunlu olarak kolun ampute edilmesinde cezaevlerinde iç ve dış güvenliğini birlikte sağlamakla görevli olan davalı idarelerin hizmet kusuru işledikleri sonucuna varıldığından, olay nedeniyle davacının uğradığı zararın davalı idarelerce, ortaklaşa tazmin edilmesi gerekmektedir."

Kararda, davacının maddi tazminat isteminin fazlasına hükmetmek olanağı bulunmadığından dava dilekçesinde yer alan istemi kadar (toplam 150 bin TL) 100.000,00 TL (eski türk lirası ile 100.000.000-YTL) maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği vurgulandı. Bu paranın Saçılık’a ödendiği ve geri alınamayacağının anlatıldığı kararda, bu nedenle eski kararın kaldırılarak yargılamanın yenilenmesinin gerektiği ifade edildi. (HABER MERKEZİ)

Öne Çıkanlar