Üniversiteden ülkeye: Bölmeye çok meraklılar

Kimin marifeti bu? Kendini pişkince 'Cumhur ittifakı' olarak adlandıran, 'milliyetçi muhafazakar' olduğunu iddia eden AKP ve MHP iktidarının...

Bir ülke düşünün. Elinde üç beş tane dünya standardında üniversitesi var. Bir tanesi (İstanul Üniversitesi) 1453’te kurulmuş, dünyanın en köklü üniversitelerinden. Pek çoğu ise Cumhuriyet döneminde kurulmuş, zaman içinde gelişmiş, büyümüş kurumlar.

Yönetenlerden en doğal beklentiniz, bu değerleri korumak, geliştirmek değil mi?

Kıymeti kendinden menkul tabela üniversiteleri çoğaltmak yerine, nitelikli, saygın, özerk kurumları desteklemeleri, güçlendirmeleri değil mi?

Üniversitelerin içini boşaltıp yapısını bozmak, mütemadiyen kimyasıyla oynamak yerine, dünyada daha iyi bir yere gelmeleri için uğraş verilmesi değil mi?

En temel vatandaşlık haklarınızdan biri, iyi bir eğitime erişim hakkı. Benzer şekilde, iyi eğitim almış insan (doktor, mühendis, siyasetçi, psikolog...) yetiştirmek, gelişmiş bir toplumun önde gelen koşullarından.

Peki ülkeyi yöneten "kutsal" ittifak ne yapıyor? Aralarında İstanbul, Gazi ve İnönü üniversiteleri gibi ülkenin en başarılı üniversiteleri de olmak üzere, 13 üniversiteyi bölmeye kalkıyor!

ÜLKENİN TÜM DEĞERLERİNİ YERLE YEKSAN ETMENİN BEDELİ NE?

Kimin marifeti bu? Kendini pişkince "Cumhur ittifakı" olarak adlandıran, "milliyetçi muhafazakar" olduğunu iddia eden AKP ve MHP iktidarının...

Seçimi bile kendi koyduğu kuralları çiğneyerek, yıldırım nikah tarzında yapan, üniversitelerin dağıtılmasını 24 Haziran’a giderken araya sıkıştırıveren bir yönetim anlayışı...

Siyasetini kabaca "vatan hainleri ve biz" üzerinden yürüten, hatta kimi üniversiteleri düşman bellediğini açıkça ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan için yüksek öğretim demek, ancak kendine biat eden teknik paçavralar demek.

Ya dilinden "bölünme tehlikesi"ni hiç düşürmeyen MHP lideri Bahçeli? Acaba kendi elleriyle ülkenin tüm değerlerini böldüklerinin, dağıttıklarının farkındalar mı? Medyasından akademisine, tarımından sanayisine, büyük zorluklarla kurulan, iyi kötü işleyen tüm kurumları biçerken geleceğe bıraktıkları çölün hesabını hiç düşünüyorlar mı? Yoksa mesele, koltuk hesabından mı ibaret?

Acaba bölünmeyi, sadece sınırların ve yönetim şeklinin değişmesi mi sanıyorlar?

Ülkeyi daha fakir, geri, başkalarını muhtaç kılacak politikalara peş peşe imza atan "ittifak", o pek kutsadıkları vatanlarına verdikleri zarardan hiç mi utanç duymuyorlar?

DUR ŞU OXFORD’U BİR BÖLEYİM!

Üniversitelerin neden bölünmek istendiğine dair doğru dürüst bir açıklama yapılmadı. "Çok öğrenci var, akademik kadro yetersiz" söylemi, baştan aşağıya zırva.

Öğrenci sayısı ve akademik yeterliliği dengelemenin yolu, baltayla üniversiteye girmek değildir! Dünyanın pek çok köklü, başarılı üniversitesinde yüz binlerce öğrenci okuyor, binlerce akademisyen görev yapıyor.

Kimse kalkıp "Dur şu Oxford’u, Harvard’ı bi böleyim" diyor mu? Telaffuz dahi edilemez! Hele ki böyle tepeden inme bir şekilde...

Üniversiteleri bölme fikrinin ardında, toplumsal mühendislik çabalarıyla birlikte ne var biliyor musunuz? Rant var tabii!

Nereden mi çıkarıyorum? TTB Merkez Konseyi Başkanı Raşit Tükel, Artıtv’ye konuya dair bir demeç verdi. Tükel, öncelikle İstanbul Üniversitesi’nin kendi hazırladığı faaliyet raporunda, kurumdaki yetersizlikler ve sorunlara karşılık çözümlerin de sunulduğunu belirtti... Ancak çözüm önerilerinin arasında "bölünme" yer almıyor! Aksine, akademiyi güçlendirecek "özerklik, özgürlük" değerlerine dikkat çekilmiş.

Asıl çarpıcı olan, İstanbul Üniversitesi’nin sahip olduğu değerli araziler. Orman Fakültesi’nin 8 bin dekar arazisi ve Veterinerlik fakültesinin 2 bin 500 dekarlık alanda araştırma uygulama çiftliği bulunuyor. Bu fakültelerin ayrılıp yeni üniversitelere dahil edilmeye çalışılmasının ardında işte bu varlıklar var...

Doyamadılar, doyamayacaklar. Parmaklarınıza kadar kemirmeden, elinizdeki avucunuzdaki son değerli şeyi gasp etmeden duramayacaklar. Sadece mal mülk değil, "değer" sayılan her varlığı emip tüketmeden rahat edemeyecekler.

Başta İstanbul Üniversitesi olmak üzere, günlerdir akademisyenler, öğrenciler bölünmeyi istemediklerini haykırıyor... Helal olsun. Sahip çıktıkları, ses verdikleri şey, kendi çıkarları değil, bu ülkenin değerleri.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi