Davutoğlu: Uçak krizinin sorumlusu, 'biz düşürdük' açıklaması yapan Cumhurbaşkanlığıdır

Davutoğlu: Uçak krizinin sorumlusu, 'biz düşürdük' açıklaması yapan Cumhurbaşkanlığıdır
Eski Başbakan Davutoğlu, dönemine ait tüm sorumluluğun kendisine yüklenmesine 'Bu doğru da değil hakkaniyetli de değil' diyerek karşı çıktı.

Gelecek Partisi lideri, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, Kaarar gazetesi yazarları Ahmet Taşgetiren, Elif Çakır ve Yıldıray Oğur'la yaptığı röportajın ikinci bölümünde AKP Genel Başkanı ve başbakan olduğu döneme ilişkin soruları yanıtladı.

Suriye'de her istediklerini gerçekleştiremediklerini söyleyen Davutoğlu, bu döneme ait tüm sorumluluğun kendisine yüklenmesine karşı çıkarak, "Karar alma süreçlerindeki geniş halka göz ardı edilip dış politikadaki aksaklıkların sorumluluğu bana yükleniyor. Bu doğru da değil hakkaniyetli de değil" dedi.

'BENİMLE ALAKALI OLMAYAN, BENİMLE SINIRLI OLMAYAN PEK ÇOK ŞEY BANA YÜKLENİYOR'

Elif Çakır'ın "Dış politikada güzel şeyler yaptık ama Suriye politikalarında yanlışlar da yaptık, evet hatamız oldu diyebiliyormusunuz" sorusuna 'yapabileceğiniz şeyler, yapamayacağınız şeyler var' yanıtı veren Davutoğlu dış politikanın, MGK'de, Bakanlar Kurulunda, siyasi hiyerarşi ve karar alma süreçlerinde alınan kararlarla yürütüldüğünün unutulduğunu hatırlattı:

"Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, Türkiye'nin Suriye politikası ilkesel, ahlaki ve reelpolitik olarak doğru bir politikaydı. Ancak yapabileceğiniz şeyler, yapamayacağınız şeyler var. Hiçbir zaman bir ülke küresel güç bile olsa ABD bile istediği her şeyi gerçekleştiremez. Biz de Suriye'de istediğimiz her şeyi gerçekleştiremedik. Noktasal olarak hesap hataları da yapmış olabiliriz. Elimizdeki imkanlarla, samimi bir niyetle ülkemiz ve bölgemiz için doğru olduğuna inandığımız şeyleri yapmaya çalıştık. Bu çabalarımızın bir kısmında, öngörülerimizde yanılmış da olabiliriz. Ancak, benimle alakalı olmayan veya benimle sınırlı olmayan pek çok başlık da bana mal edilmeye çalışılıyor.

Emevi Camisi'nde namaz gibi benim sarf etmediğim sözler bana atfediliyor. Dış politikanın MGK’da, Bakanlar Kurulunda, siyasi hiyerarşi ve karar alma süreçlerinde alınan kararlarla yürütüldüğü unutuluyor. Hayatımın hiçbir döneminde üstlendiğim bir görevle ilgili sorumluluktan kaçmadım, ancak bilinçli ve kasıtlı bir çabayla, belli bir strateji neticesinde karar alma süreçlerindeki geniş halka göz ardı edilip dış politikadaki aksaklıkların sorumluluğu bana yükleniyor. Bu doğru olmadığı gibi, hakkaniyetli de değil.

Bir kere siyasetin hangi alanında olursa olsun, hiç hata yapmadınız mı gibi bir soruya bir insanın "hiç hata yapmadım" demesi için ya insan doğasını, psikolojiyi bilmemesi lazım ya da tarihi. Tarih ve psikoloji bilen herkes hatasını da doğru yaptığı işleri de bilir. Siyaset demin söyledim meleklerin yaptığı bir iş değil. Ama olmaması gereken şey ilkeleriniz ile realite arasında gerilimler gördüğünüzde kendi sahiciliğinizden kopmamanız. Yani ilkelerinizi terk ederek Makyavelist bir politikaya yönelmemeniz, ilkelere sadık kalacağım derken de realiteden kopmamanız gerek. Birisi makyevelist, diğeri hayalci bir tutumdur.

'ÇOK YANLIŞ BİR DIŞ POLİTİKA YÜRÜTÜLÜYOR'

Son dönemde dış politika konusunda hicapla izlediğim husus şu ki; beraber politika yaptığımız, devlet kararlarını beraber aldığımız insanlar, cumhurbaşkanı, başbakanlar, bakanlar kazanımlar olduğunda haneye kendilerini yazıyorlar, çıkan problemleri de 3,5 sendedir hiçbir devlet görevi yürütmeyen bir başkasına , devri sabık yaparak yüklemeye çalışıyorlar. Eğer bu politikalar yanlışsa üç senedir değiştirseydiniz. Ben şimdi yürüyen dış politikayı eleştirebilirim çünkü 3,5 yıldır ben burada yokum. Hemen söyleyeyim; çok yanlış bir dış politika yürütülüyor.

Ben başdanışmanken ortada bir Dışişleri Bakanı var, Başbakan var, Cumhurbaşkanı var ama sorumlu benim. Ben Dışişleri Bakanı oluyorum, bu sefer Başbakan var, Cumhurbaşkanı var, yine sorumlu benim. Ben Başbakan oluyorum, bu sefer Dışişleri Bakanı var, onun sorumluluğu değil, Cumhurbaşkanı’nın sorumluluğu değil yine ben sorumluyum."

'TÜRKİYE BU GÜNE KADAR ABD BAŞKANINDAN BU KADAR REZİ BİR MEKTUP ALMADI'

Dış politikada kendi dönemiyle bugünkü dönemi karşılaştıran Davutoğlu, kendi dönemini, "Dış politikada benim dönemimde de ABD ile gerilimler çıktı. Ama bugün olduğu gibi bir ABD başkanından bu kadar rezil bir mektup almadı Türkiye" sözleriyle savundu:

"Ben başbakanlıktan ayrıldığımda Türkiye ile AB arasında vize muafiyeti anlaşması imzalanmak üzereydi. O zaman onu da haneye yazın. Dış politikada benim dönemimde de ABD ile gerilimler çıktı. Ama bugün olduğu gibi Trump'tan bir ABD başkanından bu kadar rezil bir mektup almadı Türkiye. Aksine gerektiğinde 1 Mart tezkeresindeki gibi parlamentonun saygın kararıyla ABD ile karşı tavır da aldı ama kriz yaşamadı. Mavi Marmara krizini yaşadık. Nükleer anlaşmayı yaşadık İran ile. Ama ABD ile öyle bir kriz yaşamadık. Eğer böyle bir mektup ben Dışişleri Bakanı iken bizim bir büyükelçimiz tarafından bana getirilseydi, ben önce o büyükelçiyi görevden alırdım. Nasıl bu mektubu kabul edersin diye. Sonra da aynen iade ederdim. Eğer Dışişleri Bakanı bana getirseydi onu görevden alırdım. Her şey geçer, o mektup Türkiye Cumhuriyeti’nin kayıtlarında kalır. Bütün dünya kayıtlarında kalır. O mektup iade edilirken Cumhurbaşkanı’nın kullandığı tabir Türkçe’den İngilizce’ye çevrildiğinde bu sefer uluslararası alanda utandım. 'Takdim ettim mektubu' diyor. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı kimseye böyle bir mektubu takdim etmez. Bu mektup ancak iade edilir. Çok kriz yaşadık ama hiçbiri bunu yapamadı. 

'UÇAK DÜŞÜRÜLME KRİZİNİN SORUMLUSU CUMHURBAŞKANLIĞI'NDAN YAPILAN 'BİZ DÜŞÜRDÜK' AÇIKLAMASIDIR'

Kendi döneminde yaşanan ve Davutoğlu'nun ismiyle özdeşleşen uçak düşürülme krizi hakkında da açıklamalar yapan Ahmet Davutoğlu, krizin temel sorumlusunun Cumhurbaşkanlığı'ndan yapılan 'Rus uçağını biz düşürdük' açıklaması olduğunu belirtti:

Konjonktürel olarak bir uçak düşürülme krizi yaşadık. O krizin tırmanmasının temel sorumlusu, o sabah bizim talimatlarımıza rağmen Cumhurbaşkanlığı’ndan yapılan açıklamadır. 'Rus uçağını biz düşürdük' açıklaması. Rusya ile gizli diplomasi yapma şansımız varken, o şansı yok eden o açıklamadır."

UYGURLARA EN SESSİZ KALAN ÜLKE TÜRKİYE

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu 'Türkiye dış politikası Putin'e bağlı hale geldi' eleştirisine katılıp katılmadığına ilişkin soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın aldığı kararlarda 'türbülans' yaşadığını söyleyen Davutoğlu, Uygur bölgesindeki olaylara ilk önce 'soykırım' diyen Erdoğan'ın başarısız dış politikalarıyla Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine yapılan zulümler karşısında Türkiye'nin en sessiz kalan ülke hakline geldiğini söyledi:

"Çin ile ilişkiler bakın en kapsamlı ziyaretlerin yapıldığı ilişkilerin stratejik bir zemine aktarıldığı dönem. Sayın Tayyip Erdoğan Başbakan iken 2009’da yani ben yeni bakan olmuştum. Uygur bölgesindeki olaylara "soykırım" dedi. Ve o ilişkilerde bir türbülans yaşandı. Gerekirse doğruları söylediğiniz için sorun yaşarsınız sonra bu sorunu yönetirsiniz. O ilişkileri tekrar rayına oturtmak için biz Çin’e gidip Çin Dışişleri Bakanı ile ilişkileri tekrar bir çerçeveye oturttuk. Ama bugün yine utanç duyuyorum; Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yapılan zulümler karşısında en sessiz kalan ülke Türkiye’dir. Hangi politika başarılı? Bu sessizliği dünyaya nizam verme iddiasındakilerin açıklaması gerekiyor.

Bölgesel politikalara gelelim. Türkiye, Sırbistan, Bosna-Hersek üçlüsü, Türkiye, Suriye, Irak, Lübnan dörtlüsü, Türkiye, Afganistan, Pakistan üçlüsü, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan üçlüsü, İsrail-Suriye barış görüşmeleri, İran nükleer anlaşmaları o dönemde yapıldı. Afrika’daki 12 büyükelçilik sayısı, 39 büyükelçiliğe çıktı. Bir muhasebe yapılacaksa bütün bunlar yazılacak."

'BÜTÜN DIŞ POLİTİKA MESELEMİZİ 3 KONUYA İNDİRGEMEK BÜYÜK BİR HATA' 

Türkiye'nin bölgesel etkinlikler konusunda 90’lı yıllara döndüğünü ve giderek bir savunma hattına çekildiğini belirten Davutoğlu, Türkiye'nin dış politakasını Kıbrıs, PKK ve Ermeni meselesi gibi üç konuya indirgemenin hata olduğunu söyledi:

"Bütün dış politika meselemiz yakın sınırlarımız üzerindeki PKK varlığı ile ilgili. Tabii ki bu önemli bir meseledir. 3 konusu var Türkiye’nin Kıbrıs, PKK ve Ermeni meselesi. Türkiye birkaç meseleye indirmeyecek kadar büyük bir ülke. Türkiye’yi kendi sınırlarına hapseden bir baskıyla karşı karşıyayız dışarıdan. İçerideki iktidar da bunu memnuniyetle kabul ediyor. Ve bütün diğer küresel alanlarından çekiliyor. Çünkü beka sorununu iç siyasette kullanılan sağlam bir malzeme olarak görüyor. Bu Libya politikasında da böyle, maalesef Suriye politikasında da.

SURİYE MUHALEFETİ İLE REJİM GÖRÜŞMELERİNİN HIZLANDIRILMASINI SAĞLARDIM"

Türkiye'nin, Esad yönetimine karşı yapılan ayaklanmada muhalif güçleri desteklediği ancak sonunda Rusya ve İran'ın desteklediği Esad'ın kazandığını belirten Yıldıray Oğur'un 'Bugün iktidarda olsanız Suriye konusunda siz ne yapardınız?' sorusuna "İlk adım olarak Suriye muhalefetiyle rejimin yaptığı görüşmelerin çözüm çıkacak şekilde hızlandırılmasını sağlardım" yanıt veren Ahmet Davutoğlu, Mısır konusunda da şunları söyledi:

"Bence Doğu Akdeniz söz konusu olduğunda görüş ayrılıkları bir kenara bırakılarak Lübnan’la, Mısır’la yoğun olarak görüşülmesi lazım. Doğu Akdeniz konusuyla ilgili bütün taraflarla görüşülmeli. İsrail’le 2013’te bizim dediğimiz denklemde anlaşma yapılsaydı İsrail ile de görüşülmesi gerekirdi. Ama olmadı. Anti-demokratik uygulamaları ve Sisi’nin darbeci karakteri parantez içine alarak onunla ilgili tutumumuzu değiştirmeksizin herhangi bir darbeyi meşru kılmaksızın Mısır’la Doğu Akdeniz sorunu görüşülmeli. Suriye ile ilgiliyse muhalefetle oturup görüşülerek sağlam bir anayasal zemin oluştuğu zaman herkesle görüşülür ben bunu hep söyledim. Libya’yla ilgili şu anlaşmanın kendisi doğru ama anlaşmanın getirdiği harita teknik olarak nasıl planlandı onu bilmiyorum. Türkiye ile Libya arasında Doğu Akdeniz’deki ekonomik bölgelerle ilgili bir anlaşma yapılması Türkiye’nin bu kuşatmayı kırması için zaruriydi. Libya’nın meşru hükümetine destek vermek de doğrudur. Askeri eğitim desteği de verebilir, çünkü BM onu tanıyor. Ama Türk askerinin fiilen muharip bir güç olarak alanda herhangi bir çatışmaya girmesini kesinlikle doğru görmüyorum."

(HABER MERKEZİ)

 

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar